Multi: Mehir ve Ege
Temiz havayı içime çektikten sonra kulaklıklarımı takıp müziğin sesini artırdım. Coldplay ve Beyonce sesi eşliğinde yürümeye başlayıp saniyeler eşliğinde yürüyüşümü koşuya çevirdim. Sabahın bu saatinde sokak bomboştu. Tabi kim saat 6'da dışarıda olurdu ki?
Ama gece uyuyamayınca en mantıklısı koşmak diye düşünüp spor şortumu üzerime geçirmiştim. İnce polarımın kapüşonunu başıma takıp koşmaya devam ettim.
Saatlerdir yatakta bağdaş kurmuş oturuyordum. Barda bile insan kalmazken ben n'apıyordum ki? Spotify'dan şarkı kaydedip koşmak daha mantıklıydı.
Çiseleyen yağmurla kendi kendime gülümseyip yerimde durdum. Kapüşonumu indirip at kuyruğu yaptığım saçlarımı arkama attım ve başımı yukarı kaldırdım. Yağmur suyunun yüzüme vurması en sevdiğim şeydi.
Yine koşmaya başlayıp aynı şarkıyı tekrar tekrar dinledim. Sahile kadar inip yeni açılan büfeden su aldım ve kayalıklara geçip oturdum. Dün gece de buradaydım. Ama bi 30 metre ilerideki pistteydim. Buradan baktığımda sadece yanındaki yüksek tırmanma ipleri görünüyordu.
Gözlerimi denize çevirip yaklaşan dalgaları izledim. Böyle oturunca terim soğuyordu ama umrumda değildi. Hasta olupta yatmak iyi olurdu belki de.
Bir çocuğun sesiyle kendime gelip kulaklığımı çıkardım ve arkama döndüm.
"Abla su ister misin?"
Elimdeki suyu gördüğünde "Zaten varmış" deyip gerilerken ayağı kayalıkların arasına geldi. Tam düşecekken hızlıca kolundan yakalayıp ayağa kalktım.
O kendine yeni gelirken onun hizasına eğilip alnına düşen sarı saçlarını düzelttim ve "İyi misin?" diye sordum.
"İyiyim" dedi telaşla.
"Bu saatte yatağında olman gerekmiyor mu senin?" diye azarlar gibi konuştum.
Biraz gerileyip "Önce bunları satmam gerek" dedi ürkekçe. Ellerinde 10'lu selpak ve 4 şişe su vardı. Zar zor taşıyordu.
Yumuşak olmaya çalışarak "Kaç yaşındasın sen?" diye sordum.
"7" dedi.
"Yani okula gidiyorsun?" dediğimde neredeyse gözleri ışıldamıştı.
Hızlı hızlı "Yok. Bu sene gidemedim ama seneye gideceğim" dedi.
Yere yaslandığım dizim ağırmaya başlarken gözlerine baktım. Uykusuz olduğu o kadar belliydi ki. Kim onu böyle zorlamıştı ki? Yüzünde kömür izine benzer lekeler vardı.
"Artık gitmem gerek" deyip arkasını dönüyordu ki durdurup "Nerede oturuyorsun sen?" diye sordum.
Bana dönüp şüpheyle baktığında gözlerimi devirip "Ya da kimle yaşıyorsun diye sorayım. Baban seni bu saatte nasıl bıraktı?" diye sordum.
"Benim babam yok" dediğinde özür dilerce bakıp "Peki annen?" diye sordum.
"Annem var" dedi.
Merakla "Peki nerede? Dışarıda olduğundan haberi var mı?" diye sordum. Her anne çocuğunu merak ederdi. Acaba benimki de beni merak ediyor muydu?
Kaşlarını çatıp "Tabi haberi var beni o gönderdi zaten" dedi.
Normalde çocuklarla aram olmamasına rağmen bu çocuğu sevmiştim. Derin'in aklıma gelmesiyle düşündüm. Ne de iyi arkadaş olurlardı aslında. Derin biraz büyüktü o kadar."Peki annen nerede?" diye sorduğumda başını yere eğdi.
Kaşlarımı çatıp "Evde. Değil mi?" diye sordum. Tamda tahmin ettiğim gibiydi. Bir çocuğu neden bu saatte sokağa salıp çalıştırıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefret Dolusu Sevgiler
Teen Fiction*Şiddet içerir. Aşk nedir bilmeyen, hislerinin ne olduğunu anlayamayan iki insan... Sadist abisinden gördüğü ağır şiddete rağmen hayata tutunmaya çalışan Mehir ve nefret ettiği Mehir'in aslında ne kadar masum olduğunu anlayan Karan'ın hikayesi. Zat...