°47°

570 66 198
                                    

¬Lisa'nın Anlatımından¬

İnsan verdiği kararın doğru veya yanlış olduğuna nasıl emin olabilirdi? Yaptığınız bir hata yüzünden hiç birinin canının yandığını düşündüğünüz oldu mu? Sırf sizin yüzünüzden etrafınızda değer verdiğiniz herkesin yavaş yavaş zarar gördüğünü hissettiniz mi? İşte ben hissediyordum. Benim yüzümden onlara gelen zarara bizzat şahit oluyordum.

Aldığım bu kararın geri dönüşü olmadığını bildiğim halde kabul etmemin tek sebebi buydu...etrafıma daha fazla zarar vermemek...

Nefes alırken boğulmak son zamanlarda yaşadığım tek şeydi. Aldığım her nefeste sanki ağır bir suç işliyordum. Bu suçluluk duygusunun vermiş olduğu ağırlıkla yaşamamın gereksiz bir faaliyet olduğu yüzüme apaçık vuruyordu. Benim varlığım herkes için birer tehlikeydi ve ben gidersem kimsenin canı yanmayacaktı.

Gitmeden önce yazdığım mektup ve arkamda bıraktığım onca anı zihnimi işgal etmeye başlarken saatlerdir arabanın içinde oturuyordum. Saat kaçtı veya tam olarak nerede buluşacağımı dahi bilmiyordum. Direksiyonu tutan elimi ceketimin cebine atarak telefonuma ulaşmaya çalışmıştım fakat istediğim şey burada değildi.

"Ah lanet olsun!"

Telefonumu çıkmadan önce odamda unutmuştum ve bunu şuan farketmemin vermiş olduğu aptallıkla elimi kafama vurmuştum.

Arabanın saatine baktığımda üçe tam olarak iki dakika vardı. Dediği gibi gece üçte şehrin dışındaki eski otoparka gelmiştim fakat onun nerede olduğunu bilmiyordum.

"Telefonum şuan yanımda olsaydı ulaşabilirdim...ah aptal kafam ah."

Kendi kendime söylenirken arabanın kapısını yavaşça açmış ve gecenin ürkütücü karanlığına bir adım atmıştım. Etrafta kimsenin olmaması bulunduğum mekanı daha da korkunç yaparken terk edilen bir yerde olmam bedenimin titremesine sebep oluyordu. Korkuyordum...karanlıktan...yalnız kalmaktan...

Yavaş adımlarla ilerlerken yüzüme vuran rüzgar üzerimdeki ince hırkadan geçip tenime ulaşmayı başarıyordu. Ellerimle kollarımı tutup hırkama iyice sığınmaya çalışırken otopark dediğimiz alanın tam ortasına gelmiştim. Etrafa göz gezdirip duruyordum fakat gelen giden kimse yoktu.

Titreyen bedenimin eşliğinde dakikalardır olduğum yerde dikiliyordum. Saat çoktan üçe gelmiş olmalıydı diye düşünürken nerede olduğunu merak ediyordum. Sıkıntı ile dışarıya bir nefes bırakmış ardından hırkama iyice sarılmıştım.

Gitmek için bir adım atıp arkamı döneceğim sırada omzuma değen bir çift el ile olduğum yerde sıçramıştım. Ona doğru dönmemi engelliyor ve arkamda dikilmeye devam ediyordu. Nefesini ensemde hissetmem ile ondan kurtulmaya çalışmam bir olmuştu. Ne kadar çırpınsam ne kadar onu itmeye çalışsam da benden daha güçlü olduğu apaçık ortadaydı.

"Dedikleri kadar güzel kokuyorsun Lisa."

Elleri belimde daireler çizerken ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

"N-ne istiyorsun benden? Neden bana bunları yapıyorsun?"

Ses gelmeyince devam etmiştim yarım kalan sözlerime.

"Dediğin gibi tek başıma geldim...ne istediğini söyle. Ne yapmalıyım artık bizi bırakman için? Canımı istedin...bekleme, al o zaman."

"Şşt. Çok konuşuyorsun ufaklık."

Tüm gücümün verdiği bir cesaretle onu itmiş ve önüme dönmüştüm.

"Benden ne istediğini sordum sana."

The Price of LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin