Multi: Karan
"Hadi ama hepiniz mi utangaçsınız?"
Sınıftan birkaç mırıltı çıkarken telefonumu karıştırmaya geri döndüm. Hoca yıl sonu gösterisi için öğrenci arıyordu ve pekte umrumda olmadığı için fazla dinlemiyordum. Halbuki sınıftan kimsenin ona katlanmayacağını bilmesi gerekirdi. Hadi ama benim işlerim vardı, tiyatro muhabbeti için mi okuldaydım? Ders sonunda bittiğinde çantamı alarak sınıftan çıktım. Gaye'de peşimden geliyordu.
"Eee nereye gidiyoruz?"
Gaye'nin sorusuna cevap vermedim, zaten benim yerime kapının önünde bizi karşılayan Ege verdi.
"Valla benim işlerin başına geçmem lazım"
İşler dediği barımda barmenlik yapmaktı. Ona bu işi yapmasına gerek olmadığını çok söylemiştim ama beni dinlemeyerek işe girmişti. Paraya ihtiyacı olsa ben vardım, çocukluk arkadaşımdı o benim. Ne zaman isterse ona yardım edebilirdim ama o kendi ayaklarının üzerinde durabileceğini söyleyip bana kızmıştı. Gerçi işime de geliyordu benim barımda çalışması, ondan başkasına güvenemezdim.
"Bizde gelelim o zaman" deyip arabayı açtım.
"Vay canım kardeşim sırf ben otobüse binmiyim diye geliyosun değil mi?"
Ona gülümseyerek arabayı çalıştırdım. Alakası yoktu. Bara gitsemde gitmesemde onu ben bırakacaktım.
"Niye arkaya ben biniyorum?"
Gaye sızlandığında Ege kahkaha atıp "Çünkü sen küçüksün" dedi.
Ondaki bu neşeyi çok seviyordum. Babası iflas ettiğinde bile sinirlenip üzülmek yerine ailesine destek olmak için işe girmiş, onları teselli etmişti. Okuldaki bursunu da zorla yaptırmış olabilirdim. Müzik çalardan Enrique Iglesias açıp sesini yükselttim. Bu adamı seviyordum.
"N'apmaya çalışıyor bu?"
Dikiz aynasından Gaye'ye bakıp nereye baktığını gördüm. Görmez olaydım. Ama cidden napmaya çalışıyordu. Arabamda bi çizik olursa bunu çok pis ödetirdim ona. Ah sabahta ona ödeteceğimi söylemiştim. Benimle uğraşmaktan vazgeçmeliydi.
"Bence senden hoşlanıyor"
Gözlerimi büyüterek Ege'ye baktım.
"Bana sürtük diyen birinden bahsediyorsun"
"Oha. Piç" deyip önüne döndü.
O düşünceye kapılması bile saçmalıktı zaten. Bi dakika önce şu salağı atlatıyım. Hala markasını göremediğim siyah arabası arabamın yanında ilerliyordu. Gaza bastığımda benimle birlikte ilerleyerek arabasını arabama sürttü. Pislik. Bi çizik diyordum ama arabanın içine sıçmıştı. Hadi araba önemli değildi, canımızı almaya mı çalışıyordu? Camı sonuna kadar indirerek bağırdım.
"Gerizekalı"
"Memnun oldum" diye bağırdığında dahada sinirlenip elime gelen ilk şeyi ona fırlattım ve tahmin edin neydi : Ayakkabım. Neyseki sağ ayağım hala gazdaydı. Ama nasılda tam camdan içeri sokmayı başarmıştım?
Yola dikkat ederek bağırmaya devam ettim.
"O ayakkabıyı bi yerini satsan alamazsın geri at"
Evet. İlk fırlatmıştım, şimdi geri istiyordum.
"Sen bi yerini satıp mı aldın?"
Ani frenle arabayı durdurup el frenini çektim. Biraz ilerde o da durunca şaşırmadım değil. Şerefsiz. Bana öyle bi hakareti abim dahil kimse yapmamıştı. Beni tanımadan nasıl böyle konuşabilirdi? Sürekli laf sokmasındaki amaç neydi? Bizimkilerin sesi çıkmazken arabadan inip onun arabasına yöneldim. Bir ayağımın çıplak olması ve birşeyler batması umrumda değildi. Kapısını açıp elindeki ayakkabımı aldım ve kapıyı sertçe kapatacakken eliyle tutup arabadan indi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefret Dolusu Sevgiler
Teen Fiction*Şiddet içerir. Aşk nedir bilmeyen, hislerinin ne olduğunu anlayamayan iki insan... Sadist abisinden gördüğü ağır şiddete rağmen hayata tutunmaya çalışan Mehir ve nefret ettiği Mehir'in aslında ne kadar masum olduğunu anlayan Karan'ın hikayesi. Zat...