Göz kapaklarım yavaş yavaş açılırken güneşin bedenime vurduğu ışıkla beraber doğrulmuştum. Yatağın yanında duran terliklerimi ayağıma geçirdikten sonra ellerimi gözlerime götürüp yavaşça ovduğum için kısa süreli gözlerim kararmıştı. Oturduğum yataktan kalkmak için hareketlendiğim de adımlarımı ilk olarak banyoya yöneltmiş ılık bir duşun sabah sabah iyi gelebileceğini düşünmüştüm.
Dün gece Jennie'nin Taehyung'a sorduğu sorudan sonra oynadığımız oyunu bitirmiştik. Daha doğrusu Jungkook bitirmek istemişti. Çok sıkıldığını başka bir şeyler yapmakl istediğini söylemişti. Hepimiz aynı fikirde olduğumuz için de herhangi bir sorun çıkmamıştı. Oyunu bıraktığımızda Jungkook'un çenesi düşmüş sürekli konuşmaya başlamıştı. Taehyung onun aksine çok fazla konuşmuyordu. Jennie de benim aksime çok fazla konuşuyordu.
Sohbetimiz devam ederken kapının zili çalmış ve Jungkook oturduğu yerden kalkarak kapıyı açmıştı. Gelen seslerden bu kişilerin Jimin ve Rose olduğunu anlamak çokta zor değildi doğrusu. Jimin elinde abur cubur paketleri ile girmiş ve Rose de güzel bir film seçtiğini söylemişti.
Film bittiğinde herkes yarı uyuklar haldeyken ben tam tersi tüm filmi izlemiş ve enerjimi hiç kaybetmemiştim. Jimin ve Rose oturdukları koltukta uyuyakalmış Jennie de göz kapakları kapanmaması için mücadele ediyordu. Taehyung arada uyuyor sonra geri kalkıyordu. Jungkook ise benim gibi etrafı izliyordu.
Jennie'yi tutup kaldırarak koluna girmiş ve eve gitme vakti geldiğini söylemiştim. Kolumu Jennie'nin omuzuna yaslayarak yavaş adımlarla kapıya ilerlemiş ve son kez Jungkook'un dudağına öpücük kondurduktan sonra eve geçmiştim.
Şimdi ise küvetin içinde uzanmış kafamı geriye doğru yaslamıştım. Bugün dans hocalığımın ilk günü olacağı için içimde nedensiz bir heyecan vardı. Hayallerime kavuşma sevincim ve ilk defa göreceğim öğrencilerimin heyecanı ile küvetten çıkmıştım.
Havluyu bedenime sardıktan sonra dolabın önünde ne giyeceğimi düşünürken telefonuma gelen mesaj ile adımlarımı yatağın üzerinde duran telefonuma doğru yönlendirmiştim.
Jungkook: Günaydın :)
Lisa: Günaydınnn :))
Jungkook: İşe ne zaman gideceksin?
Lisa: Yarım saat sonra evden çıkacağım
Şuan ne giyeceğimi düşünüyorum :'((Jungkook: Yarım saate aşağıda bekliyorum
Lisa: Kendim giderdim aslında
Jungkook: Bekliyorum :)
Lisa: Anlaşıldı :)
Yarım saate aşağıdayımmTelefonu kapatıp kenara koyduktan sonra dolaptan beyaz omuzlarımı açıkta bırakan mini elbisemi giymiştim. İnce belime kahverengi kalın kemerimi taktıktan sonra saçlarımı tarayarak salık bırakmıştım. Sade ve güzel bir makyaj yaptıktan sonra beyaz sporlarımı da giyip evden çıkmıştım.
Çıkar çıkmaz karşımda arabasına yaslanmış ve telefonuyla oynayan Jungkook ile karşılaşmıştım. Koşar adımlarla yanına gittiğimde telefondan başını kaldırmış ve yüzündeki ciddi ifadesi silinip yerine gülümsemesi gelmişti.
"Çok bekletmedim umarım."
"Hayır bende yeni gelmiştim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Price of Love
FanfictionHayatında en güvendiğin insandan bile güçlü bir darbe yiyebileceğini Lisa çok iyi öğrenmişti... Kim bilebilirdi ki acımasız bir oyunun iki genci birleştireceğini? ~17/04/2020~