Yola çıktık. Polat abimler en arkadaydı. Biz onlardan fazlaca öndeydik. Pembe sultanlar korktuğu için arabayı yavaş kullanıyorlardı. Alperen abimler de onlara ayak uyduruyordu.
Çağrı ise o kadar yavaş araba kullanılmaz mantığıyla gayet normal bir hızla arabayı kullanıyordu.
Deli işte, napacaksın?
Ayakkabılarımı çıkardım. Kemeri çözdüm. Bacaklarımı altımda toplayarak rahat bir pozisyona geldim. Ben bunları yaparken Çağrı arabayı sağa çekmişti. Napmaya çalıştığını anlamaya çalıştım.
Arabayı durdurdu. Kemerini çözdü. Arkaya uzandı. Boyun yastığı ve ince bir örtü aldı. Bir eliyle başımı öne eğdi. Diğer eliyle yastığı kafamın arkasına koydu. Alnımdan kafamı geriye ittirdi.
"Napıyorsun be?" Diye cırladım.
Evet, cırladım.
Evet, yaptığı inceliğe rağmen.
Evet, o bir öküz.
İnce örtüyü açarak üstüme örttü. Kemere uzandı, benim yerime kemerimi taktı. Birkaç saniye yüzümü inceledi. Yanağımdan gülerek makas aldı. Eline vurdum. Kendi kemerini takıp arabayı sürmeye devam etti. Bıyık altından gülümsedim.
Tamam, pek bıyık altından olmayabilir. Her neyse.
"Pişt."
Gözlerini kısa bir an yoldan çevirip bana baktı. Kaşları nolduğunu anlamaya çalışır gibi çatıktı.
"Teşekkür ederim."
Dudaklarının kenarları yana kıvrıldı. Kendi camına kısa bir bakış attı. Ve yine öküzlüğünü konuşturdu.
"Zıbar dillu."
Göz devirdim. Diğer tarafa döndüm. Başımı cama yerleştirdiğim yastığa yasladım. Gözlerimi kapattım.
Gözlerimi ağır ağır açtım. Karnımın açlığından kaynaklıydı uyanma sebebim. Çağrı hala pür dikkat araba kullanıyordu.
"Çağrı."
Gözlerini bana çevirdi.
"Günaydın."
"Günaydın günaydın da.. Ben acıktım."
"Biliyorum."
"Ha?"
Karnım mı guruldadı acaba?
"Bir buçuk saattir kuzu kuzu uyuyorsun ya, başımın etini falan yiyemedin.."
Göz devirdim.
"Başında yiyebileceğim bir et, başka bir deyişle beyin olsaydı yemekten çekinmezdim. Emin ol."
Sırıttı.
"Bir lafın da altımda kalma."
Dil çıkardım. Camdan dışarıyı izlemeye başladım.
"Trafik var, hala İstanbuldan çıkamadık. Polatlardan öndeyiz, bolca vaktimiz var o yüzden. Telefonunu çıkar, yakınlardaki lokantalara bak."
Telefonumu çıkardım. Bize en yakın lokantalar arasında bir köfteciyi gözüme kestirdim. Yolu navigasyondan tarif ettim. Arabayı lokantanın otoparkına park etti. İçeri girdik.
Boş bir masaya oturduk. Çağrı bir şeyi anlamaya çalışır gibi bakıyordu bana. Bir eli masanın üstünde ritmik hareketlerle hareket ediyor, diğer eli dizinde arkasına yaslanıyordu.
"Ne? Ne var?"
Gözlerini hafifçe kıstı. Bu ciddi tavırları garip gelmişti.
"Çağrı ne var? Ne bakıyorsun öyle?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir deli Kumsal
ChickLit(Wattpadde Bir deli Kumsal adlı ilk kitaptır.) (Düzenleniyor...) Üç abiyle yaşıyorsanız, bela mıknatısıysanız ve fazla güzelseniz hayat sizin için çok zordur. Bir de karadenizliyseniz... Geçmiş olsun. Mahallenize üç kız kardeşiyle bir adam taşınırs...