°51°

517 57 116
                                    

~Jennie'nin Anlatımından~

Jungkook'un açtığı kapıyla birlikte şaşkın ördek yavrusu gibi bir ona bir de henüz yeni açmış olduğu kapıya bakıyordum. Rosé bir adım öne gelerek açılan kapıyı işaret ederken bir şeyler demek için dudaklarını aralamıştı.

"Bunu siz mi yaptınız?"

Soruya karşılık Jungkook kafasını onaylar bir şekilde aşağı yukarı salladıktan sonra yalnızca saniyeler içinde lafa atlamıştım.

"Ufak at bari de inandırıcı olsun."

"Pardon?"

"Diyorum ki burayı sizin o küçük beyin zekanız ile yapmanız imkansız Jeon Jungkook."

"Hah! Bende şöyle diyeyim o zaman Kim Jennie, senin o ufak gördüğün beyin zekamız ile biz burayı kendi başımıza tasarladık."

Sinir küpü olmuş bir şekilde suratına bakarken yumruk atmamak için kendimi zor tutuyordum. Ağzı ile gözünün yerini değiştirmek şuan için mükemmel bir fikir olsa dahi ondan önce daha önemli işlerimiz vardı.

"O kadar kısa zaman diliminde yapmanız imkansız yeme bizi Jeon Jungkook."

"Jungkook'u bulmadan önce büyük çoğunluğunu yapmıştım ben zaten."

Araya giren Dong Hyun ile Jungkook'un yüzüne yerleştirdiği sırıtış ile daha çok sinirlenmeye başlamıştım.

"O zaman burayı yapan her ne kadar inanmıyor olsam da Dong Hyun. Yani sen değilsin ha Jungkook?"

Tek kaşımı kaldırıp laf atma sırasının ona geçtiğini belirttiğim zaman gözleri sonuna kadar açılmış ve iki elini birbirine vurarak alkış hareketi yaparken konuşmuştu.

"Pes doğrusu."

"Dışını ben hazırlamış olsam da iç dekor tamamen Jungkook'a ait Jennie."

"Siz çok iyi anlaşıyorsunuz bakıyorum."

"Evet yaklaşık beş aydır beraberiz normal değil mi?"

Dong Hyun'un söylediği sözlerden sonra imalı bir şekilde Jungkook'a bakmış ve dudaklarımı bir şeyler demek için aralamıştım.

"İki pis karaktere sahip bir araya gelmeniz normal tabi bendeki de soru. Fakat böylesine yakın olmanız... sen Jeon Jungkook, Lisa'ya karşı olan duygularını bir gözden geçir. Çünkü bana hiç inandırıcı gelmiyorsun."

Söylediğim sözlerle şaşkın bir şekilde bana bakarken az önce söylediklerim için hiç pişmanlık duymuyordum. Ona ne inanıyor ne de güveniyordum doğrusu.

"Benim ona olan sevgime inanmıyor musun? Ne saçmalıyorsun sen? Ayrıca şu soyadım ile seslenmeyi keser misin?"

"Birincisi evet inanmıyorum. Çünkü ona yaşattığı şeylere rağmen hala bu pis herifle yakın olman...mide bulandırıcı. İkincisi ise hayır kesmiyorum ne yapacaksın?"

Şuan söylediğim şeyler ile gerçekten sinirlenmeye başladığı belli oluyordu. Fakat bu gram umrumda değildi.

"Bilmem farkında mısınız ama oyalanmak için vaktimiz yok."

Jisoo'nun araya girmesi ile tüm gözler ona dönmüştü benim gözlerim dışında. Hala daha sinirli bir şekilde Jungkook'a bakarken o derin bir nefes almış ve kafasını yana çevirip aldığı nefesi geri vermişti. Sıkıca kapattığı göz kapaklarını yavaşça açarken bir şeyler söylemek için dudaklarını aralamıştı.

"Doğru. Kaybedecek en ufak bir zamanımız bile yok."

Ardından hızla açtığı kapıdan içeri girmiş ve aşağıya inen merdiven basamakları ile yoluna devam etmişti.

The Price of LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin