~Jennie'nin Anlatımından~
Güneş doğdu mu veya hala daha gecenin karanlığı mı hakimdi ortama bilmiyordum. Yavaşça açılan göz kapaklarım ile beraber yatağın başında oturuyordum. Gece nasıl uyumuştum veya nasıl uykuya dalmıştım hiçbir fikrim yoktu. Saatlerce bir sağa bir sola dönerek Lisa'yı düşünmüştüm. Ya geç kaldıysak? Ya o çoktan bu diyarı terk edip annesinin yanına gittiyse?
Kafamın içinde dolaşan onca soruya karşılık bir damla gözyaşı firar etmişti yuvasından. Bir hafta olacaktı neredeyse onsuz geçen günümüz. Bir hafta...yutkunmama sebep olacak iki kelime.
Gözlerimi sımsıkı kapatmış ve bacaklarımı iyice kendime çektiğim sırada odanın kapısının tıklatılmasıyla kafamı hızla kaldırmıştım. Ardından ellerimle akan gözyaşlarımı silip ciddi halime büründükten sonra 'Gel.' diyerek kapının açılmasını beklemeye başlamıştım. Kapının kulpunun yavaşça aşağı inmesiyle açılan kapının ardındaki beden konuşmuştu.
"Şey...müsait misin? Gelebilir miyim?"
Kafamı yavaş bir şekilde aşağı yukarı sallarken "Gelebilirsin." demeyi de ihmal etmemiştim. Kapının kapısını tekrardan kapattıktan sonra yavaş adımlar eşliğinde yanıma gelip oturan bedene doğru çevirmiştim bakışlarımı. Fakat o hala daha izlemekte olduğu yerden kafasını kaldırmamış ve sessizliğe gömülen odanın içinde kendisinide gömmüştü.
"Bir şey mi diyeceksin Taehyung? Yoksa oturmaya mı geldin böyle?"
Ortamın sessizliği benim sesim ile bozulurken kafasını bana doğru çevirmiş ve gözlerimin içine bakmaya başlamıştı. Bu hareketi gittikçe beni tedirgin etmeye başlarken korkmuyor da değildim.
"Taehyung ne oldu? Lisa...onunla ilgili bir gelişme mi var? Ona bir şey mi oldu?"
Art arda kurduğum cümlelerim arasında dizlerimin üzerine oturmuş ve konuşması için gözlerinin içine doğru bakmaya başlamıştım. Hala daha bir şey demiyor öylece bakmaya devam ediyordu.
"KONUŞSANA APTAL!"
Sonunda dayanamayıp bağırdığım da yine tepkisini bozmadan bana bakmaya devam ediyordu. Kolunu tutup bir elimi gözünün önünde aşağı yukarı salladıktan sonra tekrar konuşmak için dudaklarımı aralamıştım.
"Hu huu! Taehyung sinirlenmeye başlıyorum bak. Eğer bir şey demiyorsan çık odadan."
"Jennie."
Adımı söylemesi ile biraz da olsa kendime gelmiş ve tuttuğum kolunu bırakarak geriye çekilmiştim.
"Ne oldu?"
"Benden gerçekten hiç haz etmiyorsun değil mi?"
"Bunu konuşmak için mi geldin?"
"Gerçekten...çok mu nefret ediyorsun benden?"
"Taehyung, Lisa konusu dışında bir konu ile geldiysen konuşmaya gerek bile yok. Çıkabilirsin."
"Duymak istiyorum Jennie, benden gerçekten bu kadar nefret mi ediyorsun?"
Derin bir nefes almış ardından da gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Sabrımı zorlamaya devam eden karşımdaki bedene karşı gözlerimi açmış ardından dudaklarımı aralamıştım.
"Ne hissettiğimi çok mu duymak istiyorsun?"
Kafasını masum ve yavaş bir şekilde bir aşağı bir yukarı sallarken ona doğru dönmüş ve konuşmaya başlamıştım.
"Tamam o zaman sana karşı ne hissettiğimi söyleyeceğim."
Yüzünde korku ve mutluluk karışımı bir bakış hakim olmaya başlamışken ben hiç beklemeden canını yakacak sözlerime başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Price of Love
Hayran KurguHayatında en güvendiğin insandan bile güçlü bir darbe yiyebileceğini Lisa çok iyi öğrenmişti... Kim bilebilirdi ki acımasız bir oyunun iki genci birleştireceğini? ~17/04/2020~