"Merhaba ben Bay Wang'in asistanı Park Jimin." Kadının sesi kulağına geldiğinde Jinyoung derin bir nefes aldı. "Merhaba, ben Park Jinyoung, Bay Wang'in oğlu Hyunjin'in anaokulu öğretmeniyim. Onunla konuşmam gerek." Jimin derin bir nefes alıp camdan Jackson'a baktı. "Bay Wang biraz meşgul, randevuyu ancak iki ay sonraya verebilirim. Bir şey demek istiyorsanız ve çok acilse iletebilirim?" Jinyoung bir elini alnına yasladı. "Değil." Dişlerinin arasından konuştu. Ona bakan Hyunjin'e zorla gülümsedi. "Merhaba." Hyunjin ona baktı. "Babamı arayabilir miyim?" Jinyoung ona telefonu uzattı. "Noona...babamı verir misin?" Jackson'ın sesi telefonda duyulunca Jinyoung derin bir nefes aldı.
"Jinnie? Bebeğim? Hasta mısın? Bir şey mi oldu?" Hyunjin başını sağa sola salladı. "Olmadı." Bir süre sessizce beklediler. "Bay Park'ın seninle konuşması lazım. Lütfen onu müsait olunca ara. Bugün." Jackson onaylayan bir ses çıkardı. "Bay Park..?" "Öğretmenim." "Ahh tamam. Bay Park...not aldım." Hyunjin dudaklarını yaladı. "Bugün." Jackson derin bir nefes aldı. "Deneyeceğim. Gitmem gerek Hyunjin. Bir şey olursa büyükanneyi ara bebeğim." Telefon kapandı. Hyunjin telefonu Jinyoung'a uzatırken gülümsedi. "Şey...bundan fazlasını yapamam. Evde hatırlatırım ama." Jinyoung onun saçlarını okşadı. "Teşekkür ederim." Hyunjin ona sarıldı. "Lütfen pes etmeyin...ben sizi kaybetmek istemiyorum."
Jinyoung gece ikiye kadar telefon bekledi. Ertesi gün ve ondan sonraki gün de. Bu gecelerden birinde bilgisayarını açtı ve Jackson'ın adını yazdı. Çıkan ilk sayfaları geçtiğinde okuduğu şeylerle durdu.
WANG ŞİRKETLER GRUBUNUN CEO'SU SEVGİLİSİYLE GÖRÜNTÜLENDİ!
Haberin tarihi bundan yedi yıl önceyi gösteriyordu, ocakta yazılmıştı. Jinyoung fotoğrafı görmek için aşağı indi. Jackson ve tanımadığı bir adam el eleydiler ve gülüşüyorlardı. Jinyoung omuz silkti ve haberi okumaya başladı. Genellikle gereksiz detaylara -üstündeki kıyafetlerin ne kadar olduğuna, arabasının markasına ve saatinin modeline- yer vermişlerdi. "Kim bu peki..?" Haberlere bakmaya devam etti. Yine yedi yıl önce ağustosta yazan bir haberde Jackson'ın bir kadınla evlendiğini ve çok güzel bir çocukları olduğuyla ilgili şeyler yazıyordu. "Ama sevgilisi vardı..." mırıldandı. "Yoksa iddiaları mı...yalanlamak istedi?" Biraz daha ileriye gitti. Yaklaşık üç yıl sonra kadından boşanmıştı. Çocuk onunla kalıyor olmalıydı. Belki annesiyle kalması daha iyi olurdu. Annesi tam gün çalışmıyorsa ve onunla vakit geçirecekse...
Ertesi gün okula gittiğinde gülümsedi. "Bugün cuma! Yani önümüzdeki iki gün okulumuz yok~ sizden istediğim şeyler var." Çocuklar merakla ona bakarken sandalyesinden kalktı. "Size minik minik bir sürü kağıt hazırladım. Onları rastgele çekeceksiniz ve hangi kelime çıkarsa onunla ilgili bir resim çizeceksiniz! Anlaştık mı?" Herkes gülümsemişti, Hyunjin bile. Jinyoung kağıtları avcuna aldı. "Herkes bir tane. Değiştirmek yok. Aklınıza ilk ne gelirse onu çizersiniz, çok önemli değil. Sadece görmek istiyorum." Küçük çocuklar birer kağıt çekip bir süre kağıda baktılar. "Ben size okuyacağım ne yazdığını." Hyunjin arkada kıkırdadı. "Hyunjin de bana yardım eder~" Sıra ona geldiğinde Jinyoung elindeki kağıtları ona uzattı. "Seç bakalım." Hyunjin kağıdı çekip yavaşça açtı. "Aile." Mırıldandı ve ona baktı. "Aile çıktı." Jinyoung başını salladı. "Bu iyi bir konu. Yapabilirsin. Babanı çizersin...istersen anneni." Gülümsedi. Hyunjin başını salladı. "Annemi hatırlamıyorum Bay Park, ama babamı çizerim." Jinyoung başını salladı. Bunun onun için ne kadar zor olabileceğini düşündü.
Çıkış saati gelmişti. Hyunjin daha toparlanmamıştı. Jinyoung ise çocuklara ceketlerini giydiriyordu. İşi bittiğinde kapıyı kapatıp gözlerini ovuşturdu. "Yorgunsunuz...değil mi?" Jinyoung gülümsedi. "Dün biraz geç yattığımdandır." "Babam hep...öyle. Yarın bile çalışacak biliyor musunuz?" Jinyoung bir süre ona baktı. Aslında bu kadar da kötü bir şey olmayabilirdi. Yarın Jinyoung gidip o adamla konuşabilirdi...değil mi? "Ahh...anladım." mırıldandı. Yarın...konuşması gerekiyordu.
Jinyoung devasa binanın önünde durunca derin bir nefes aldı. Yavaşça içeri girdi. "Merhaba." Jinyoung gülümsedi. "Merhaba, ben Park Jinyoung. Bay Wang'le görüşmek istiyorum." Kadın başını salladı. "Bir randevunuz var mı?" Jinyoung başını sağa sola salladı. "Hyunjin'le ilgili bir şey olduğunu söylerseniz ilgisini çekecektir." Kadın telefonu kaldırıp Jackson'ı aradı. Bir süre sessiz sessiz konuştuktan sonra Jinyoung'a döndü. "Toplantıdan sonra sizi göreceğini söyledi." Jinyoung'un rahatlamaya nefes verdi ve asansöre binip on yedi kat yukarı çıktı. Bekleme odasına geldiğinde derin bir nefes alıp kitabını açtı ve okumaya başladı. Ama hiçbir şey düşündüğü gibi gitmiyordu. Bir buçuk saat olmasına rağmen Jackson hiçbir yerde yoktu. Jinyoung biraz daha
sabretmesi gerektiğini kendine mırıldandı. Ancak bir buçuk saat daha geçtiğinde sinirlenmeye başlamıştı. Asistanları hiçbir sorusuna cevap vermiyordu, etraf bir labirent gibiydi ve beklemekten bıkmıştı. Nasıl bir adam işini çocuğundan öne koyabilirdi?Toplantı odası görüş açısına girdiğinde yan tarafta oturan kızıl saçlı kadına baktı. Kadın kağıtların arasında kaybolmuştu. Jinyoung toplantı odasına doğru ilerledi. Birkaç adım kalmıştı ki kadının sesini duydu. Ama umursamadı. "Afedersiniz toplantı odası şu an do-" Jinyoung kapıyı açtı ve bütün gözler ona döndü. Jinyoung gözleri umursamadan Jackson'ı buldu. "Bay Wang, konuşmamız gerekiyor." Jackson başını salladı. "Toplantımdan so-" "Şimdi. Bay Wang, iş toplantılarınızın çocuğunuzdan daha önemli olduğunu sanmıyorum. Buradaki herkes anlayışlı kimselere benziyor, sizi beklerler." Jinyoung'un yüzü sinirle kasılıyordu. Kaşları çatılmıştı ve sesinde kızgınlığını belli eden bir tını vardı. Jackson başını salladı. "Bu taraftan Bay..." Jinyoung göz devirirken kapıya ilerledi. "Park. Jinyoung Park. Oğlunuzun anasınıfı öğretmeniyim." Jackson kendi odasına girdikten sonra sandalyesine oturdu. "Buyrun." "Mesajlarınızı dinlemeyecekseniz insanlara neden mesaj bırakmalarını söylediğinizi anlamıyorum Bay Wang." Jackson biraz olsun şaşırmıştı. Şimdiye kadar kimse onunla bu tarzda konuşmamıştı. "Üzgünüm, çok yoğunum bu yüzden...pek telefon-" Jinyoung derin bir nefes aldı. "Ben bir kahve alabilirim." Jackson dudaklarını birbirine bastırıp başını salladı ve telefonu kaldırdı. "Bayan Park, Bay Park için bir kahve ve benim için de çay."
İçecekleri gelince Jinyoung derin bir nefes aldı. "Kısa kesmek istiyorum ama bunu kısa kesmenin pek bir yolu yok. Üzgünüm." Çantasından bir not defteri çıkardı. "Hyunjin iyi hissetmiyor. Kaybolmuş gibi, bir aile dinamiği olmadığı için neyin ne olduğunu farkında değil." Jackson ona baktı. Jinyoung göz temasını kesmek için bir bahane arıyordu. Gözlerini onunkilerden çekti ve not kağıdına baktı. "Sizi örnek alıyor, bu demek oluyor ki bütün hareketlerinizi gözlüyor. Bu yüzden yaptığınız her hareket önemli. Yeteneklerinin yeterince fark edilmediğini düşünüyorum. Haberiniz olmayabilir ama Hyunjin minik romanlar okuyabiliyor, kelime kapasitesi yüksek ve işlem yapabiliyor. Sadece anasınıfı öğrencisi. Üstüne bu yeteneklerin hiçbiri...iltifat görmediği için kendini kötü hissediyor. Siz çoğu zaman çalışıyorsunuz ve hayatında bir anne figürü yok bu yüzde-" "Evleneyim mi?" Jinyoung ciddi mi diye ona baktı. Jackson'ın yüzündeki sırıtışı görünce kaşlarını kaldırdı. "Eh bu da bir çözüm. Mümkünse eski karınızla. Annesi o olduğu içi-" "Hyunjin evlatlık Bay Park." Jinyoung bir süre Jackson'a baktı. Az önceki hali gitmişti, gayet ciddi duruyordu. "Bunu biliyor mu?" Jackson hafifçe omuz silkti. "Kendi kendine çözebileceğini düşünüyorum. Tek başına olacak, çalışmak zorundayım. Bütün sorunlarını kendi çözmek zoru-" "O altı yaşında." Jinyoung kalkıp adamın yüzüne bir tane vurmamak için zor duruyordu. "O bir yetişkin değil. Sorunlarını kendi çözemez, aileye ihityacı var." Jackson'ın konuşmasına izin vermeden devam etti. "Her öğrencimin evine gidip yaşadıkları ortamı görmem gerekiyor. Bakanlık tarafından konulmuş bir kural. Bu yüzden bir tarihe ihtiyacım olacak." Jackson telefonunu kaldırdı. Jinyoung uzanıp onun eline hafifçe bastırdı. Telefon kapanırken Jackson'ın elinin üstü karıncalanıyordu. Jinyoung elini çektiğinde Jackson'ın gözlerini üstünde hissetmişti. "Sizin...b-bir tarih vermenizi tercih ederim. Asistanınızın değil." Jackson başını salladı ve hafifçe öksürdü. "Cuma günü?" Jinyoung başını sallayıp ayağa kalktı. "Cuma günü altıda gelirim. H-hyunjin'e söylemeyin lütfen, sürpriz yapacağım." Jackson başını salladı ve kapıdan çıkan Jinyoung'un arkasından bir süre baktı.
~
:)
-light
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my dad is always busy
FanficJinyoung babası hep geç gelen çocuk için fazladan birkaç saat mesaiye kalıyordu.