-20- Yemin

466 29 16
                                    

Multi: Mehir

Gözlerimi sımsıkı kapatıp iki saattir basmaya çalıştığım zile bastığımda kalbime büyük bi ağrı girmişti. Yerimde zor duruyordum. Buraya neden gelmiştim bilmiyordum, ama gelmem gerekiyordu. Ona kendim söylemem gerekiyordu. Bu benim görevimdi.

Gözümü açıp içindeki yaşları geri yollarken kapı açılmış ve Nabaz'da fotoğrafını gördüğüm kız büyük bi gülümsemeyle kapıyı açmıştı. Ne kadarda mutlu görünüyordu? Tabi benim yerime sevgilisini bekliyordu. Ama olmazdı. Lanet olsun, sevgilisi gelemezdi!

Beni görünce kaşları çatılan kız dışarı doğru bi adım attı. Onunla birlikte gerilerken ayakta durmak için çabalıyordum.

Türkçeyi düzgün konuşamayan sesiyle "Sen? Mehir değil misin?" diye sordu. Adımı da biliyordu. Demekki Nabaz bahsetmişti. Keşke karşıma bi daha çıkmasaydı da sadece burada, sevgilisine bahsetseydi.

Gülümseyerek "Nabaz bahsetmişti" deyip etrafına bakındığında kaşları yine çatıldı. Ve sonra o soru geldi.

"Nabaz nerede?"

Cevap vermedim. Ne diyecektim? Sevdiğin vuruldu mu?! Nasıl diyecektim? Ya annesi? Nabaz'ın annesi kim bilir ne hale gelirdi? Bu önümdeki kız nasıl tepki verecekti? O kadar güzeldi ki, gördüğüm en güzel kızdı diyebilirim. Kahverengi uzun saçları, keskin yüz hattı, masmavi, okyanus gibi gözleri vardı. Birazdan o gözlerden yaşlar akarken ben ne yapacaktım.

"Dedim ben ona bir yere uğramadan gel diye. Ama yine bi yere gitti değil mi?" diye sorduğunda yutkunup başımı kaldırdım ve ona baktım. Buraya ona söylemek için gelmiştim ve söylemeden geri dönemezdim.

Kız "Neden ağlıyorsun?" dediğinde ellerimle göz altlarımı sildim. Ağladığımın farkında bile değildim.

"Yoksa..." dediğinde mavi gözlerine baktım. Lanet olsun. Sevgilisi benim yanıma gelmiş ve geri dönememişti. Onu koruyamamıştım. Hepsi benim hatamdı.

"Yoksa o..." deyip gözlerini yere eğdiğinde söyleyiverdim.

"O öldü"

Kız yere yığılırken gözlerimin bulanıklığına rağmen onu yerde yakaladım. Onunda benimde gözlerimizden yaşlar akıyordu. Artık güçlü durmaktan o kadar yorulmuştum ki, onunla birlikte kendimi salıvermiştim.

Kafasını kaldırıp sulu, mavi gözlerini, gözlerime dikerek "Gördün mü? Nerden biliyorsun? Belki... belki o?" diye sorduğunda başımı olumsuz anlamda salladım.

"Gözümün önünde oldu" dediğimde daha da şiddetli ağlamaya başladı. Bir şeyler sayıklıyordu, ama anlayamıyordum. Yabancı kelimelerdi. Gözlerimdeki yaşları silerek dizlerimin üzerinde doğruldum ve Taylor'ı omuzlarından tuttum.

"Seni çok seviyordu" dediğimde ağlamayı kesip yüzüme baktı. Birkaç saniye öyle ifadesizce baktıktan sonra tekrar gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Nabaz'ın bu kızı çok sevdiği gözlerinden belliydi.

Taylor'ın gözleri kayar gibi olduğunda kendime gelmeye çalıştım. Ah hayır. Bayılmamalıydı. Onu omuzlarından sarstığımda o da biraz kendine gelmişti. Benim gibi dizlerinin üzerinde doğrulduğunda parmaklarımla, güzel yüzündeki gözyaşlarını sildim.

Susarak yüzüme baktığında tekrar ağlamaya başladım. Karan pisliği ve babam olacak pislik yüzünden bu kız yalnız kalmıştı. Belki de...

Kız düşüncelerimi dile getirip "Senin yüzünden" dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. Evet. Belki de benim yüzümdendi. Her şeyin tüm suçlusu bendim. Nabaz benim yanıma gelmeseydi, şuan bu kızın yanında olabilirdi.

Nefret Dolusu SevgilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin