-24- İlk ve Son

537 30 26
                                    

Multi: Mehir ve Karan

Neydi günahım? Ne yapmıştım ben Allahım, seni bu kadar sinirlendirecek? Bana neden böyle bir hayat vermişti? Ben bu hayatı daha fazla yaşamak istemiyordum. Kimsem kalmamıştı artık. Arkadaşlarımla da aram açılmıştı. Çocukluğumdan gelen ailem gördüğüm kişi de karşımdaki kişi tarafından öldürülmüştü. Ama o hala benimle bir yere gelmekten bahsediyordu! Ondan nefret ediyordum. Cezasını nasıl alacaktı, bilmiyordum. Beni ne kadar kurtarmış olursa olsun onu öldürmek istiyordum. Hayatımı mahvetmişti.

Neden hayatıma girmişti ki? O gelmeden önce pekte iyi olmasa da bir hayatım vardı. Ama şimdi elimde hiçbir şey kalmamıştı. Elimdeki şeyleri almış, beni tanımadığım birine dönüştürmüştü. Birkaç ay önce olsa ona farklı hisler besleyebileceğimi düşünürdüm. Ama o herşeyi yıkmış, beni enkazın altında bırakmıştı. Neden benim ezilmemi istemişti? Anlamıyordum, o da mı benden bu kadar nefret ediyordu? Neden hayatımı altüst etmişti.

"Cehennemin dibine git" dedim, karşımda 'davete bende geleceğim' diyen çocuğa. Salondan hızlı adımlarla çıkıp merdivenlere yönelirken nereye gideceği umrumda değildi. Nolacaktı? Yıllarca o parmaklıklar ardında kalsa ne olacaktı? Pişman mı olacaktı? Hiç sanmıyorum. Peki ya ben? O cezasını çekse benim içim rahatlayacak mıydı? Asla soğumayacaktı içimdeki bu şey!

Odama girip kapıyı kilitleyerek arkasına yaslandım ve sürünerek yere oturdum. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Kalbim acıyordu. Bu kalabalık içinde o kadar yalnızdım ki, omzuna yatıp ağlayacak kimsem bile yoktu. Ben hep tek başıma ağlamaya mahkum muydum? Neden hep acı çeken ben oluyordum? Neden o acı çekmiyordu?! Neden onun içi benimki gibi yanmıyor, nasıl gülebiliyordu? Nasıl hala bana dokunabiliyordu? Onu gördükçe daha kötü oluyordum. Sesini duydukça o silahın patlayışı kulaklarımda çınlıyordu. Gözlerine baktıkça Nabaz'ı hatırlıyordum.

"Mehir?" diye bağırıp kapıyı yumruklarken yine o silah patlar gibi oldu ve daha fazla ağlamaya başladım. Ama sessizce. Duymasını, acı çektiğimi görmesini istemiyordum. Adımı söylemesini istemiyordum.

"Mehir? Aç kapıyı" dediğinde "Siktir git" diye bağırdım. Lanet olsun sesim ağlak çıkmıştı.

Üzgün bir sesle "Mehir? Ne istersen yaparım" dediğinde "Defolabilirsin" diye yanıt verdim. Gözlerimdeki yaşlar durmuyordu. Onunla konuşmaktansa Barın'dan dayak yemeyi tercih ederdim.

"Bak ben... özür dilerim. Biliyorum özürle geçecek birşey yapmadım, ama pişmanım yemin ederim" dediğinde onunda kapının diğer tarafına oturduğunu anladım.

Kurtulamadığım ağlak sesimle "Yine olsa yine yapardın Karan" dedim. Karan. Adını söylemek bile canımı yakıyordu. Neden beni bu kadar etkilemesine izin vermiştim? En başında ondan uzak durmalıydım. Ama ben salak gibi ona güvenmiştim. Ne olurdu beni dinleyip Nabaz'ı bıraksaydı? Kimse Gece'ye zarar veremezdi. Bunu beraber sağlardık.

"Kendini benim yerime koy" dediğinde gülmeye başladım. Tabi peşinden ağlamaya.

"Ben kimseyi öldürmezdim. Ben senin gibi katil değilim. Birini öldürerek başka birini kurtaramazsın. Ne sanıyorsun ki? Gece senin zayıf noktan. Onu hep kullanacaklar" dedim, onun duyabileceği düşük ses tonunda. Onu anlamıyordum. Anlamaya çalışmakta istemiyordum.

"Ben sana güvendim. İnandım. Bu hayatta en çok güvendiğim kişi sen olmuştun. Ama... sen... elimdeki herşeyi aldın. Ölü gibiyim Karan. Sen beni de öldürdün. Toprağın altında nefes alamıyorum, canım çok yanıyor. Neden yaptın? Beni neden öldürdün?"

Ağlamalarım daha da şiddetleniyor, hıçkırıklara boğuluyordum. Artık susamıyor içimi tam da dökmemem gereken kişiye döküyordum.

"Artık nasıl yaşayacağım? Daha genceciğim ben. Nasıl becerdin beni böyle yıkmayı?" diye bağırdığımda "Mehir?" diyerek beni susturdu. O da mı ağlıyordu? Sesi neden üzgün geliyordu? O da acı çekiyor muydu?

Nefret Dolusu SevgilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin