-16- "Sen Hep Bırakıp Gider Misin?"

674 41 15
                                    

"Hadi ama asma suratını da kahvaltını et"

Nabaz'ın gözlerine bakıp nefesimi dışarı bıraktım. Karan sabah sabah iştah bırakmamıştı insanda. Beni kıskanması hoşuma gitse de hala bana ima ettiği şey yüzünden kötü hissesiyordum. Aslında beni en başından beri öyle görüyordu. Ama düzeldi sanmıştım. Beni yavaş yavaş tanımaya başladı sanıyordum.

Nabaz ağzıma salamı soktuğunda gülmeden edemedim. İyiki gelmişti. Bu aralar tamda ona ihtiyacım vardı. Salamı çiğneyip yuttuktan sonra yine bıkkın bakışlarımı duvara diktim. En sonunda Nabaz oflayıp ayağa kalktı ve kolumdan çekiştirerek beni de ayağa kaldırdı.

"Sevgilin birşeyleri yanlış anladı diye depresyona mı gireceksin?" deyip merdivenlere çekiştirirken durdum.

Kaşlarım çatılı bir şekilde "O benim sevgilim değil" dedim.

"Her neyse işte. Seni seven çocuk" dediğinde tam gidecekken yine sinirle yerimde durdum.

"O beni sevmiyo benden nefret ediyo" diye tıslarcasına konuştuğumda büyük bi kahkaha patlattı. Ona şaşkınlıkla ve sinirle bakarken beni merdivenlerin yukarısındaki pencerelere doğru çekiştirdi. Pencerenin önüne geldiğimizde kahkahasını gülüşe dönüştürüp gökyüzünü gösterdi.

Gökyüzüne baktığımda ise "İnekler uçuyor görüyor musun?" dediğinde sinirle omzuna yumruğumu çakıp odama doğru yürümeye başladım. O da gülerek peşimden geliyordu.

Odama girip yatağa oturdum ve gözlerimi yine bi yere sabitledim. Bu benimde sinirimi bozmaya başlamıştı. Dolabımı karıştıran Nabaz'ı anlamaya çalışır gibi izlerken o kendi kendine mırıldanıyordu.

"Napıyorsun?" diye sorduğumda yakalanmış gibi hızla arkasına dönüp kocaman gözlerle "Hiç" dedi.

Ona tek kaşımı kaldırırken sırıtıp "Seksi kıyafetlerin varmış akşama birini giyersin artık" deyip zıplayarak yanıma oturdu.

"Niye? Nereye gitcez?" diye merakla sorarken göz kırpıp "Biz bir yere gitmeyeceğiz. Onlar buraya gelecek" dedi.

Ona anlamazca baktım. Ne olurdu daha açık konuşsaydı?

"Morali düzeltmenin en iyi yolu ne biliyor musun?" diye fısıldadığında gülerek "Uyumak" dedim.

Dilini şaklatıp "Parti vermek" dediğinde gözlerimi devirdim.

Başımı olumsuz anlamda sallarken "Hala uyumak olduğunu düşünüyorum" diye mırıldandım

"Sen uyu biz parti veririz" deyip ayağa kalktığında onu izliyordum. Dediğine uymayıp beni kolumdan çekerek kaldırdı ve dolabımın önüne geçirdi.

"Rahat birşeyler giy. Parti için alışverişe çıkıyoruz" dediğinde tam ağzımı açıyordumki kafama şaplağı yerleştirip "Sakın kapıdaki ayılar alır deme! Gidip biz alacağız" dedi.
Oflayıp dolabı karıştırmaya başladım. Hala yaz gelememişti. O yüzden havalar soğuktu. Gömlek giysem bile donardım. Nabaz'da giyinmeye giderken üstüme rastgele birşeyler geçirip ayna karşısına geçtim.

Boynuma beyaz bi atkı geçirdiğimde üzerimdekilerle çok güzel durduğunu gördüm. Dolamadan boynuma astım ve saçlarımı tarayıp doğal halinde bıraktım. Ayakkabılarımı geçirip odadan çıktıktan sonra tam merdivenlerden inmek üzere olan Nabaz'ı görünce koşup sırtına atladım. Ben kahkahalara boğulurken o dengesini zor sağlamıştı. Birazcık(!) küfür etmişti ama bu beni daha da güldürmüştü.

Sırtından inip yanına geçtim ve onunla merdivenlerden inmeye başladığımda "Utanmıyor musun abinle şakalaşmaya?" diye sordu.

"Ne abisi be?" diye çirkefleşirken "4 yaşındayken bana 'Mehir abla, Mehir abla' diye seslenirdin" diye ekledim. Bilerek Mehir abla dediğim yerleri çocukça bi sesle çıkarmıştım.

Nefret Dolusu SevgilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin