°56°

551 63 102
                                    

~Jungkook'un Anlatımından~

Hastanenin beyazlar içinde kalan duvarları üzerime gelirken nefes almakta zorluk çekiyordum. İnanmak istemiyordum. Bunun olması bu hayatta isteyeceğim en son şey bile değildi. Canımdan bir parçam...kardeşim...çocukluğum ellerimden kayıp gitmişti. Basit bir hata bir hayata bedel olmuştu...

Titreyen bacaklarımla hastane duvarının önüne dikilirken yanına gitmek fazlasıyla zordu. Onu görmek, yatan cansız bedeni ile yüzleşmek oldukça zordu. Gözyaşlarım açığa çıkarken gözlerimi sımsıkı kapatmış kafamı aşağıya doğru eğmiştim. Bu sırada omuzuma dokunan bir çift el sebebiyle eğdiğim başımı tekrardan kaldırmıştım.

İnsanın içini ısıtacak bakışları ile bana bakarken yaklaşmış ardından kafamı göğsüne yaslayarak tuttuğum gözyaşlarının düşmesine sebep olmuştu.

"Zor...çok zor Lisa."

"Biliyorum...biliyorum çok zor. Ama toparlanman lazım Jungkook. Toparlanıp kendine gelmelisin, Taehyung bunu isterdi."

"Benim yüzümden."

"Şşt...kendini suçlama sakın. Senin hiçbir suçun yok. Bilemezdin."

"Daha dikkatli olmalıydım...yapamadım. Koruyamadım onu...gözlerimin önünde kayıp gitti."

Elleri ile yanaklarımı tutup bakışlarımızın birleşmesini sağladıktan sonra konuşmak için dudaklarını aralamıştı.

"Kendini suçlamayı kes. Burada tek bir suçlu var o da...babam. Asıl özür dilemesi gereken o. Hatta benim...özür dilerim."

"Sen hiçbir şey yapmadın."

"Benim yüzümden hepinizle uğraştı." derin bir nefes aldıktan sonra gözlerini tekrardan gözlerime getirmişti. "Taehyung bu halini görseydi inan bana seni dayak manyağı yapardı."

Hafif tebessüm ederken bakışlarım kollarına gitmişti. Omuzunda oluşan morluk dikkatimi çekerken  kaşlarımı çatmış ardından parmaklarımı morluğun üzerine götürmüştüm.

"O piç mi yaptı bunu?"

Yavaşça kafasını iki yana sallarken konuşmuştu.

"Hayır. Kaçmaya çalışırken oldu."

Dudaklarımı omuzuna bastırmaya devam ederken Lisa hala daha bedenime sarılıyordu.

"Sen nasılsın? İyi olup olmadığına dahi bakamadım."

"Ben iyiyim. Sorun değil."

"Özür dilerim...bu kadar fazla geciktiğim için. Özür dilerim seninle ilgilenemediğim için...özür dilerim...her şey için."

"Şşt...özür dilemene gerek yok. Geleceğini biliyordum."

Kokusunu içime doyasıya çekerken hıçkırıklarım eşliğinde ağlamaya başlamıştım. Her şey çok ağırdı ve ben bu ağırlığın altında ezilip kalmıştım.

Yavaşça kafamı kaldırdığında yanağımı öpmüş ardından gözlerimin içine bakarak konuşmuştu.

"Hadi, seni bekliyorlar."

"Oraya gitmek çok zor. Onu öyle görmeye...hazır değilim."

''Bunu yapmalısın Kook. Son bir kez...doyasıya onunla geçir vaktini.''

Kafamı yavaşça aşağı yukarı salladıktan sonra derin bir nefes almış ardından Lisa'nın yanağımda olan ellerine dudaklarımı bastırarak öpmüştüm. Gülümsemesi ile güç verirken arkamı dönmüş ve morgun olduğu koridorda gezdirmiştim bakışlarımı. Bir adım attıktan sonra aldığım nefesler içimde beni daha çok boğmaya  başlıyordu. Lisa arkamdan koluma dokunduğunda kafasını görüş alanıma uzatmış ve 'yapabilirsin' diyerek mırıldanmıştı. Kafamı aşağı yukarı salladıktan sonra tekrar önüme dönmüş ve yavaş adımlarım eşliğinde ilerlemeye başlamıştım.

The Price of LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin