-36- Vurgun

353 20 18
                                    

"Hanımefendi lütfen bekleyin"

Neyini bekleyecektim? İçeri girip o şerefsize hesap soracaktım işte. Kimse umrumda değildi ve kimse beni durduramazdı.

'Emre Aktaş' yazan kapıyı hızla açıp içeri girdiğimde Emre olacak şerefsizi koltuğunda gördüm. Masasının önündeki koltukta da bir kız vardı. Dışarıda peşimden koşan danışman kız gelip "Emre Bey beni dinlemedi" derken Emre başını olumlu anlamda salladı.

Kollarımı göğsümde birleştirmiş ona bakarken hastasına reçetesini verip "Geçmiş olsun" dedi. Kız bana bi bakış atıp ayağa kalktıktan sonra teşekkür edip çıktı. Kapıyı çarparak kapattıktan sonra masaya doğru birkaç adım attım. Alev saçan gözlerimi Emre'nin üzerinden almadan ellerimi masaya dayayıp ona doğru eğildim. Söylediklerinin hesabını verecekti. Akıl sağlığım yerinde değilmişmiş... Beynini parçalara ayıracaktım şimdi.

"Mehir bak..." diye başlıyordu ki "Mehir Hanım" diye tısladım. Artık arkadaş değildik.

"Mehir Hanım" diyip derin nefes aldı. 30'lu yaşlarında esmer bi adamdı ve gözümde artık şerefsizin en önde gideniydi.

"Babanız gelip öyle konuşmam gerektiğini söylediğinde geri çeviremezdim"

Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Hayır, bence sana yüklü bir miktar para önerdi" dediğimde gözlerini kaçırdı.

"Daha önce benim yanımda olacağını söyledin. Babamın gelip seninle konuşacağı zaten tahmin edilebilir bir şeydi" diyip "Ama o kadar parayı duyunca gözün başka bir şey görmedi, değil mi?" diye ekledim.

"Mehir" dediğinde "Mehir Hanım!" diye bağırarak laptopunu vurarak yere düşürdüm. Bir bilgisayara bir bana baktıktan sonra ayağa kalkıp "Paraya ihtiyacım vardı" dedi. Masasını komple yere serip "Önce karakter edin" diye bağırdım, tekrar.

"Mehir, sakin ol!"

Bu sefer o da bağırmıştı. Tam tekrar bağırıyordum ki, kapının açılmasıyla sinirle arkama döndüm. Neden bölüyorlardı ki?!

Gördüğüm yüzle sinirim uçup giderken Karan hızlı adımlarla masanın arkasına geçip Emre'ye yumruğunu geçirdi. Onu bıraktığımda uyuyordu, burada olduğumu nasıl anlamıştı ki? Ben bunu düşünürken Emre şerefsizi yere düşmüştü ve Karan onu yumruklamaya devam ediyordu. Ah! Onu durdurmak istemiyordum. Ama birazdan doktora şiddet var diye biz suçlu olurduk. O yüzden Karan'ın kolunu tutmaya çalıştım ve "Karan tamam gidelim" diye bağırdım. Beni dinleyip direk ayağa kalkmıştı. Emre ise yerde yatıyordu ve sanırım kaşı patlamıştı.

Danışman kız "Emre Bey!" diye içeri girerken Karan'ı kolundan çekiştirmeye başladım ve "Gidelim" dedim.

Karan, Emre'ye doğru eğilip "Bir daha Mehir'in hakkında yalan yanlış konuşacak olursan seni hiç konuşamayacak hale getiririm" diye tısladıktan sonra elimi tutarak beni odadan çıkardı. El ele, hızlı adımlarla hastaneden çıkarken gözlerim ona gidip geliyordu. Şiddeti sevmesem de beni koruması hoşuma gidiyordu. Burada olduğumu anlayacak kadar beni tanımıştı. Yerimde duramadığımı, nasıl gergin olduğumu görmüştü.

Arabasının kapısını açtığında bindim. O da bir şey demeden şoför koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırdı. Arabam burada kalmıştı ama umrumda değildi. Emniyet kemerimi takıp hafif bir müzik ayarladıktan sonra arkama yaslandım. Gözlerim dışarıdaydı ki Karan "Nasılsın?" diye sordu. Ona baktım. Bir bana bir yola bakıyordu.

"İyiyim" diyip tekrar önüme döndüm. İyi olacaktım tabi. Yeni bir ilişkiye başlamıştık. Her şey çok güzel olmalıydı. Eğlenmeli, mutlu olmalıydık. Kimsenin moralimi bozmasına izin veremezdim.

Nefret Dolusu SevgilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin