-39- Senden Ayrı

325 18 47
                                    

Bu sefer beni öldürecekti. En son öldürmeyip ölüme terketmişti ama Karan beni bulmuştu. Bu sefer Karan yoktu ve Barın'dan nasıl kurtulacaktım bilmiyordum. Kapıyı kapatmaya gücüm yetmiyordu. Zaten kapatamazdım da, çünkü ayağını araya koymuştu. Keşke ayağı kopsaydı.

Geri dönüp kaçsam? Yatak odasına gidip kapıyı kilitleyebilirdim. Hayır hayır. Kapıyı kırar yine girerdi. Hatta beni merdivenlerde bile yakalayabilirdi.

Bahçe kapısına koşsam? O beni kovalarken kaçıp yola çıkabilir, çığlık atıp yardım isteyebilirdim.

"Aç şu kapıyı" diye tıslayıp kapıyı itelediğinde geriye doğru düştüm. Böylece tüm planlarımda suya düştü. Acıyla inlerken düştüğüm yerde geriledim. Sanırım bileğimi burkmuştum. Barın içeri girip kapıyı kapatırken ayağa kalkmaya çalıştım ama hızla bana yöneldiğinde kıpırdayamadım. Allah kahretsin az kalsın tekme atacaktı ama durmuştu. Beni korkutmaya çalışıyordu ve korktuğumu nefes alışverişlerimden gayet iyi anlamıştı.

Yüzüne bakmasam da güldüğünü anlamıştım. Dudaklarımı yalayıp çirkin suratına baktım. Doğru anlamıştım. Gülüyordu işte.

"Bana yaklaşman yasak" dediğimde "Yasaklar umrumda değil" dedi. Neden onu salmışlardı ki? Aslında tüm suçlarını meydana çıkarıp onun için müebbet hapis cezası istemeliydim. Ondan kurtuluşum ya hapisti ya da ölüm. Ama ölen taraf ben olmayacaktım. Gerekirse onu öldürecektim. Beni buna mecbur bırakmıştı. Arka tarafımda büyük bir konsol takımı vardı. İkinci çekmecede de içi dolu, ateş edilmeye hazır bir silah. Başka çarem yoktu.

Onu oyalamak için "Ne istiyorsun?" diye sordum. Bana doğru eğilirken gözlerimi kaçırmadım. Korktuğumu yeterince belli etmiştim. Daha fazlasına gerek yoktu.

"Ölmeni istiyorum üvey kardeşim" dediğinde kaşlarım çatıldı. Babamızın aynı olmadığını öğrenmişti.

"Neden?" diye sordum.

"Beni öldürmeni gerektirecek hiçbir şey yapmadım"

Dayağı da haketmemiştim. Benimle zoru neydi? Neden benden bu kadar nefret ediyordu?! Doğrulup holde birkaç adım atıp etrafa baktı. Bende bu arada yavaşça ayağa kalktım.

Bana dönüp "Annemin neden hep seni sevdiğini anladım. Meğerse sevdiği adamdan olduğun içinmiş" dediğinde düşündüm. Annemin hep beni sevdiğini mi düşünüyordu? Oysaki annem ona da çok iyi davranırdı.

"O adamı da öldüreceğim, annemi de öldüreceğim. Ama önce senden başlayacağım" diyip üstüme yürüdüğünde "Annem seni de sevdi" dedim. Bu onu durdurmuştu. Bana bir kez bile vuramadan buradan kaçmalıydım. Yoksa beni döve döve öldürecekti ve böyle acılı bir ölüm istemiyordum.

Başını olumsuz anlamda sallarken "Annem bizi bırakıp gitmedi Barın. O hastalanmış, baban onu çok dövüyormuş" dedim.

"Annem hasta Barın. İkimizi de hatırlamıyor. Bizi bırakıp gitmemiş" dediğimde yüz ifadesi değişmedi. Beyni almıyor muydu? Annemi bir kez görseydi belki onun taş kalbi bile yumuşardı.

Duygusuzca "Anneni mi gördün? Ne güzel. Babamla birlikte onu ve şerefsiz sevgilisini öldüreceğiz. Ama önce ben seni öldüreceğim" dediğinde kaşlarım çatılırken "Delirdin mi sen?" diye bağırdım. Kendi annesini mi öldürecekti?! Önce kendi kardeşini, sonra da annesini mi öldürecekti? Bu nasıl bir kalpsizlikti?!

Yavaş adımlarla gerileyip konsol takımına yaslandım. Çekmeceyi açıp, silahı alıp, ateş edecektim. Bu kadar basitti. Onu öldürmesem de kaçmalıydım. Sonra yoldan birine polisi aratırdım ve gelip Barın'ı tutuklarlardı. Bunu başarabilirdim.

Nefret Dolusu SevgilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin