-32- Tuhaf Kadın

423 25 19
                                    

-Mehir Nalbantoğlu-

Karan gözyaşlarımı silerken ağrılarımın biraz daha azaldığını hissediyordum. Bi yarım saat önce, sanki saatlerce dayak yemiş gibiydim. Aç, susuz iki gün boyunca kutu gibi bi dolabın içinde kalmıştım. Örümcek ağı ayrı sıkıntıydı, çişimi daha fazla tutamamam ayrı sıkıntıydı. Ama en kötüsü hareket edememekti. Daracık yerde öleceğimi düşünmüştüm. Karan gelecek, beni kurtaracak diye düşünmüştüm ama çok zaman geçmiş, Karan çok geç gelmişti. Ama ya gelmeseydi? Gelmeseydi bir gün daha dayanamaz ölürdüm. Ne olursa olsun beni bulmuştu. Başkası olsa bulamazdı. Eğer o olmasaydı ölmüştüm. Abim olacak şerefsiz beni ölüme terketmişti. Bu son damlaydı. Artık ölse bile umrumda değildi.

Hastane kapısı yavaşça açıldığında Gaye ve Mihcan'ı görmemle dudaklarımda küçük bi gülümseme belirdi. Mihcan'ın nasıl haberi olmuştu? Yerimde doğrulmaya çalışırken Karan "Yorma kendini" dedi ve kolumdan tutarak yardımcı oldu. Gözyaşlarımız kurumamıştı bile.

Gaye ve Mihcan sevinçle yanıma gelirken Gaye "Mehir? İyi misin canım?" diye sordu. Başımı olumlu anlamda sallarken gözlerim ister istemez elindeki sandviçe gitti. Bu çok kötü bi histi. Açlık ne kadar kötü bir şeydi. Bu serum beni doyurmuyordu.

Gaye sandviçi ve suyu kucağıma bırakırken "Hadi yemeğini ye" dedi. Beklemeden sandviçi açıp yerken üçününde gözlerinin bende olduğunu hissedebiliyordum. Umursamadan sandviçi yerken o dolap aklımdan çıkmıyordu. Gündüzler o kadar karanlık olmasa da geceler dayanılmaz oluyordu. Gözlerim karanlığa iyice alıştığında hiçbir şey görmüyordum. En kötüsü ise mesanemin patlayacak gibi olmasıydı. Yerimde kıpırdayamazken vücudum uyuşuyor karnım ağrıyordu.

Düşünmemeye çalışarak etrafıma bakındım. Sandviç lokmasını yutarken Karan'la göz göze geldiğimde bakışlarında bir şey yakalamaya çalıştım ama beceremedim. Zaten bu hastane kıyafeti kaşındırıyordu.

"Ee Mehir? Ne zaman eve geçmek istersin?" diye soran Gaye'ye baktım. Ev? Eve gitmek istemiyordum.

Düşüncemi dile getirip "Eve gitmek istemiyorum" dedim. Barın'ın yüzünü görmek bile istemiyordum.

Karan "Bizde kalabilirsin" dediğinde Gaye hemen "Evet. Bizde de kalabilirsin" dedi. Mihcan "Annemi ikna ederim. Bizde de kalabilirsin" dediğinde gülümsedim.

Başımı olumsuz anlamda sallarken "Olmaz. Ailenizi rahatsız etmek istemiyorum. Bardaki odada kalırım" dediğimde hepsi birden konuşmaya başlıyorlardı ki "Bu konu tartışmaya kapalı" deyip suyumdan içtim. Artık daha iyi hissediyordum. Gözlerimdeki yaşlar kurumuş, dudaklarım ıslanmıştı.

Kapı sertçe açılırken kaşlarım çatılırken gördüğüm yüzle ağzım aralandı.

"Bunun burada ne işi var?" derken, Karan Eda'ya "Sana gelme demedim mi?" diye sordu.

Eda yanıma geldiğinde "Mehir iyi misin?" diye sordu. Gerçekten endişeli görünüyordu. Bunun nereden haberi olmuştu ki?

"Sana haber verende kabahat" diyen Karan'a döndüm. Birde mesajlaşıyorlar mıydı?

Eda ona "Gelmeyipte ne yapacaktım? Meraktan öldüm" deyip kolumdan tuttu ve tekrar "İyi misin?" diye sordu. Başımı olumlu anlamda sallarken 'acaba Barın'ın da haberi var mı?' diye düşünmeden edemedim. Ya gelirse? Ya beni yine o dolaba kapatmaya kalkarsa? Bu sefer Karan beni bulamazsa ne olurdu? Orada ölmek istemiyordum!

Eda'nın tuhaf bakışları bana garip bi yüz ifadesi takındığımı farkettirirken gözlerimi ondan aldım. Hepsi tuhaf tuhaf bana bakıyordu.

Karan'a dönüp "Hastaneden çıkışımı yapabilir miyiz?" diye sordum.

Nefret Dolusu SevgilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin