Nabaz'ın kokusunu içime çekerken havanın karardığını yeni farkediyordum. Şu gün bi bitsin başka bir şey istemiyordum. Ne kadar düşünsemde daha kötü bi günüm olmadığını bilmek canımı yakıyordu. Hayatım daha kötü olabilir miydi? Kalbim daha fazla ağırabilir miydi?
Nabaz'dan ayrılıp "Tek gideceğim" diye fikrimi değiştirdim. Ona orada zarar vermeye kalkabilirdi. Bu riski göze alamazdım.
"Olmaz" dediğinde başımı olumsuz anlamda sallayıp "İsteseydi bana daha önceden zarar verirdi. Ya da zarar vermek istemeseydi peşime köpeğini takmazdı" dedim. Evet. Şuan da Karan'dan nefret ettiğim gözler önündeydi.
"Sadece onu nerede bulabileceğimi söyle" dediğimde "Bu saatte evinde olur" dedi. Günlük planları mı vardı acaba? Kimlerle yaşıyordu? Kim bilir? Onu biraz tanıdıysam pekte tekin birisi değildi. Yani ilk gördüğümde bana yardım etmiş olabilirdi. Ya da bana karşı hiç kaba davranmamış... ama yine de... bilmiyordum. Ona güvenmiyordum.
Nabaz arka cebimden telefonumu alıp navigasyona adresi yazdıktan sonra elime verdi. Ona son kez baktıktan sonra arabama bindim. Kenara çekilip bana yol vermişti.
Önüne kadar yaklaşıp camı indirdikten sonra "Sana nasıl ulaşacağım" diye sordum. Telefonuna nolmuştu bilmiyordum.
Ellerini arabaya yaslayıp bana doğru yaklaştıktan sonra "Tam 1 saat sonra" deyip bileğindeki saate baktı ve "Yani tam 21.50'da" diye ekledi.
"İlkokuldayken okuldan kaçıp gittiğimiz parkta" dediğinde biraz yüzüne baksamda gözlerimin dolmasını engelleyip başımı olumlu anlamda salladım ve gaza bastım.
Ne güzeldi o günler? Annelerimiz bizi parkta bulunca çok kızardı. Ama biz yine oynamaya devam ederdik. Bi keresinde çocuğun tekine çarpıp yere düşüp ardından da dizim kanadığında Nabaz dizimle ilgilenmeden önce çocuğu yere düşürmüştü. Bi keresinde de yine çocukluk zamanlarımızda ailelerimizle tatile çıkmıştık. Nabaz'ı havuza itelemiş, sonra boğazına su kaçınca aglamaya başlamıştım. Neyseki Barın zamanında yetişip Nabaz'ı kurtarmıştı. 'Canım abim' deyip boynuna atlamıştım. Ama şimdi öyle miydi? Annem gittikten sonra değişmişti Barın. Ama ben yine de annemi suçlayamıyordum.
Müziğin sesini sonuna kadar arttırıp gözlerimden yaşlar akarken hızımı iyice arttırıyordum. Filmlerde olduğu gibi kaza falan olmamıştı tabi. Hayatım sahte bi film olsaydı ne güzel olurdu. En azından üzüntüm yalandan olurdu. Mutluluk? Ne mutluluğu? En son ne zaman tam anlamıyla mutlu olmuştum hatırlayamıyordum. Keşke o da olsaydı da yalandan olsaydı. Çok yordun be hayat? Yetmez mi bu kadar? Ne diye beni arabeske bağlatıyorsun?
Dolu gözlerim sayesinde telefon ekranındaki navigasyonu bile net göremiyordum. Gözlerimi sildikten sonra yola odaklanmaya başladım. Bir an önce o adamla konuşup Nabaz'ın yanına dönmek istiyordum. Ama konuşmanın nasıl geçeceğini de merak etmiyor değildim. Ona biliyorum diye yalan söylediğimde çok şaşırmıştı. O ifade gerçekti. Neden o kadar çok şaşırmıştı? Benim kızı olduğumu çok mu iyi gizlemişti?
Dakikalar sonunda adrese geldiğimde arabayı kocaman evin önüne parkedip indim. Gerçekten de çok büyüktü. Bizim eve malikhane derdim ama bu ev yaşadığım evin 2 katı büyüklüğündeydi. Koca bir ev. Burada tek yaşanmazdı. Belki de büyük bi ailesi vardı.
Kapının önündeki güvenlik "Buyurun?" diye önüme geldiğinde onu incelemeye başladım. Takım elbiseliydi ve güçlü görünüyordu.
"Ben fakir bi kızım. Bu kadar büyük ve güzel bi ev görünce dayanamadım. Bakmak istiyorum" dediğimde gülmeye başladı. Komik miydi?
Aklımdakini dile getirip "Komik mi?" diye sorduğumda zorlukla gülmesini bastırıp başını olumsuz anlamda salladı.
Arkamı gösterip "Üzgünüm. Sadece fakir bi kız olup Porsche binmeniz komiğime gitti" dediğinde arkamdaki arabaya baktım ve yine ona döndüm. Sadece beynimi dağıtmaya çalışıyordum ve galiba işe yarıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefret Dolusu Sevgiler
Teen Fiction*Şiddet içerir. Aşk nedir bilmeyen, hislerinin ne olduğunu anlayamayan iki insan... Sadist abisinden gördüğü ağır şiddete rağmen hayata tutunmaya çalışan Mehir ve nefret ettiği Mehir'in aslında ne kadar masum olduğunu anlayan Karan'ın hikayesi. Zat...