the place where he should be

256 22 15
                                    

Eve girdiklerinde Jinyoung ceketini çıkarıp Jackson'ın ceketinin yanına astı. Telefonu çaldığında elini cebine attı ve telefonu kulağına götürdü. "Alo?" "Hey!" Hyunjin'in kıkırdamasını duyunca gülümsedi. "Hey!" Hyunjin tekrar güldü. "Baba, herkesi uyuttum ve kendim kalktım." Jinyoung gülümsedi. "Neden peki?" Koltuğa oturdu ve saçlarını geriye attı. "Çünkü seni aramam lazımdı ama izin vermediler! Bambam hyungu ısırdım ama işe yaramadı. Ben de Yugyeom hyungun saçını çektim. Yine işe yaramadı." Jinyoung sessizce güldü. "Kızmadılar mı?" Hyunjin güldü. "Birazcık. Yugyeom hyung kızdıktan hemen sonra sarılıyor bana. Ama Bammie beni korkutuyor." Jinyoung gülümsedi. "Onları kızdırmamalısın değil mi?" Hyunjin onaylar bir ses çıkardı. "Ama merak ettim, nasıl geçti?" Jinyoung bir süre sessiz kaldı. "İyiydi." Hyunjin rahatlıkla nefes verdi. "Yaşasın! Ahh çok korktum! Ahh!" Telefonun düştüğünü fark edince güldü. "Mutluluktan telefonumu attım! Çok korkmuştum...ailen izin vermezse ve bizi terk edip gidersen..." Jinyoung koltuğun çöktüğünü hissetti. "Ailem izin vermese de sizinle olacağım Hyunjin. Bu konuda endişelendiğini bilmiyordum." Hyunjin derin bir nefes aldı. "Babamın eski halini sevmiyorum. Evde tek olmayı da. Sizinle olmak istiyorum. Bizi bıraksaydın babam eskisi gibi olacaktı, Jaebum hyung sa geri gelecekti ve beni yin-" "Hey, Hyunjin. Sakin ol, tamam mı? Sorun yok. Ben hiçbir yere gitmeyeceğim. Ailem izin vermese de önemli değil. Benim ailem sizsiniz. Anlaştık mı?" Jackson kolunu onun omzuna atıp hafifçe sıktı. Hyunjin onaylar bir ses çıkardı. "Anlaştık baba." Jinyoung derin bir nefes aldı. "Seni almamızı ister misin? Babana söyleyebilirim." Hyunjin mırıldandı. "I-ı, çok uykum var. Yugyeomie ve ben uyuyacağız." "Pekala...o zaman babanla görüşmek istersin hm?" "İsterim!" Jinyoung telefonu Jackson'a uzatıp kafasını onun omzuna koydu. Gözlerini kapadı. "Alo." Jackson sessizce konuştu. "Baba! Seni çok özledim! Yarın hemen kahvaltıya gelin!" Jackson gülümsedi. "Neden ağladın?" Jinyoung gözlerini açtı. Hyunjin'in ağladığını fark etmemişti. "Ş-şey ben..." Jackson derin bir nefes aldı. "Üzülmeni istemiyorum. Tamam mı? Baban ve ben birlikteyiz. İkimiz de seni bırakmayacağız. Ben de geçmişteki  hataları yapmayacağıma dair sana söz verdim değil mi?" Hyunjin fısıldadı. "Ama korktum." Jackson dudaklarını yaladı ve Jinyoung'a baktı. Jinyoung başını salladı. "Baban ve ben seni alalım olur mu? Biz de seni özledik." Hyunjin burnunu çekti. "T-tamam. Eşyalarımı toplayayım." Jackson telefonu kapattı ve Jinyoung'a uzatıp gözlerini kapadı. "O Daha küçücük...Jinyoung kafasını neye yorduğuna bak." Jinyoung onun kolunu haffçe sıktı. "Sorun değil Seun, sadece endişelenmiş. Seni önemsiyor." Jackson yavaşça başını salladı. "Onu alıp geleyim." "Dikkatli ol olur mu?" Jackson başını salladı ve uzanıp dudaklarını öptü.

"Bardaki sevgilini unuttum sanma." Jinyoung göz devirdi. "Çocuğumuzu al!" Onu hafifçe itti. "Evet! Bizim çocuğumuz. Çocuğumuz var ama herifin teki seninle flört ermeye çalışıyor. Yüzüğünü görmüyor mu?" Jinyoung sırıttı. "Umrunda değildir belki?" Jackson dudaklarını yaladı ve mırıldandı. "Jinyoung." Sesi uyarır bir tondaydı. Jinyoung, Jackson'ın dudaklarını kendi dudaklarının hemen kenarında hissedince onu öpmek için uzandı ama Jackson geri çekildi. "Hadi ama..." Jinyoung mırıldandı. "Hmm~ Jaehyeong demek." Dudaklarını Jinyoung'un boynuna bastırdığında Jinyoung mırıldandı. "Jackson." Jackson ince deriyi öptükten sonra yavaşça dişlerinin arasına aldı. Jinyoung'un dudakları arasından bir inleme kaçtı. Ellerinden biri Jackson'ın saçlarına gitti ve hafifçe kavradı. Jackson biraz oyalandıktan sonra aşağı inip dudaklarını onun köprücük kemiklerinde gezdirdi, hafifçe ısırdığında Jinyoung ses çıkarmamak için yanağını ısırdı. İz kalacağını biliyordu. Elleri buz gibi olmuştu ve hafifçe titriyordu. Jackson çalan telefonla yavaşça geri çekildi ve ona baktı. "İzleri kapatırsan daha fazlasını yaparım." Mırıldandı ve telefonu açtı. "Geliyorum." Hyunjin'in neşeli sesi telefondan duyuldu. "Anlaştık baba!" Jinyoung nefes nefeseydi. Kavradığı tişörtünü bırakmamıştı. Neredeyse Jackson'a gitmemesi için yalvaracaktı. Alkolden mi yoksa Jackson'a olan özleminden mi böyle oluyordu bilmiyordu. Jackson bir süre ona baktı. Hyunjin telefonu kapadığında Jinyoung hemen dudaklarını birleştirdi. Elleri Jackson'ın yanaklarındaydı. Öpücükleri arasında minikçe fısıldadı. "Lütfen Jackson..."

Jackson yavaşça ona karşılık verdi ve ellerinden birini karın kaslarına indirdi. Jinyoung çoktan heyecanla kasılıyordu. "Hyunjin bekliyor Jin." Jackson mırıldandı. "Onu alacağımızı söylemeseydik bunu yapabilirdi-" "Hızlı oluruz." Jinyoung kendi dudaklarından dökülen kelimeleri kontrol edemeden çıkıp gittiler. Jackson bile bir süre ona baktı. Bu haline alışık değildi. Dudaklarını tekrar öpüp gülümsedi. "Neden içmiyorsun anladım." Jinyoung göz devirdiğinde Jackson güldü. "Tanrım...resmen tüm hevesimi kaçırdın." Jackson aşağı baktı. "I-ı, hevesin gayet bur-" Jinyoung onu itince güldü. Jinyoung ayağa kalktı ve banyoya ilerlerken seslendi. "Eve gelirken acele etmeyin." Jackson kahkaha attı. "Seni seviyorum!" "Senden ayrılıyorum Seun." Jackson sırıttı ve evden çıktı.

"Baba!" Jackson gülümsedi. "Hey!" Ona sıkıca sarıldı ve saçlarını okşadı. Yugyeom kapıda gözlerini ovuşturmuş bekliyordu. "Dikkatli olun." Mırıldandı. Hâlâ uyuyor gibi gözüküyordu. "Teşekkür ederim Yuggy kusura bakma." Yugyeom gülümsedi. "Ahh hayır, sorun yok. Hyunjin benim de oğlum sayılır hm?" Jackson bir süre ona bakıp ninikçe gülümsedi. "Öyle Yugyeom. Senin de oğlun." Ona sarıldı. "Yarın kahvaltıya gelin?" Yugyeom başını sallayıp esnedi. "Bambam müsait olur herhalde. O gelemezse bile ben gelirim. Yarın pazar zaten, işe gitmeyeceğiz." Jackson onun saçlarını karıştırdı. "İyi uykular ve...Yugyeom." Yugyeom gözlerini onunkilere kenetledi. "Çocuk konusunda hala kararlıysan, Bambam'le konuşabilirim." Yugyeom bir süre ona baktı. "Eskisi...gibi olsun istemiyorum. Ona sadece üstünkörü bahsederim ve...olumlu olacağını düşünürsem sana haber veririm hyung. Teşekkür ederim. İyi ki varsın." Jackson gülümsedi. "Yarın görüşürüz Yugyeom."

Eve girdiklerinde Hyunjin ayakkabılarını çıkardı. "Babaaaaa!" Mutfağa koştu. Jinyoung karıştırdığı bardağı bir kenara bıraktı ve dizinin üstüne çöküp koşan çocuğu kollarının arasına aldı. Hyunjin onun boynuna sıkıca sarıldığında gözlerini kapadı ve onun saçlarını okşadı. "Hey." Mırıldandı. Hyunjin fısıldadı. "Teşekkür ederim, bizi bırakmadın. Bizi...hiç bırakmayacaksın." Jinyoung başını salladı. "Hiçbir zaman bırakmayacağım,  hep sizinleyim. Biz bir aileyiz değil mi bebeğim?" Hyunjin başını salladı. Jackson kapı eşiğine yaslanmış onları izliyordu. Jinyoung'la göz göze geldiklerinde gülümsedi ve başını sallayıp dudaklarını oynattı. "Teşekkür ederim." Jinyoung gülümsedi. Olması gereken yerdeydi. Ailesinin yanında. Bir süre sessizce sarılmaya devam ettiler Hyunjin'in meraklı sesini duyana kadar.

"Aa baba boynuna ne oldu?"

~

fiNALGELIYOR

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 07, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

my dad is always busyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin