°10°

989 93 132
                                    

Ağzımızdan çıkan bir anlık sözler yüzünden pişman olacağımız  bir durumun içine düşebilir miyiz? Evet sanırım düşebiliriz ve ben büyük bir aptallık yapıp karşımda beni düşünen birini kırmıştım. Amacım kırmak değildi aslında.  Yapmaya çalıştığım şeyi bende tam bilmiyordum. Fakat son zamanlar da ona aşık olmaktan korkmaya başlamıştım. O böyle ilgi dolu oldukça kalbimi ona emanet edip tüm benliğim ile onunla olmak istiyordum. Daha tanışalı kaç gün oldu ki Lisa dedim içimden daha kaç gün oldu ki kendini böyle kaptırdın?

Jungkook'a söylediğim sözlerin hemen ardından pişmanlık içimi kaplamış arkasından seslenmek istesem de bu cesareti kendimde bulmakta zorlanmıştım. Evet dediklerimi içten söylememiştim belki ama o zaman neden söylemiştim? Çünkü bana ilgi duyduğunu sanıp umutlanarak üzülmek istememiştim. Olmayacak bir şeye umut beslemek aptallıktan başka bir şey değildi ve ben bu aptallıklarda bir numara falandım.

Isınan suya noodleleri atıp pişirmiş ardından salona yanlarına geçmiştim. Bu süre boyunca bir film açmıştık fakat ben film dışında her şeyi izlemiştim. Jungkook gün boyu suratıma bakmamış tek dikkatini filme vermişti. Ne bekliyordun ki Lisa çocuğun gelip seninle hiçbir şey olmamış gibi konuşmasını mı?

Ardından film bittiğinde Jen ile beraber kendi evimize gelmiştik ve şuan da yatakta oturmuş elimde telefonumun kilit ekranını açıp açıp kapatıyordum. Bir oflama ile dışarıya nefes verdiğim de anlık kararım ile ayaklanmış ve odanın kapısına doğru adımlamıştım. Fakat olmayan cesaretim ile geri dönmüş yatağa kendimi bırakmıştım.

Telefon kilit ekranımı açıp Jungkook'un sosyal medyasına girmiştim. Fotoğraflarına baktıkça içim gidiyor beni sevmesini istemem daha da artıyordu. Kahve gözleri ile bana bakmasını ardından sürekli yanında olup tek odak noktasının ben olmasını istiyordum. Bencillik miydi bu bilmiyordum belki fakat kesin olan bir şey varsa oda kendimi yavaş yavaş kaptırmaya başlamış olmamdı. Belki de Jennie'yi dinlemeliydim dedim içimden belki de onu dinleyip bu kadar samimi olmasaydım duygu karmaşasına düşmek zorunda kalmayacaktım. Evet ilk başlarda yakışıklı bulduğum için bırakmıyordum onları fakat içimden bir his ona  aşık olmamamı söylüyordu.

Bu sesi, hissettiğim bu duyguyu dinlemeli miydim bilmiyordum. Kafam oldukça karışık bir hal almaya başlıyordu. Jungkook'a mesaj atmak için üzerine tıkladığımda yazdığım her kelimeyi silip durdum. Kelimeler boğazıma dizilmiş ne yazacağımı bilemez hale gelmiştim.
...

Şuan evden çıkmış Jungkook'un evinin önünde dikiliyordum. Evet anlık gelen cesaretim ile evden çıkmış gecenin karanlığında ve ay ışığının altında evinin önüne gelip dikilmiştim. En azından arkadaşlığımın benim yanlış anlamam ile bitmesini istemiyordum.

Telefonumu çıkarıp saate baktığımda gece on iki olduğunu farketmem ile ağzım bir karış açılmıştı. Bu kadar geç olduğuna bile bakmadan evden çıkmış ve buraya gelmiştim. Acaba uyumuş muydu? Öğrenmek için tek seçeneğim vardı değil mi?

Kapının önüne geçip elimi yumruk yaptıktan sonra havaya kaldırmış ardından yavaşça kapıya vurmuştum. Bir dakika bekleyişimin ardından kapıyı açan olmayınca içime buruk bir his gelmiş ve arkamı dönmüştüm. Basamaktan bir adım atacakken kapı açılmış ve önüme dönmemi sağlamıştı.

Karşımda ıslak saçları ile bir Jungkook beklemiyordum bu yüzden şaşırmış bir şekilde yüzüne bakarken diyeceğim tüm kelimeler aklımdan uçup gitmişti.

"Lisa?"

Sesi ile kendime gelirken siyah tişörtünden belli olan kasları konuşmamı daha da zorlaştırıyordu.

"Ah şey..be..ben umarım uyandırmadım."

"Hayır uyandırmadın da bir şey mi oldu bu saatte?"

The Price of LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin