he gave up

438 60 40
                                    

"Günaydın baba." Jackson gülümsedi. "Günaydın Hyunjin." Mırıldandı ve önüne yumurtasını koydu. Gözleri uykusuzluktan ve ağlamaktan yanıyordu. Hyunjin'le göz temasından kaçınıyordu. "Bugün büyükanneyle kalacaksın." Hyunjin başını salladı. "Baba..." Jackson ona bakmadan bir mırıltı çıkarıp ağzına bir patates kızarması attı. Yanağında hissettiği küçük el ile kafasını kaldırdı. "Ağlıyor musun?" Fısıldadı. Jackson'ın gözlerinden çoktan yaşlar akmaya başlamıştı. Hyunjin babasına sıkıca sarıldı. Jackson hıçkırıp gözlerini kapadı. "Çok kötü hissediyorum."  Jackson fısıldadı. "Hyunjin çok yalnız hissediyorum." Hyunjin gözlerini kapadı. Ses çıkarmıyordu. "Baba." Fısıldadı. "Ben varım." Mırıldandı. "Ben varım lütfen ağlama." Mırıldandı. Jackson oğluna sıkıca sarılıp kafasını okşadı. "Seni çok seviyorum...sensiz ne yapardım? Sensiz ne yapardım?" Hyunjin elini tuttu. "Gel." Onu yatak odasına götürüp yanına uzandı ve ona sıkıca sarıldı. "Baba uyuyacak, Hyunjin de bekleyecek." Jackson başını sallayıp gözlerini kapadı.

Gözlerini tekrar açtığında evde bir sürü ses vardı yavaşça doğrulup başını tuttu. "Tanrım..." Mırıldandı. Doğruldu. "Hyunjin?" Oğluna seslendiğinde annesi kapıyı açtı. "Hey Jackson, gel hadi." Jackson gözlerini ovuşturdu. "Ne oldu?" Annesi gülümsedi. "Hiç, aşağı gel." Jackson kalkıp üstünü değiştirdi ve saçlarını taradı. Yüzünü yıkayıp aşağı indi. "Ann-" Salonda Yugyeom, Kunpimook, Jackson, annesi ve babasını görünce duraksadı. Hyunjin ona el salladı. "Ne oldu fenalaştım mı?" Mırıldandı. Annesi başını sağa sola salladı. "Jaebum hepimize çiçek göndermiş..? Özür dilemek için." Yugyeom mırıldandı. Jackson ona baktı. "Anlamadım?" Kunpimook omuz silkip masayı gösterdi. Jackson masadaki çiçekleri görünce ofladı. Jinyoung derin bir nefes aldı. "Anaokulunun kapısında buldum ben, bir zarfın içinde para da göndermiş. Zararlar için." Hyunjin onun kucağına çıkınca Jinyoung saçlarını okşadı. "Jackson o...iyi mi?" Jackson omuz silkti. "Galiba Çin'e dönüyor. Anne ve babasının yanına. Şirketin başına geçecek." Yugyeom derin bir nefes alıp eliyle yüzünü ovuşturdu. "Tamam da o...o bu işten nefret ediyor. Buraya gelmesinin nedeni de o deği-" "Pes etti işte Yugyeom." Kunpimook mırıldandı. Jackson, Jinyoung yanında olduğu için konuşmak istemiyor olabilirdi. Belki de hala onu seviyordu ve... "Ben...gideyim o halde." Jinyoung ayağa kalktı. Hyunjin bacağına sarılınca gülümseyip saçlarını karıştırdı. "Sonra görüşürüz Jinnie." Jackson onu kapıya kadar takip etti. Jinyoung ona döndü. "Dikkatli git." Mırıldandı. Jinyoung başını salladı. "Benim için endişelenme Jaebum'u bulmak istiyorsan bu sorun de-" "Jinyoung, bunu bana yapma." Jinyoung yavaşça başını salladı. "Özür dilerim." Jackson ona baktı. "Eve mi gideceksin?" Jinyoung başını salladı ve ellerine baktı. "Gelebilir miyim? Geç olur biraz ama..." Jinyoung kafasını kaldırıp gözlerine baktı ve bir süre sonra kafasını salladı. "Bekliyorum o halde..?" Hyunjin arkasından gelip Jackson'ın bacağına tutununca Jinyoung gülümsedi. Jackson ona yavaşça el sallayıp mırıldandı. "Bekletmemeye çalışacağım." Jinyoung arabasını açtı ve binip çalıştırdı. Gaza basarken direksiyonu sıkıca tuttu. Gece ne olacağını bilmiyordu. Ama geleceğini bilmek bile rahatlatıcıydı.

Jackson içeri girdiğinde herkes ona baktı. "Ne..?" "Dökül." Annesi ona baktı. Jackson ofladı. "Cidden gitmesini beklediniz!" Annesi göz devirdi. "Bir de onun yanında mı soracaktık? Seni rezil etmeye çalışmıyoruz, anlamaya çalışıyoruz." Jackson koltuğa oturdu. Hyunjin kucağına oturunca saçlarını okşadı. "Dün onu aradım, neden böyle yaptığını sordum." Annesi kaşlarını çattı. "Önemli olan bu mu..? Şimdiye kadar bir kere bile onu umursamadınız, şimdi mi umrunuzda. Birkaç sikik çiçek yüzünden mi?" Kimse sesini çıkarmadı. Hyunjin sadece boynuna sarılmış boş boş bakıyordu. "Neden böyle olduğunu bilmek istemediniz mi hiç?" Mırıldandı. "Hiçbiriniz! Yugyeom denedi...ama pes etti. Sorun bu, hepiniz pes ettiniz." Jackson mırıldandı.

"Kimse onu anlamak istemedi, kimse onun düşüncelerine önem vermedi. Kimse o insanları ittiğinde tekrar denemedi, bunu tek yapan bendim. Sadece ben...Sadece ben nasıl olduğunu sordum, sadece ben onu neşelendirmeye uğraştım, ağladığında yanında sadece ben vardım. Siz değil. Çünkü siz onun neler yaşıyor olabileceğine hiçbir zaman önem vermediniz size iyi davranıyorsa iyi, kötü davranıyorsa kötüydü. İçinde ne yaşıyor...hiç düşündünüz mü? Zannetmiyorum." Jackson mırıldandı. "Herkes onu sizin gördüğünüz gibi gördü, herkes onu itti. Jaebum'un bana açılmasının sebebi para değildi, babasının da parası var, babasının sahip olmadığı şey sevgi. Jaebum daha önce hiç değer görmenin ne olduğunu hissetmedi, babası ve annesi her zaman ona sert davrandılar." Jackson, Hyunjin'in sırtını sıvazladı. "Beni neden bırakmak istemediğini biliyorum ve şu an ne kadar yalnız hissettiğini de biliyorum. O samimiyetsiz yere dönmek zorunda çünkü artık kendini bana bile ait hissetmiyor." Yugyeom Jackson'a baktı. "Ne dedin ona?" Jackson gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "Değmez dedim. Bizim için değmez dedim." Annesi yavaşça odadan çıktığında babası da onu takip etti. "Telefonu açtığında ilk sorduğu şey iyi olup olmadığım Yugyeom! Gelebileceğini söyledi. Her şeyi bir kenara bırakıp bir geceliğine beni dinleyebileceğini söyledi. Ben ona...nasıl davrandım?" Hyunjin'in minik eli Jackson'ın yanağındaki göz yaşını sildi. Jackson onun elini tutup dudaklarını eline bastırdı. Ona sıkıca sarıldı. "Bir tanem..." Fısıldadı.  "Üzülmüyorsun değil mi?" "Baba ağlamazsa Hyunjin üzülmez." Jackson başını salladı. "Ağlamıyorum geçti."

"Sabah Hyunjin olmasaydı ne yapardım bilmiyorum..." Hyunjin başını sallayıp babasına sarıldı. "Hyunjin hep burada." Fısıldadı. Annesi tekrar içeri girdiğinde Jackson ona baktı. "Yalnız mı kalmak istersin..?" Jackson başını salladı. "İçmek yok ama." Jackson annesine baktı. "Hadi ama." Annesi derin bir nefes aldı. "Çok içme Seun. Hadi gidelim." Kunpimook ve Yugyeom ayağa kalktı. "Hadi gel Jinnie!" Hyunjin babasının yanağını öpüp gülümsedi. "Görüşürüz bebeğim." Jackson mırıldandı ve onlara el salladı. Herkes gittiğinde boş boş kapalı olan televizyona baktı ve telefonunu eline aldı. Jinyoung'u arayıp telefonu kulağına götürdü. "Geliyorum." Sesi ne kadar üzgün çıkıyordu. "Bekliyorum Jackson." Jinyoung telefonu kapattı.

~

Bu ne bicm bi bolum bilmiyom atkadaslar begenemedim artik aksiyın zamani bundan sonraki bolumlrrdr umuyorum ki patlicaz

my dad is always busyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin