Kurtarma Oyunu

41 7 64
                                    


Selamlar.. Bu bölümde farklı bir bakışla bakacağız olaya. Bakalım neler olacak..




Samida:

Dakikalar kesinlikle ilerlemek istemiyor ve beni çıldırtıyorlardı. Dakikaların bu inadı yetmez gibi bir de sunucu adamın itici sesini duymak zorunda olmak ikinci bir ıstıraptı. Gözümü bir anlığına masamın üstünde gözüken saat rakamlarından ayırarak Mito'ya baktım. Bakışlarımız kesiştiğinde gülümsedi. Onun gülümsemesine eşlik etmek isterdim ama Şila halen ortalarda yokken ona karşı yakın olmak beni vicdanen rahatsız ediyordu. Sevdiğim adamla kardeşim dediğim insan arasında kalmıştım. Ve beni ancak bu durumda kalanlar anlayabilirdi.

Sıkıntıyla saate döndüm tekrar son dakikanın içerisine girmiştik. Saliseleri saymaya başlarken sunucu adam "Evet hanımlar beyler, taslak mevzular bu şekilde. Kısa bir moladan sonra detaylı planlamalar ve görev dağılımı için tekrar toplanacağız."

Sunucu adam çıkış kapısına ilerlediğinde hızla yerimden kalktım. "Beş nolu kafetarya salonunda olun. İki dakika içinde."

Perla'nın gergin sesi beni daha çok tedirgin ederken oraya doğru hızla yürümek istedim ancak kolumdan çekilmemle durdum. "Samida, neler oluyor?"

"Mito, acelem var sonra görüşelim mi?"
Onun da canını sıkmak istemiyordum. Şuan konuşmamak ikimiz içinde en doğru tercihti.

"Nedir bu acelen güzelim?"

"Sence nedir?" dedim kolumu çekerken. Sesimde ki gerginliği fark ettiğinde kaşları çatıldı. "Kuzenimi götürdüler farkındaysan! Halen ortada yok."

"Bu kadar takılma buna. Öldürecek değiller sonuçta, ufak bir konuşma yapacaklardır."

"Nasıl bu kadar rahatsın? Anlamıyorum."

"Rahat olmamam için hiçbir sebep yok, sen neden bu kadar gerginsin?"

Elimi kumral saçlarımdan geçirdim. Bazen yaşadığım şeylere anlam vermekte zorluk çekiyordum. "Gerçekten bunu soruyor musun? Şila'nın benim için ne kadar değerli olduğunu bildiğin halde soruyor musun bunu!"

"Senin için değerli olduğunu bildiğim için katlanıyorum o kıza Samida," dediğinde onun da sesi gerilmişti. "Bu zamana kadar sırf o istedi diye benden uzak durdun. Her anımızda, her haltımızda 'o da gelsin, o da yanımızda olsun, tek kalmasın'.. İtiraz etmedim bugüne kadar. Bütün gıcık tavırlarına katlandım."

"Arkadaş olmanızı istemiştim. Sevdiğim adam ve kuzenim ya.. bunu istemem en doğal hakkım değil mi?"

"Sen onun yüzünden kendini sınırlamak zorunda kaldın. Hep, hep, hep.."

"Konumuz bu değil tamam mı?" derken geriledim. "Şuan onun nerede olduğundan, nasıl olduğundan daha önemli bir konu yok benim için."

"Evrenistlere cani muamelesi yapmayı da o öğretti sana değil mi?"
Cevap vermek yerine arkamı dönüp ilerlemeye başladım. Arkamdan geliyordu. "Halen bu orduya katılmak istemesinde normal bir neden olduğunu mu düşünüyorsun cidden! Evrenistleri günahı kadar sevmeyen bu kız değil miydi? Ne oldu da birden evrenistler için savaşmaya karar verdi!"

"Sürekli altında bir sebep aramaktan vazgeç Mito," dedim ama ona bakamıyordum. Bakarsam anlarmış gibi geliyordu. Ve ben bir gün farkında olmadan pot kırmaktan öylesine korkuyordum ki. "Ben bu orduda yer almak istedim, o da beni yalnız bırakmadı işte. Daha önce de söyledim sana bunu."

"Fazla iyi düşünüyorsun," dediğinde durdum ve bir anlığına gözlerine baktım. Kumral saçları uzamıştı, kirli sakallarıyla aynı tonlara hakimdi. Işık görünce açılan kapalı alanlarda koyulaşan renk tonları.. Onda en çok neyi seviyorsun deseler saçları ve sakalları derdim hiç şüphesiz.
Gözlerini de unutmayalım.

Sene 3019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin