"Ve artık kaldırmak istemiyorum. Bitti. Ayrılalım."
"Ne?"
Gözlerim bulanık görmeye başlamıştı. Hayır, beni terk eden adam için onun gözlerinin önünde ağlamamalıydım. Şaşkınlığım dışarıdan da fazlasıyla belli oluyordu.
"Duydun. Bitti."
"Bu kadar basit mi?" Dedim fısıltı gibi çıkan sesimle.
"Bu kadar basit mi?!"
Bağırdım. Haykırmak istiyordum.
"Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman, bana 'yaşa!' Der gibi gülen senin yüzündü. (Sabahattin Ali) Şimdi noldu?! Ne değişti? Nasıl bu kadar kolay bitirebiliyorsun ya nasıl!"
Başını olumsuzca salladı. Gözlerinin dolduğunu gördüm. Hemen kafasını çevirdi. Arkasını döndü.
"Hoşçakal."
Bir hoşçakala sığdırdı beni, yere göğe sığdıramadığım. (Necip Fazıl)
"Böyle gidemezsin! Çınar bana seni seviyorum dedin. Gördüm, yüzük tasarlamıştın. Madem bırakacaktın, neden sevdin beni? Neden oynadın duygularımla? Neden bozdun dengemi? Ben Kumsaldım işte. Öylesine, sıradan biri. Neden kendimi dünyanın en güzel şeyi olduğuma inandırdın?! Hiç mi üzülmedin, hiç mi acımadın? Bir insanın kalbini kırmak bu kadar mı kolay?"
Ne gidiyordu ne de bana dönüyordu. Öylece arkası dönük dinliyordu. Yürümeye başladı. Sinirle bağırdım.
"Yine de teşekkürler. Hiç değilse rüyalara inanmamam gerektiğini öğrettin bana."
Bağırdığım için duymuş olmalıydı. Ama yürümeye devam etti. Arkasına bile bakmadan gitti. Komşular cama çıkmış bizi izliyordu. Sinirle çığlık attım.
Ard arda çığlık attım. Rahatlayamıyordum. İçimde dinmek bilmeyen bir öfke, hüzün, adlandıramayacağım bir şey vardı. Geçmiyordu. Ölüyor gibi hissediyordum. Daha bir saat öncesinde mutluluktan ağlıyordum. Sol yanımda bir ağrı vardı. Elimi kalbime koydum. Yanıyordu.
Çığlık atarak saçlarımı çekiştirmeye başladım. Cemre ve Asya yanıma geldi. Elimi tuttular. Yanaklarını sildiler. İkisi birden sarıldı. Birkaç dakika sarılı durduk. Yağmur yağmaya başlamıştı.
"Hadi eve bırakalım seni."
Daha fazla orada durmak istemiyordum. Beni sokak ortasında terk etmişti. Eve bıraktılar. Kapıyı çaldılar. Elçin açtı. Sıkıca sarıldı. Olanlardan haberi var gibiydi. Kızlara teşekkür etti.
İçeri soktu beni. Salona girdim. Yüzümde mimik oynamıyor ama gözlerimden saniyeler içerisinde ard arda bir sürü gözyaşı düşüyordu.
Dün gece koltuğa oturttuğum Rıfkı'yı gördüm. Ağlamam şiddetlendi. Masanın üstündeki bardağı duvara fırlattım. Çığlık attım. Elçin kolumu tutmaya çalışıyordu ama zabdedemiyordu.
İlk defa bu kadar kötü hissediyordum.
İlk defa canım böylesine yanıyordu.
Elime ne geliyorsa fırlatıyordum. Doruk ağlamaya başlamıştı. Dış kapı açıldı. İçeri koşar adımlarla Alperen abim girdi. Beni tutmaya çalıştı. İyi değildim. Kendi sesim beynimin içinde yankılanıyordu.
Bir şeyler söylüyordu ama anlamıyordum. Elime ne geçtiyse fırlatmaya devam ettim. En sonunda kollarımı tutup sertçe sarstı beni. Şimdi ne dediğini kavrayabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir deli Kumsal
ChickLit(Wattpadde Bir deli Kumsal adlı ilk kitaptır.) (Düzenleniyor...) Üç abiyle yaşıyorsanız, bela mıknatısıysanız ve fazla güzelseniz hayat sizin için çok zordur. Bir de karadenizliyseniz... Geçmiş olsun. Mahallenize üç kız kardeşiyle bir adam taşınırs...