Perla'nın Gizemi

105 14 32
                                    


Okuduğunuz tarih ve saati buraya.. :)

İyi okumalar.

...

Onlar bir yüzyıl sonrası için, meşe ağaçlarının tohumlarını ekenler dünyaya. Kendileri göremeyecekleri bir serinliği, gelecek kuşaklara bırakanlar. Umursayanlar, aldıranlar. Yanlış gördüğünü hemen düzeltmek isteyenler, ötekinin acısına kulak kesilenler.
Soylular.

...

Dünyada kendimi tuhaf hissettiğim günler çok olurdu. Sanki oraya ait olmayan bir obje gibiydim. Sistemin getirilerini kabul etmeyen, sorunlu bir obje. Zihnimin yönetimi ele geçirdikleri ilk gün bunu hissetmiştim. Zihnimi onlara teslim etmek istemiyordum, onların beni mecbur bıraktığı sistemden nefret ediyordum. Ama tercih yapmak zorunda kalmaktan da ölesiye korkuyordum. Ailemi bırakmak zorunda kalmaktan o kadar korkmuştum ki; başıma gelmişti. Ya ailemle yaşamayı seçip sistemin kölesi haline gelecek, ot gibi ölecektim. Ya da kendi zihnimin yönetimini elime alacaktım. İkinciyi seçtim..

Mutlu muydum? Bilmiyorum ama kendimi ait hissettiğim yerdeydim artık. Hep böyle düşünmüştüm, ta ki onun gözlerine bakıp gülümsemesine denk gelene kadar. Şuana kadar..
Hayır, benim ait olduğum yer çok daha başkaydı. Onun gözlerine ait olabilirdim mesela, onun sesine.. Mekandan ve zamandan uzaktı o bir kaç saniye. Ve bana bilmediğim çok şey öğretmişti.

Rektörün tok sesi ile ikimizde bakışlarımızı yaşlıca olan adama çevirdik. "Maalesef, iyi haberler için toplanmadık buraya çocuklar," dedi. Fısıldaşmalar uğultu halinde yükselirken, "Tamamen sessiz olup konunun ciddiyetine vakıf olmanızı istiyorum sizden."

Kravatı ile oynadı bir kaç kez. Gergin görünüyordu. "Uzun süredir olan bir durum aslında ancak dünyanın bu konuyu aşacağına o kadar emindik ki, size iletme gereği duymadık," dediğinde kaşlarım çatıldı. Bu kadar saçma bir sebep duymamıştım hayatımda. Konu dünya ile alakalıydı. Unutmuş olduğum ailem ile alakalıydı. "Ancak maalesef beklediğimiz gibi olmadı. Dünya'da yolunda gitmeyen şeyler var çocuklar."

Yine herkesten uğultular yükselmeye başlamıştı. Üniverside öğrencilerinin yüzde yetmişi aslen dünyalıydı. Mito gibiler muhtemelen şuan içinden gülerek dinliyordu konuşmayı. Adam sakinleştirmek adına bir kaç kelime daha söyledi. Ardından neler olduğunu açıklamaya başladı. "Çin'in Wuhan kentinde başlayan ateşli hastalık, tüm dünyaya yayıldı. Ve beş ay gibi kısa süre içinde dünya nüfusunun dörtte birini yok etti."

Ağzımın kuruduğunu hissettim. O an yutkunamadım ve unutmuş olduğum ailem düştü zihnime. Onlar da yok olmuş muydu?!

"Kısa sürede dünyanın her yerine yayılan bu virüs, mutasyona uğrayarak daha da güçlendi. Yani ölüm oranı bitmek yerine, gittikçe artıyor. Hastalığın belirli bir tedavisi olmadığı gibi geliştirilen aşılar da denekler üzerinde ters etki yaptı," dedikten sonra zorlanarak nefes aldı ciğerlerine. "Ölenlerden binden fazlası aşıların ters etkisi yüzünden. Yani bizim elimize gelen rakamlar bunlar. Bu sabah itibarıyla resmi verilerin hepsini belleğinize yükledik. Aileniz için olan endişenizi anlayışla karşılayacağımızdan emin olabilirsiniz."

Önlerde oturan bir çocuk ayağa kalktı. "O zaman onlarla görüşmemize izin verin," dedi bağırarak. Haklıydı, onlarla görüşmemize izin verilmeliydi.

"Böyle bir durum söz konusu bile olamaz, bunu biliyorsunuz." Salonda uğultular yükseldiğinde çın sesini kullanarak susturdu herkesi. "Ve sizi buraya toplamamızın nedenine gelecek olursak, artık dünyaya yapılan gemi seferleri tamamen iptal oldu. Yeni eğitim-öğretim döneminde üniversitesimize dünyalı öğrenci kabulümüz sonlandı. Ve tabi aranızdan dünyaya gitme izni olanların izni, süresi belli olmaksızın ertelendi. Bu konuda her Evren genci üstüne düşeni yapmak ve okuduğu bu Evrene sadık kalmak zorundadır. Aksi takdirde olacaklardan Evren yönetimi ve Rektörlük sorumlu değildir."

Sene 3019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin