°40°

618 68 92
                                    

Son zamanlarda sadece bir günümün normal geçmesini diliyordum sanırım. Yaklaşık yarım saattir salonda oturmuş gelen mesajın anlamını düşünüyorduk.

"Taehyung, Yoongi, Jimin ve Rose nerede?"

Sorduğum soru ile Jennie bana dönmüş ve cevap vermişti.

"Taehyung, Rose ve Jimin, Rose'nin evindeler. Yoongi'yi bilmiyorum."

"Yolda. Yani buraya doğru geliyor."

Jin'in cümlesine kafamı sallayarak onaylarken konuşmaya devam etmiştim.

"Uzun zamandır görmüyorum onları. Uğramadılar mı hiç?"

"Eğer o lanet odadan çıksaydın dün görebilirdin."

"Nasıl yani?"

"Odadan çıkmadığın için 5 ay kimseyle görüşmedin Lisa. Farkındasın değil mi?"

"Ben üzgünüm...toparlanmaya çalışıyorum."

"Biliyorum çok zor...canından birini kaybetmek çok zor. Fakat kendine bu eziyeti yaparak yıpranma artık."

Gülümseyerek Jisoo'ya bakarken ellerimi birleştirmiş ve ağlamamak için kendimi sıkmaya başlamıştım. Evet hala gidişine alışamamıştım. Nasıl alışabilirdim ki? Ayrı olmamız onun bu hayattan gitmesi yerine daha iyi gelebilirdi bana. En azından diye geçirdim içimden...en azından sadece yüzünü görebilsem yeterdi bana.

"Lisa."

Namjoon'un seslenmesi ile ona dönmüş ve ne diyeceğini beklemeye başlamıştım.

"Bu adam seninle neden uğraşıyor? Tanıyor musun?"

"Bilmiyorum...inan benimle ne derdi var niye canımın yanması için uğraşıyor bilmiyorum."

"Sana takık bir orospu çocuğu başka açıklaması olamaz."

Hoseok'un sinirle sıktığı yumruğuna bakarken Jisoo söze atlamıştı.

"Daha önce sevgilin oldu mu Lisa?"

Birden neden böyle bir soru sormuştu, anlamamıştım doğrusu.

"Oldu. Jungkook'tan önce bir sevgilim olmuştu...en son Jungkook'tu."

"İlk sevgilin sana takık sapık bir herif olabilir mi?"

Dediği sözleri düşünürken öyle biri olup olmadığını düşünüyordum. Değildi...o şizofren herifin ta kendisiydi.

"Siktir."

"Ne oldu Jin?"

"O şerefsiz-"

Jennie'nin öksürme sesi ile beraber Jin'in bakışları onu bulmuş ve sözlerini yarıda kesmişti. Bu yaptığı harekete anlam veremezken bir Jennie'ye bir Jin'e bakmış ve en son bakışlarım gözleri benim üzerimde olan Hoseok'a kaymıştı.

"Şerefsiz? Nasıl yani?"

Namjoon meraklı gözlerle bize bakınırken vücuduma bir titreme gelmişti. Ağlama isteğim ile tekrar dolup taşarken bunu farkettirmemek çok zordu.

Jennie'ye döndüğüm de bana gülümseyen bakışı ile bakıyordu. Namjoon ve Jisoo ise afallamış ve anlamaz bakışlarını ortaya sunmuşlardı.

"Lisa eğer-"

"Anlat Hoseok. Sorun yok...gerçekten iyiyim."

Hayır değildim. Ayak üstü söylediğim bir yalana daha merhaba demiştim. Hoseok derin bir nefes almış ve sözlerine başlamıştı.

The Price of LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin