Hastanenin beyaz koridorları arasında öylece durmuş dikilirken Jungkook artık içeri girmem gerektiğini söyleyerek omzuma elini koymuştu. Ona karşı öfkeliydim hemde çok öfkeliydim. Yıllar boyu ona olan nefretim hiç dinmemişti.
Kaşlarımı çatmış ardından arkamı dönerek beni bekleyen yüzlere karşı konuşmak için dudaklarımı aralamıştım.
"İçeriye tek gireceğim."
"Lis-"
"İtiraz istemiyorum Jungkook. Burada kalın ve beni bekleyin."
Jungkook ikna olmamış bir şekilde bakarken yanağına yaklaşıp pürüzsüz tenine dudaklarımı bastırdıktan sonra tekrar konuşmuştum.
"Bana bir şey olmayacak. İnan bana Jungkook. Bana hiçbir şey yapamaz."
"Sana bir şey yapmaya kalktığı an avazın çıktığı kadar bağır Lisa. Bağır ki gelip onun o pişkin yüzünü bir güzel dağıtabileyim."
"Sorun yok sevgilim. Güven bana."
Kafasını aşağı yukarı salladıktan sonra dikkat etmemi söylemiş ardından bir adım geri çekilerek odaya girmeme izin vermişti.
Kapının koluna uzandıktan sonra kulpu yavaşça aşağıya indirmiş ve kapıyı açmıştım. Öfkeme hakim olmalı ve yanlış bir şeyler yapmamalıydım. Kendime hakim olma sözümü içimde bir çok kez tekrar ederken çoktan yatağının yanına gelmiştim.
"Lalisa'm...Lisa'm-"
"Bana Lalisa demeyi kes. Ayrıca senin Lisan falan değilim."
Dolu gözlerini gözlerimden çektikten sonra derin bir nefes almış ve yeri izlemeye devam etmişti.
"Affet beni kızım."
"Kızım? Bir kızın olduğunu hatırlıyor muydun sen baba?"
Susmuştu. Yine her zaman yaptığını yaparak susmuştu.
"Beni buraya neden çağırdın?"
Oldukça soğuk ve net çıkan sesime karşılık içimde hissettiğim duygu tam zıttıydı. Baba değil miydi sonuçta? Kim isterdi ki babam dediği kişinin ona bunca zararı veren insanın olmasını? Kimse.
"İyi misin diye sormayacak mısın önce? Neyim olduğunu veya neden hastaneye kaldırıldığımı?"
"Umrumda değil."
Yalandı. Onca kötülüğüne rağmen deli gibi merak ediyordum onu. Hala daha önemsiyor oluşum oldukça sinir bozucuydu.
"Ölüyorum Lalisa. Biliyorum umrunda değil hatta benden nefret ediyorsun ama ben ölüyorum. Senin yüreğinin şefkatinin farkındayım. Bana öfkelisin ki bu konuda çok haklısın ama bilmen gereken bir konu var."
"Ne o?"
"Bunları ben yapmak istemedim kızım. Bir baba evladına kıyabilir mi?"
"Sen kıydın. Bir babanın evladına kıyabileceğini hatta onun canını göz göre göre yakabileceğini öğrettin bana. Sen tüm bu yaptıklarınla beraber o yargıyı çoktan yıktın."
Gözlerimin dolması şuan isteyeceğim en son şey bile değildi. Onun yanında güçsüz gözükemezdim,yapamazdım.
"Ben en çok ne istedim biliyor musun? Bir baba gibi yanımda olmanı. Baba sevgisini hissetmek istedim en çok. Annem gittiğinde senin de gitmen yerine yanımda kalıp başımı okşamanı istedim. Her gece masallar okuyup yanımda olmanı istedim. Ben para veya yemek istemedim baba. Ben baba diyebileceğim birini istedim. Okulda karnemi aldığım da babamın gelmesini istedim. Sevgi istedim. Çok mu büyük şeylerdi bunlar? Neden yapamadın? Neden bunları yapmak yerine öfkemi kazanmayı seçtin? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Price of Love
FanfictionHayatında en güvendiğin insandan bile güçlü bir darbe yiyebileceğini Lisa çok iyi öğrenmişti... Kim bilebilirdi ki acımasız bir oyunun iki genci birleştireceğini? ~17/04/2020~