-33- "Biz Düşmanız"

417 19 15
                                    

Karan bir gol daha atarken ayağa kalkıp herkesle birlikte bağırarak sevincimi yansıttım. Yanımda biyolojik babam olması umrumda değildi. Buraya Karan'ın maçını izlemeye gelmiştim ve öyle de yapıyordum.

Tekrar oturduğumda biyolojik babamın "İyi goldü" diyen sesini duydum. Ona cevap vermeyecektim. O da bunu istiyordu zaten ve ben istediğini vermek istemiyordum.

"Neden bir spor kulübünde oynamıyor ki?" dediğinde gözlerimi devirdim. Bunu Karan düşünebilirdi. Ama bu adam ondan da benden de uzak durmalıydı. Gözlerim Karan'dayken Poyraz'ın elini omzumda hissettiğimde hışımla ona dönüp elini ittim.

"Mehir benimle konuş" dediğinde işaret parmağımı tehdit edercesine kaldırıp "Sakın. Sakın bir daha bana dokunma" diye tısladım. Yanımda olması bile midemi yeterince bulandırıyordu zaten.

Gözlerimi sinirle ondan alırken "Neden? Ben senin babanım" dedi.

"Sen benim babam değilsin" derken gözlerimi tekrar Karan'a dikmiştim.

Poyraz "Kim senin baban? Yusuf mu?" dediğinde gözlerimi kapattım. Yusuf babamdı, ama sadece kanunen. Poyraz'da babamdı, ama biyolojik. İkisini de babam olarak görmüyordum. Birisi Karan'ı yapmak istemediği şeylere zorlamış, çocukluk arkadaşımı öldürtmeye kalkmıştı. Diğeri ise beni baygın bulduğunda bile yalnız bırakırdı. Barın beni öldürse bile kıpırdayacağını sanmıyordum.

Peki ikisi de olmadığına göre, benim babam kimdi? Sanırım benim babam yoktu. Babam yok, ama arkadaşlarım var, Karan var. Yetmez mi? Derin bi nefes alıp gözlerimi açtım. Buraya canımı yakmaya mı gelmişti? Zaten yeterince yanmıştı. Beni biraz rahat bırakamazlar mıydı?

Tekrar Karan'a odaklanmaya çalışırken maçın bittiğini gördüm. Skor tablosuna göre bizimkiler 4-2 yenmişlerdi ve 2 golü Karan atmıştı. Ayağa kalktığımda diğerleri ile ilerleyen Karan "10 dakikaya geliyorum" diye seslendi. Başımı olumlu anlamda salladım ve kollarımı birleştirip beklemeye başladım.

"Ee şimdi ne yapacağız?" diyen Poyraz'a dönüp kaşlarımı çattım ve "Gideceğiz" dedim.

"Ayrı ayrı" diye de ekledim.

Sırıtıp "Demek Karan tek gidiyor, sende benimle geliyorsun" dediğinde "Hayır. Ben Karan'la gidiyorum. Tek gidecek olan sensin" dedim.

Gülüşü silinirken "Mehir? İlla zor kullanmam mı gerek?" diye sorduğunda gülen taraf bendim.

"Hele bir dene. Buradaki herkesi üstüne salarım" dediğimde etrafına bakındı. En az 30 kişi vardı ve ben 'sapık' diye çığlık attım mı, burada Poyraz'ı linç ederlerdi.

Derin bi nefes alıp "Öyle olsun. Bakalım ne kadar kaçabilirsin" deyip birkaç adım attığında "Hey" diyerek onu durdurdum.

Yavaşça bana döndüğünde "Ne konuşacaksan burada konuş" dediğimde bana doğru iki adım attı. Dişlerimi sıktım. Ona yakın olmak bile beni kötü hissettiriyordu. 22 yıl boyunca bir kez karşıma çıkmamıştı. Şimdi bu cesareti nereden buluyordu?

"Tamam" dediğinde gözlerine baktım. Göz renklerimiz aynı olmasa da bana, benim gözlerimi anımsatıyordu. Bundan nefret ediyordum.

"Benim evimde yaşamanı istiyorum" dediğinde ifadem değişmedi. Yutkundum sadece. Onun o kocaman evinde onunla birlikte yaşamak... berbat bi fikirdi. Bir ev tutmalıydım. Küçük olsa daha güzel olur. Minik bi bahçesi olabilir, tabi havuzsuz da olmaz. Ama hem havuzlu hem de minik bi ev bulamazdım. O yüzden havuzu erteleyebilirdim. Karan'la birlikte dizayn edebilirdim. Gerçi o hep koyu renkleri seçerdi. Sanırım o konuda Gaye'den yardım alabilirdim.

"Ne düşünüyorsun?" demesiyle düşüncelerim dağılırken "Ne?" dedim. Ha. Aynı evde yaşamaktan bahsetmişti değil mi?

"Öyle bir şey olmayacak" dediğimde benden biraz uzaklaşıp eliyle saçlarını geri attı. Ondaki bu genç havası neydi anlamıyordum. 50'ye merdiven dayadığının farkında değil miydi?

Nefret Dolusu SevgilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin