Jackson toplantı odasına geri döndüğünde fısıltıları duymazdan geldi. "Tanrım ne kadar saygısızcaydı..." "Değil mi? Öylece giriverdi." "Adamı resmen çocuğuyla tehdit ediyor." Jackson hafifçe öksürdü. "İnsanlara artık inanamıyorum, bir toplantıyı nasıl böyle düşünme-" "Lütfen, herkes sadece işi hakkında konuşsun." Odada sessizlik olduğun Jackson başını salladı. "Devam edelim."
Jinyoung eve gelmeden önce bir kitapçıya girdi ve Hyunjin'in okuyabileceği kitaplara bir göz attı. Konusu ona uygun olan birkaç kitap seçti. Kendi kitapların arasında kaybolmuşken telefonu çalmaya başladı. "Alo?" Karşı taraf bir süre sessiz kaldı. "Bay Park benim Jackson. Cuma akşamı sizi almak için evinize bir şoför yollayacağım. Lütfen bana adresinizi yollar mısın-" "Bay Wang gerek yok. Gerçekten. Arabam var kendim gelebili-" "İçki içersek diye tehlikeye atmak istemedim sizi." Jinyoung dudaklarını birbirine bastırdı. "Ben...içm-" "Kırmızı şarap? Hadi ama...bir kadeh içeriz diye düşünmüştüm." Jinyoung kitaplara bakarken dudaklarını yaladı. "Gelme nedenim ne biliyorsunuz. Yanlış anlaşılmak istemem." Jackson elindeki fotoğrafa bakarken derin bir nefes aldı. "Bay Park. Bir saat erken gelin lütfen. Hyunjin evde olmayacak." Jinyoung etrafa baktı. "Bay Wan-" "Lütfen." Jinyoung'un gözlerinin önüne Jackson'ın yüzü gelince bir mırıltı çıkardı. "Tamam...iyi."
Evin önüne geldiğinde etrafa baktı. Kapı açıldığında Jackson'la göz göze geldiler. Jackson hafifçe kenara çekilip gülümsedi. "Merhaba Bay Park." Jinyoung selam verdi ve içeri girdi. "Bu taraftan." Küçük bir kahve masasının arkasında krem renk iki koltuk şömineye dönük bir biçimde konumlanmıştı. "Oturun lütfen." Jinyoung oturdu, hissettiği stresi anlamıyordu. Aklı karışmıştı. "Ben...sağolun." Jackson bir süre ona baktı. "Hyunjin mutlu olsun istiyorum. Hep istedim. Ben onun babasıyım tabi ki bunu isteyeceğim... ama bu şartlarda mutlu olması söz konusu bile değil biliyorum. Annesi olmadan..." Jinyoung ona baktı. "Anlatabilir misiniz..? Olanları." Jackson içkisine bakıp derin bir nefes aldı. "Bir şey olmadı annesi ve ben ayrıldık. Hyunjin'in onunla görüşmesi onun için iyi değil. Bu yüzden görüşmüyor." "Onu kısıtlıyorsunuz." Jackson ona baktı. "Öz annesinden ayırmıyorum onu. Hyunjin için anne çok önemli değil." Mırıldandı. "Hatırlamıyor zaten." "Tamam da onu sizden de ayırsalar bu şek-" Jackson gülüp başını sağa sola salladı. "Sanırım anlamıyorsunuz...Hyunjin'i kimse benden alamaz. Kimse bu güce sahip değil. O benim oğlum." Jinyoung arkasına yaslandı. "Ailesini çizmesini istedim." Jackson ona baktı. "Ve..?" Jinyoung çantasından bir kağıt çıkardı. Jackson kağıdı eline alıp inceledi. "Sizi mi...çizmiş?" Jinyoung derin bir nefes aldı. "Sizi, beni ve kendisini." Mırıldandı.
Hyunjin, Jinyoung'un boynuna doladığı minik kollarını bir süre oradan çekmedi. Babasına bakınca onun gülümsediğini gördü. "B-bu Park babam...hiç söylemedi!" Jinyoung güldü. "Bana da sürpriz oldu, Bay Wang beni aniden davet etti. Konuşmak için." Hyunjin babasına sıkıca sarıldı. Jackson bir süre Jinyoung'a bakıp gülümsedi. Aralarında hiç söz geçmese de Jinyoung onun teşekkür ettiğini anlamıştı. Oturup yemek yediler. Jinyoung Hyunjin'e resmini verdi. Hyunjin resmi hızlıca odasına götürdü. Babasından saklamaya çalışıyor gibiydi. Jackson, Jinyoung'un şarap kadehine uzanırken Jinyoung yavaşça bardağın üstünü eliyle kapadı. "Çok...içmesem iyi olur. Çok alkole dayanıklı biri...değilim. Hyunjin de burada... İçmeyeyim ben." Jackson ona baktı. "O halde ben de içmem." "Ahh hayır Bay Wang lütfen siz..." Jackson gülümsedi. "Bir kadeh daha? Hyunjin birazdan yatacak zaten." Jinyoung yavaşça başını salladı. Hyunjin odaya geri döndüğünde kafasını Jinyoung'un kucağına koydu. Jinyoung onun saçlarını okşarken uyuya kalmıştı. Jackson onu taşımak için ayağa kalkacaktı ama Jinyoung oturmasını söyledi.
"Şimdi bana anlatabilirsiniz Bay Wang." Jackson ona baktı. Ne diyeceği konusunda kararsız gibiydi. "Bundan...yaklaşık yedi yıl önceydi."
~
aRTIK BUNUN GUNU PAZARTESI!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my dad is always busy
FanfictionJinyoung babası hep geç gelen çocuk için fazladan birkaç saat mesaiye kalıyordu.