Jackson saatine baktı. "Babanı uyandırma tamam mı bebeğim? Çok yorgun zaten, ben de hemen geleceğim." Kravatını düzeltirken Hyunjin'e baktı. "Tamam." Hyunjin gülümsedi. "Babamı uyandırmam." Jackson'ın yanakları hafifçe kızarırken mırıldandı. "Odana." Hyunjin kıkırdarken odasına koştu.
Jackson odasına girdiğinde çoktan içeride oturan Yugyeom ve Bambam'e baktı. "Ölmüş gibisiniz." Yugyeom alnına vurdu. "Öleceğiz!" Jackson ona dikkatlice baktı ve başını salladı. Sorun neydi ki? "Yeni bir şirketin yerini alabileceğini aklına hiç getirdin mi hyung? Tanrım! Herif Amerika'da o kadar başarılı ki buraya gelmeye karar vermiş! Hyung battık! Öldük bence hisseleri satıp başka bir ülkeye fala-" Kunpimook kafasına vurdu. "Sussana gerizekalı." Jackson'a döndü. "Dediklerinde haklı ama batma konusunda değil. Yugyeom nasıl biri biliyorsun. Büyük ihtimal çoktan kendini evsiz olarak falan düşünüyor." Jackson göz devirip ceketini çıkardı. "Seni şu an da evsiz yapabilirim Yugyeom, istemen yeter biliyorsun." Yugyeom stresle ona döndü. "Adamın neler yapabileceğini gördüm, korkuyorum çünkü korkunç!" Jackson mırıldandı. "Yugyeom, neden beni hafife alıyorsun?" Yugyeom cevap vermedi. "Bence sen bugün eve gidip bir güzel dinlen." Önündeki kağıtlara bakarken mırıldandı. "Bir süre de beni arama." Yugyeom yanağını ısırdı. "Kızdın mı..?" Jackson ona bakınca başını sallayıp ceketini aldı. Biraz daha durursa canının yanacağından korkuyordu.
Kunpimook arkasından çıktı. "Canına mı susadın?! En nefret ettiği şeyi yapıyorsun! Hırslanırsa ne olacağını farkında değil misin?!" Yugyeom sırıttı ve Kunpimook'a baktı. "Tabi ki farkındayım, o adam Jackson hyunga hiçbir şey yapamaz. Yine de geçmişini biliyoruz, potansiyel rakiplerine karşı hırslanması kötü olmaz Bam." Kunpimook başını yana eğdi. "Sen planladın..." Yugyeom kıkırdadı. "Tatil günü bile kazandım~ sana iyi şanslar, ben Jinyoung hyunga gidiyorum. Haber vermem lazım." Yanağını öpüp asansöre yürüdü. Kunpimook bir süre arkasından bakıp ofladı. "Sana inanamıyorum Yugyeom, bir de bunları bilerek yaptığını öğrensin o zaman bitirecek seni...beni de bunları ondan sakladığım için bitirecek."
Yugyeom kapıyı çaldığında bir süre bekledi. "KİM O?!" Hyunjin'in çığlığıyla zıpladı. "B-ben?" Kapı açıldığında Hyunjin onun kucağına atladı. "Hyung!" Yugyeom güldü. "Hey! Jinyoung hyung hala burada değil mi?" Hyunjin başını sallayıp mutfakta tezgaha yaslanmış Jinyoung'u gösterdi. Durdukları yerden rahatlıkla yeni kalktığı anlaşılıyordu. Jinyoung ona el sallayıp gülümsedi. "Kahve?" Yugyeom gülümsedi. "Hmm!" Hyunjin odasına koştuğunda Yugyeom, Jinyoung'a döndü. "Konuşmamız gerekiyor." Mırıldandı. Jinyoung başını salladı ve kaşlarını çattı. "İyisin değil mi?" Yugyeom gülümsedi ve başını salladı. Bu durumda bile onu düşünüyordu. "Bugün bir şey öğrendim. Uzun zamandır biri hakkında araştırma yapıyordum." Jinyoung başını sallayıp buzdolabını açtı. "Bir iş adamı ama çok öyle göstermiyor, sessiz ve fazla girişken değil. Arkada kalıp dinlemeyi seçiyor genelde. Yüzünü de gördüm bayaaaa yakışıklı." Jinyoung gülüp göz devirdi. "Kunpimook duysun bunları da seni göreyim." Yugyeom kıkırdadı. "I-ı duymasın! Her neyse, aslında çok ilgimi çekti çünkü böyle pozisyonlarda böyle insanlar bulmak kolay değildir." Jinyoung başını sallayıp kesme tahtasını çıkardı ve önündeki havucu jülyen doğramaya başladı. "Üstüne adam Tayvanlı. Nasıl Korece öğrendiğini merak ediyordum, öğrendim ki liseyi Kore'de okumuş." Jinyoung kesmeye devam etti. Hızlanmıştı. Tayvanlı ve Kore'de lise okuyan onlarca insan vardı. "Sonra şirketi için Amerika'ya gittiğin öğrendi-" "Siktir!" Jinyoung parmağından akan kana bakıp küfretti. Yugyeom'un gözleri büyürken yerinden kalktı. "İ-iyi misin?" Jinyoung ona döndü. "Adı ne?" Yugyeom ona baktı. "N-neyin adı ne hyung elin kesildi resmen." Jinyoung aldırmadan ona baktı. "Yugyeom adamın adı ne?!" Yugyeom sessizce mırıldandı. "Mark, Mark Tuan."
Jackson toplantı bittikten sonra yerinden kalkmadı. Bambam yarım saat sonra ona ne yaptığını sormak için içeri girdi. "Hyung ne yapıyorsun hadi çıkalım da size gidelim. Yugyeom oradaymış zaten." Jackson yavaşça başını salladı. "Kunpimook, biliyor musun bu adamın kim olduğunu?" Kunpimook omuz silkti. "Birkaç şey işte, sessiz sakin, yakışıklı bir şeye benziyor. Tayvanlı, Korece, Çince ve İngilizce biliyor." Jackson başını salladı. "Fotoğrafı var mı..?" Kunpimook telefonunu açtı. "Buluruz. Neden..?" Jackson omuz silkti. "Görmek istedim sadece."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my dad is always busy
Fiksi PenggemarJinyoung babası hep geç gelen çocuk için fazladan birkaç saat mesaiye kalıyordu.