Silah sesinin eşliğinde duyduğum tek şey Jungkook'un adımı haykırışı olmuştu.
"LİSA!"
...Çaresizlik...hiçbir şey yapamamak...ve gözlerinin önünde birinin hayatının sona erişini izlemek...ve bu kişinin kendi canınızdan başka bir şey olmayışı kadar berbat bir duygu var mıydı yeryüzünde?
Gözlerimi yumduğum için simsiyah olan görüş alanım ile namludan çıkan ateşin sesi içime işlemişti adeta. Her şey bitmişti sanırım. Her hikayenin bir sonu olduğu gibi benim hayat hikayemin de sonuna gelmiştik. Belki kötü belki iyi belirsiz bir hayat değil miydi zaten benim yaşamım?
Belki dedim içimden...belki annemin kollarında huzura kavuşabilirim. O unuttuğum kokusunun eşliğinde mutlu olabilirim. Dünyada geçirdiğim hayatımın sonunu getirebilirim...
Silah sesinin ardından bir başka silah sesi duyulmuş fakat bedenimde hiçbir acı hissetmemiştim. Sımsıkı yumduğum gözlerimi yere bir bedenin düşme sesi ve Taehyung'un bağırışı ile açmıştım. İşte o an gözlerimin hiç açılmamış olmasını dilemiştim. Her şeyin bir rüya olduğunu ve yerde kanlar içinde yatan bedenin Jungkook'a ait olmadığını bilmek istiyordum.
"JUNGKOOK!"
"Seni orospu çocuğu!"
Yoongi sinirle belindeki silahı çıkarmış ve hiç düşünmeden karşımızda dikilen Sehun'un bedenine ateş etmişti. Anında yere düşen beden eşliğinde girdiğim şoktan irkilerek çıkmıştım.
Önümde yatan bedenin yanına hızla çöktüğüm zaman gözlerimden akan yaşlara dur diyemiyordum. Kafasını kucağıma koyup elini ellerim arasına aldığım sırada hala yaşıyordu. Gözleri açıktı ve tek odak noktası benim irislerimdi.
"Jungkook."
Kısık çıkan sesime karşılık bir hıçkırık çıkmıştı arkasından. Jungkook zoraki titreyen öteki kolunu kaldırdığı sırada yanağıma koymuştu elini. Akan yaşları baş parmağı ile silerken zar zor konuşmaya çalışıyordu.
"Şştt. Ağlama."
Ellerimle elini sıkıca tutarken bir öpücük bırakmıştım kanlı ellerinin üzerine. Gözlerim kıpkırmızı olan karnından ayrılmazken kısık bir tonda mırıldanıyordum.
"Her şey benim suçum...her sey benim suçum...her şey benim-"
Dikkatimin dağılıp sesimin kesilmesine sebep olan şey Jungkook'un parmakları olmuştu. Dudaklarımın üzerine kondurduğu ince uzun parmakları eşliğinde odak noktam bu sefer onun irisleri olmuştu.
"Hiç-hiç bir şey...sen-senin suçun değ-değil Lisa."
Kafamı iki yana sallarken yanağımı okşuyordu.
"Sakın ke-kendini suç-suçlama...hiçbir şey se-senin suçun değ-değil."
Bir yandan akan gözyaşlarım bir yandan deli gibi atan kalp atışlarım...onu kaybetmek istemiyordum. Onu kaybetmeye hazır değildim. Yüzüne o çok yakışan gülümsemesini kondurduğun da dudakları konuşmak için aralanmıştı.
"Çok güzelsin. "
"Bu durum da bile bunu mu düşünüyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Price of Love
FanfictionHayatında en güvendiğin insandan bile güçlü bir darbe yiyebileceğini Lisa çok iyi öğrenmişti... Kim bilebilirdi ki acımasız bir oyunun iki genci birleştireceğini? ~17/04/2020~