Sürpriz Gelişme

60 9 83
                                    


Hazırsanız başlayalım..

Tepkilerinizi merak ediyorum yazın lütfen..

Şilam bebişim lütfen ekipte kal. Dünyanın sana ihtiyacı var..




Kırıldığınız yerden defalarca kez kırılma ihtimaliniz yüzde kaç olabilir?
Ah.. pardon ben yüzdelerle ilgilenmiyorum. Dünyanın dayattığı sisteme göre zeki olan şu sayısalcılar.. Ben onlardan değilim. Tüm sorun da bu değil mi?

Sayısalcı değilsen zeki degilsindir.

Abimin sözlerini anımsarken gözyaşlarımı geldiği yere yollamayı başardım. Bu insanların arasında ağlamak istemiyordum. Yutkunarak hepsine şöyle bir baktım. Güçlüşün. Güçlüsün.
Histerik bir gülüş bıraktım sessizliğin ortasına. Sanki hiç umrumda değilmiş gibi. Sanki bu durum beni hiç üzmemiş gibi. Güçlüsün.

Gerçekten güçlüydüm. İnsanı güçlü yapan şey hiç ağlamaması olamazdı bence. Ağlamamak duygusuzluk demekti benim nezdimde. Güçlü olmak; ağlamak isteyip, gülmek olmalı. Bağırmak isteyip, sessiz kalmak olmalı. Duygularımla savaşabiliyorsam güçlüyüm. Öyle değil mi?

Ayağa kalktığımda Perla konuştu. "Böyle bir saçmalığı kabul etmiyorum," dedi. Sesi sertti ve direk olarak mavi cadıya bakıyordu. Ona bundan sonra mavi cadı demeye karar verdim içimden.

Zaten gidiyorsun Şila!

Ah afedersin, doğru.

"Gitmiyorsun Şila." Daha bir adım atmıştım ki Perla beni durdurdu. Dudağımın içini ısırarak ona baktım. Söyleyecekleri benim için çok önemliydi. Ama bunun asla farkında değildi, muhtemelen.

"Arkadaşların beni oy birliği ile gönderiyor," dedim. Sesim içimde ki fırtınaların aksine düzdü. Dünyanın en normal şeyinden bahsediyormuş gibi kurmuştum cümleyi. İstenmiyor olduğumu normalleştirmiştim!

"Kimsenin seni göndermeye hakkı yok," dedikten sonra masadakilere baktı. Benimse gözlerim onda takılı kalmıştı. İşte şimdi ağlamamak daha zordu benim için. Beni burada istiyordu, arkadaşlarına karşı beni savunuyordu. Nedenini sormak ya da duymak istemiyordum. Bu çocuk benim için kimsenin yapmadığını yapıyordu.

"Buna sen mi karar veriyorsun?"

Kısa bir bakışla Adiel'e baktım. Perla'ya meydan okuyordu bakışlarıyla. "Evet," diye cevapladı Perla. "Ben karar veriyorum. Bu zamana kadar kimseyi oy birliği ile almadık bu ekibe ve kimseyi de oy birliği ile göndermedik. Şila, sen gitmek istiyor musun?"

Bir an bana dönüp sorunca donup kaldım. Konuşmasının tamamını, bana bakarken idrak ediyordum. Bir an ağzımda geveleyerek Samida'ya baktım. Kuzenim bugün gerçekten tuhaftı. Bana bakıyordu ama bakışları boş gibi gelmişti. "Yani aslında sizin gibi insanların arasında kalmak istemiyorum.." diye mırıldandım. Deli misin Şila? Bunu istiyorsun sen. Evet içimde ki bir taraf çok istiyordu ama nedenini anlamıyordum. Ailem için değildi sanki. Belki de Perla içindir..
Bakışlarım yeşil bakışlarına döndü. Bana 'kal' der gibi bakıyordu. "Evet, istiyorum." dedim birden.

Kocaman gülümsemesiyle bana güldüğünde çıkan gamzelerine baktım. Onun gülmesi bende de bir tebessüme neden olmuştu. Az önce ağlamak üzere olan ben, nasıl şimdi gülebiliyordum!
Elini şaklattı, "O zaman kalıyorsun," dedi.
"Ve kimse de buna itiraz etmiyor. Birbirimizi anlamak zorundayız, anlamıyorsak bile saygı duymak zorundayız. Şunu unutmayın! Hepimiz aynı gemideyiz ve bu gemi su alırsa, hepimiz batarız."

Mavi cadı güldü sinirli bir şekilde. "O gemiye binmeden yok olup gitmezsek tabi."

"Onların arasına girme şansımız yok kadar az şuanda farkında mısınız?" Kimoni sessiz durmasına rağmen bu duruma çok üzülmüştü anlaşılan.

Sene 3019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin