Multi: Karan
Şok. Kesinlikle şoktaydım. Konuşamıyor, tepki veremiyordum. Hayalet görmüş gibi korkmuştum. Aslında ilk başta yine hayal görüyorum sanmıştım. Ama o... hayal değil, gerçekti. Konuşmuştu. Hala inanamıyorum. O kanlı canlı karşımda oturuyordu işte.
Eve geldiğimizden beri kocaman gözler ve aralık ağızla ona bakıyordum. Bir şeyler demişti ama bi bok anlamamıştım. Bunca zaman nerede olduğunu o kadar merak ediyordum ki. Kurşun yarası varken nasıl kurtulmuştu? Hatırlıyordum. O gün öyle bi yarayla oradan tek başına ayrılması imkansızdı.
"Mehir?" diyen sesini duydum. Ama yine bir şey diyemedim. Oysa sormam gereken o kadar çok şey vardı ki. Bana adımı söylemesine gerek yoktu. Açıklama istiyordum!
Gözlerimi zorlukla ondan almaya çalıştım. Ama yapamadım, sadece kaşlarımı çatabildim. Bari konuş Mehir? Bağır, çağır. Bi açıklama iste. Yoksa onun için bi açıklamayı haketmiyor muydum? Ben o öldü diye neler yaşamıştım haberi var mıydı? Meğerse benim bunca şey çektiğim zamanda o yaşıyormuş. Peki ya? Karan? O da Nabaz'ı ölü biliyordu. Belki de gerçekten vicdan azabı çekiyordu, pişmandı. Bunlar boşuna mıydı?
"Mehir? Beni dinliyor musun?" dediğinde dudaklarımı yaladım. Konuş Mehir. Sorularını sor artık.
"Nerdeydin?" diye sordum, benden bayağı uzak bi sesle. Şuan duygularım birbirine girmişti. Beynimdeki sorular beni öldürüyor, kalbim 'bayıl artık, bu kadarı fazla diyordu. Dayanamıyordum.
"Babanın yanında" dediğinde çatılan kaşlarım daha fazla çatıldı ve o "Gerçek babanın" diye ekledi. Ne yani bunca zaman Poyraz pisliğinin yanında mıydı? Neden onu öldürtmek isteyen bi adamın yanındaydı?
"Neden?" diye sordum. Şaşkınlığım sesime yansımıştı.
"Mehir? Aslında o gün..." dediğinde merakla ona baktım. Belliki yine bir şeyler öğrenecektim.
"O gün sen babana gitmeden önce Poyraz benim ölüm ilanımı Karan'a vermiş bile. Ama sen gidip 'Nabaz'a birşey olmasın' dediğinde baban fikrini değiştirmiş. Karan'a beni öldürmemesini söyleyecekmiş ama ona ulaşamamış" dediğinde "Miş miş mişte muş muş muş ha?" diye sordum. Olayı anlamak beni biraz kendime getirmişti.
"Bunlar doğru. Sana bunları o davette anlatacaktım ama..." dediğinde parmağımı kaldırarak sözünü kestim.
"Bi dakika. Davette mi?" diye sorup düşündüm. Ne yani o davette gördüğüm hayal değil miydi?
"Evet. Ama sen öpüşmekle meşguldün" dediğinde gözlerimi ondan aldım. Onun gözü önünde onu öldürmeye çalışan çocukla öpüşmüştüm. Eminim benden nefret ediyordur.
Ona bakmadan "Peki kurşun?" diye sorduğumda "Karan o gün seni götürdükten sonra Poyraz'ın adamı gelip beni götürdü. Birkaç gün kendimde değildim. Kurşunu çıkarmışlar. Ondan sonra da doktor ayağa kalkmama izin vermedi" dedi. Hala inanamıyordum. Ben bunca zaman onu ölü sanıyordum!
Ayağa kalkıp "Bi arayamadın mı? Hadi onu yapmadın mesajda mı atamadın? Ben neler çektim senin haberin var mı?" diye bağırdığımda başını yere eğdi. Çıldıracaktım! Nasıl bu kadar sakin olabiliyordu?
"Nabaz ben senin yasını tuttum" diyerek ağlamaya başlarken ayağa kalkıp önüme geçti ve yüzümü kapatmaya çalıştığım ellerimi tuttu.
"Mehir? Gelemezdim. Buna hazır değildim" dediğinde sulu gözlerle gözlerine bakıp "Ben seni kaybetmeye hazır mıydım?" diye fısıldadım. Ellerini ellerimden ayırıp gözyaşlarımı silerken "Biliyorum" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefret Dolusu Sevgiler
Teen Fiction*Şiddet içerir. Aşk nedir bilmeyen, hislerinin ne olduğunu anlayamayan iki insan... Sadist abisinden gördüğü ağır şiddete rağmen hayata tutunmaya çalışan Mehir ve nefret ettiği Mehir'in aslında ne kadar masum olduğunu anlayan Karan'ın hikayesi. Zat...