pancakes!

351 49 80
                                    

Jinyoung yatakta uzanırken evin şu an ne kadar boş olduğunu fark etti ve ofladı. Gözlerini kapayınca rahatsız hissediyordu. Telefonuna uzandı. Jackson'ın adının üstüne bastıktan sonra telefonu kulağına götürdü. "Hadi...lütfen." mırıldandı. "Alo?" Jackson'ın sesi kulaklarına ulaşınca Jinyoung örtüsüyle oynadı. "İyi mi?" Mırıldandı. Jackson derin bir nefes aldı. "Jinyoung ne oldu ben yokken?" Jinyoung ona cevap vermek yerine bir süre bekledi. Annesini kötüleyemezdi, yalan da söyleyemezdi. Hyunjin ona çoktan anlatmamış mıydı? "Alo?" "Buradayım sadece...nasıl anlatacağımı bilmiyorum..." Jackson eliyle yüzünü kapadı. "Yaramazlık mı yaptı? Annen mi kızdı? Bağırdıysa korkmuştur, onun dışında...kızmamasını tercih ederdim ama olan oldu." Mırıldandı. Jinyoung ofladı. "Sadece...şu an yanında uzanmak istiyorum. Konuşmayız, ben sana sarılırım...sen de bana. İsterse Jinni de..." Jackson arabasının anahtarını aldı. "Almaya geleyim mi?" Jinyoung doğruldu. "Yok, gelirim ben." Mırıldandı.

Yarım saat sonra kapı çaldığında Jackson sessizce kalktı ve kapıyı açtı. Jinyoung yavaşça başıyla selam verdi. "Üstündeki ne böyle? Donmak mı istiyorsun?" Jackson onu içeri çekince Jinyoung etrafa baktı. "Üzgünüm hemen çıkıp...geldim işte." Jackson başını sallayıp ona bir ceket verdi. "Yatak odası burada." Mırıldandı. Jinyoung bir süre durdu. "Hyunjin'e bakayım." Jackson yavaşça başını salladı. Jinyoung kafasını onun odasından uzatınca uyuyor olduğunu gördü. Yanına gidip ona sarılmak istedi ama bugün ona sarılmak istemediğini hatırlayınca yavaşça kapıyı kapadı. Göğsünde bir baskı hissediyordu. Jackson yavaşça elini sırtına koyduğu zaman kesik bir nefes aldı. "P-pardon, uzanalım." Jackson derin bir nefes aldı. Jinyoung'un peşinden gidip kollarını ona sardı.

"Jinyoung, orada ne olduysa kendini suçlamayı bırak. Sen bir şey yapmadın, hiçbir zaman. Ona en iyi davranan kişi sensin." Jinyoung başını salladı. "Uyursak...geçer diye düşünüyorum." Jackson başını sallayıp onun yatmasını bekledi. Baş ucu lambasını kapayıp kollarını Jinyoung'un beline sardı. Jinyoung kollarının arasında biraz kıpırdanıp ragat edince gözlerini kapadı. Jackson'ın ellerinden birini aldı. "Seun-ah." Mırıldandı. Jackson yeni duyduğu takma adla gözlerini açtı. "Ben...eğer ona rahatsızlık veriyorsam, gidebilirim. Eğer Jinnie bana kızdıysa ve...beni evinde istemiyorsa..." Jackson güldü. "Jinyoung bence fazla abartıyorsun. Hyunjin bazen huysuz olabiliyor, biri kızdıysa dediğim gibi. Böyle yapması çok d-" "Annem sana laf söyledi." Jinyoung sessizce mırıldandı. Jackson bir süre durduktan sonra mırıldandı. "Kötü laflar mı?" Jinyoung başını salladı. Jackson ne dediğini sorunca ne düşünecekti? "Sen onun söylediklerine katılıyor musun?" Jinyoung başını sağa sola salladı. "Hayır...Hayır ben onu ikna etmeye çalı-" "Senden başka kimsenin ne düşündüğü umrumda değil." Jackson kollarını Jinyoung'un beline sarıp onun ensesine minik bir öpücük kondurdu. "Ama bu...seni rahatsız etmiyor mu?" Jackson elleri Jinyoung'un karnını yavaşça okşarken mırıldandı. "Sen beni sevdiğin sürece insanların söyledikleri beni neden rahatsız etsin? Fikrini iki lafıyla değiştirecek değil ya." Güldü. "Annen bana alışacaktır, yani umarım alışır çünkü bu aramızdaki şeyin değişeceğini sanmıyorum." Jinyoung gülümsedi.

"Hyunjin ondan mı rahatsız oldu?" Jinyoung yavaşça başını salladı. "A-annem pek düşünerek konuşmaz ben de onu susturamadım. Hyunjin hepsini duyunca kızdı ve..." Jackson başını sallayıp saçlarını okşadı. "Sorun değil Jinyoung, biraz dinlenelim hm? Hyunjin'le yarın konuşabilirsin. Seni dinleyeceğini biliyorsun." Jinyoung başını sallayıp gözlerini kapadı.

"Hyunjin, sabah oldu." Hyunjin tek gözünü açıp gülümsedi. "kalkmam."

Jinyoung, Hyunjin'in kahkahasıyla gözlerini açtı sonra ise tekrar kapadı. Daha aşağı inmeye hazır mıydı bilmiyordu. "Baba! Dursana yüzüm un oldu!" Jackson sırıttı. "Beyaz bir sakalın var Hyunjin." Hyunjin gülümsedi. "Hmm, büyüdüm o yüzden." Jackson göz devirip güldü. "Aman dikkat et...çok büyürsün." Krep karışımına baktı. "Şimdi pişirmemiz lazım sen burada uzakta beklemelisin." Hyunjin başını salladı. "Neden üst kata çıkıp misafirimize bakmıyorsun?" Hyunjin bir süre ona baktı. "Misafirimiz...olduğunu bile bilmiyordum. Kim?" Jackson omuz silkti. "Gidip bakman lazım." Hyunjin yavaşça üst kata çıkıp babasının odasına baktı. Gözleri kapalı Jinyoung'u görünce kaşlarını çattı. "Bir süre yüzüne bakıp yavaşça ona yaklaştı. Uyuduğundan emin olduğunda uzanıp babasının ona yaptığı gibi yavaşça saçlarını okşadı.

Jinyoung gözlerini yavaşça açtığında geri çekildi ve eğilerek selam verdi. "Babam...a-aşağıda. Krep yapıyor." Gözleri doluyordu. "S-size bakmamı..." Alt dudağı düşerken sessizce hıçkırdı. Jinyoung doğruldu. "Hyunjin..." mırıldandı. Gözlerini ovuşturup çocuğu kucağına aldı. Hyunjin tekrar hıçkırdı. "Özür dilerim! Özür dilerim, s-sarılmadığım için özür dilerim." Jinyoung dudaklarını birbirine bastırdı. "Özür dilerim! K-kötü bir çocuğum değil mi? B-benim yerime...benim yerime Felix oğlun olsun i-ist-" "Hyunjin, bebeğim böyle bir şey yok." Jinyoung onun saçlarını okşadı. "Bunu nereden çıkardın?"

Aslında Jinyoung bundan birkaç ay önce Hyunjin'in bu kıskançlığını sezmişti. Nedenini anlayamadığı halde Felix denen ve Avusturalya'dan gelen bu minik çocuğa karşı içinde bir nefret vardı. Belki de kendini yeterli hissetmiyordu. Felix ingilizceyi çok iyi konuşuyor ve hata olduğunda arkadaşlarını uyarıyordu. Jinyoung'un ingilizcesi iyi olsa da bazen kendi aksanına onun bile güldüğü oluyordu. Böyle durumlarda Felix'ten yardım istiyordu. Hyunjin, Felix'le sadece bir kere okula yeni geldiğinde kendini tanıtması gerektiği için konuştu. Jinyoung o gün Felix ona sarıldığında Hyunjin'in ona nasıl baktığını görmüştü. O günden sonra da bir daha hiç onunla konuşmadı. Felix ne zaman Seungmin ile konuşmaya çalışsa Hyunjin yanlarında bitip onu çekiyordu. İlk başta Jinyoung'a tatlı gelse de sonucun bu olacağını bilemediği için kendine kızdı.

"O...benden iyi değil mi? İngilizceyi çok iyi konuşuyor, çok tatlı bir yüzü va-" "Ahh şunu diyene de bir bakın." Jinyoung kafasını kaldırınca kapı eşiğinde duran Jackson'ı görüp iç çekti. Nasıl bu kadar güzel gözükebilirdi? Hepsi yeni kalkmıştı! "Hiç aynaya bakıyor musun?" Jackson yatağa oturdu ve Hyunjin'e baktı. "Her sana baktığımda diyorum ki 'Vay be! Hyunjin ne kadar da güzel bir çocuk. Eminim herkes ona bu gözle bakıyordur.'" Jinyoung gülümsedi. "Ayrıca, senden başka kimsenin Jinyoung'a baba demeye izni olduğunu düşünmüyorum." Jackson gülümsedi. Hyunjin ona bakınca Jinyoung başını salladı. "Sadece sen Hyunjin." Gülümsedi. Hyunjin gözlerini silip minime kıkırdadı. "Baba." Jinyoung kalbi hafifçe hızlanırken başını salladı. "Aferin sana." Saçlarını öptü. Bir süre sessiz kaldıktan sonra Hyunjin aniden zıpladı. "Krepler!" Odadan koşarak çıktığında Jackson gülümsedi.

"Günaydın." Jinyoung kafasını Jackson'ın göğsüne gömüp mırıldandı. "Uyanamadım." Jackson güldü. "Günaydın Jinyoung." Ellerini saçlarına geçirdiğinde Jinyoung gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Kafasını yavaşça kaldırıp dudaklarını birleştirdiğinde Jackson gülümsedi. "Baba hm?" Jinyoung onu hafifçe itince güldü. "Git başımdan. İki çocuğum var benim." Mırıldandı ve ayağa kalktı. Jackson kahkaha attı.

"BABA!" Jackson ofladı. "Hyunjin bağırma bebeğim" Hyunjin hemen cevap verdi. "KREPLER SOĞUYOR YAHU!" Jackson, Jinyoung'a döndü. "Çocuğum yahu diyor. Çocuğum yahu demek için çok küçük." Jinyoung göz devirdi. "Bir de ağla Jackson. Ne güzel işte kelim-" "Yahu diyor!" Jinyoung banyoya girerken esnedi. "Cidden...yahu di-"

"KREPLER!"

~

Uwu merhaba resmen olanlari sindirmek icin zaman ihtiyacım vardi O YUZDEN 11 GUN FALAN GITMISIM NADI GECTI ANŞAÖADIM neyse cok iyi geri dondum delirmeye hazir olun

my dad is always busyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin