°27°

610 67 164
                                    

Kapalı olan gözlerim duyduğum sesle aralanmıştı. Sesin nereden geldiğini anlamak için kafamı kaldırıp bakındığım da Jennie'nin cama tıklattığını görmüştüm. Uyuduğum için iyice sersemlemiştim. Yan tarafımda kalan düğmeye basarak camı aşağıya indirdiğim de Jennie direkt konuşmaya başlamıştı.

"Yarım saattir buradayım."

"Ciddi misin?"

"Eve neden girmedin?"

"Bilmiyorum...sanırım düşünürken uyuyakalmışım."

"Şapşal diye boşuna demiyorum sana."

Gülüp inmemi işaret ettiğinde camı kapatıp inmek için kapıyı açmıştım. Arabadan çıktıktan sonra burnuma dolan kokunun sebebi ceket olacak ki gözlerim dolmuştu. Hayır dedim içimden...ağlamak yok.

"Üzerindeki ceket-"

"Jungkook'un."

"Sende ne işi var?"

"Jen."

Dolu gözlerim ile ona bakarken ağlayacağımı anladığı için gelip sarılmıştı.

"Şştt...ağlamak yok."

"Ağlamak yok." diye tekrar ederken omzuna gömdüğüm kafamı kaldırıp akan damlaları elimle silmiştim.

"Ne olduğunu anlat."

"Aşkı, mutluluğu, ayrılığı ve acıyı hissettiğim o tepeye gittim."

"Tepe?"

"Jungkook'un beni ilk kez götürdüğü bir tepe. Çıkma teklifini ettiği, vedasını ettiği ve aynı zamanda bugün acıyı hissettiğim o tepe."

Derin bir nefes aldıktan sonra sözlerime devam etmiştim.

"Kafamı dağıtmak için...o tepeye gittim. Tek başıma. Sonra o geldi...o geldi ve arkamdan ceketini omuzlarıma bıraktı. Yüzü dağılmıştı Jennie biliyor musun? Berbat haldeydi...mahvolmuştu."

"Kavga etmiştir it herif."

"Bana kızacaksın biliyorum ama o an...o an patlamış dudağına uzanıp öpmek istedim. Yaralarında parmaklarımı gezdirip iyileştirmek istedim...o an onun yanında olmak istedim."

Gelen bir hıçkırık ile tekrar derin bir nefes almıştım.

"Ben onu unutmaya çalıştıkça daha çok yara alıyorum. Çok zayıfladığımı söyledi bense onun gitmesini istedim. İtiraz etmedi...yalnızca ceketin bende kalmasını istedi."

"En azından insanlık biliyor."

"Öyle değil Jen. O...o benim iyi olmamı istedi. Bana bir şey olmasını istemezmiş. Ben ne düşüneceğimi bilmiyorum artık. Unutmak istiyorum...onu hafızamdan çıkarıp atmak istiyorum ama aynı zamanda da yanında olmak istiyorum. Çok aptalca değil mi?"

"Çok aptalca...hayatın kendisi çok aptal değil mi zaten? "

Dediklerinden sonra bana sarılmış ve yavaş adımlarla eve doğru ilerlemeye başlamıştık.

Akşam olmuştu ve ben hala daha odamdan çıkmamıştım. Yatağın bir köşesinde otururken önümde onun ceketi duruyordu.

"Çok bencilce değil mi? Sana delicesine kapılan benimle oynaman...çok bencilce değil mi?"

Cekete doğru konuştuğumda delirdiğimi düşünmeye başlamıştım. Dışarıdan ses gelmesi ile camdan bakmıştım. Gelmişti. Arabasından indiği gibi hızla evine girmiş ve arkasından da Taehyung girmişti. En arkada ise Jimin sinirle soluyarak gidiyordu. Bir şeyler olduğu belliydi fakat ne olmuştu? Hala daha onu düşündüğüm için kendimden bir kez daha nefret ettim.

The Price of LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin