park park or mr park?

458 65 60
                                    

"Merhaba..? Hyunjin bu adamı tanıyor musun?" Büyükannesi endişeyle sordu. Hyunjin hızlıca başını salladı. "Öğretmenim!" İçeri girdi. Jinyoung gülümsedi. "Bay Wang bana onu size getirmem için ricada bulundu. Onu kıramadım. Sanırım toplantıdan yeni çıkmış ve eve uğramayacakmış. Bu yüzden Hyunjin sizinle kalmak istemiş, değil mi Hyunjin?" Hyunjin başını sallayıp gülümsedi. "Özledim sizi!" Büyükannesi gülümsedi. Büyükbabası arkadan onlara başıyla selam verdi. "Bir bardak çay Bay..." "Park! İsmi Jinyoung Park!" Hyunjin kocaman gülümsedi. Jinyoung kendi kendine güldü ve başını salladı. "Zaten saat çok geç. Sizi uyandırmış olmalıyız. Tekrardan rahatsızlık vermek istemem. Ben gideyim." Büyükbabası gülümsedi. "Hyunjin için sağolun." Jinyoung arabayı çalıştırdı.

Büyükannesi Hyunjin'e bakıp derin bir nefes aldı. "Baban...sarhoş?" "Hem de nasıl!" Hyunjin oturma odasına koştu. Sophia kocasına bakıp alnına vurdu. "Çocuk öğretmenine baba diyor, gerçek babası evde sarhoş!" Kocası derin bir nefes aldı. "Bunu...onunla konuşuruz." Sophia oturma odasına giderken söylenmeye devam etti.

Jinyoung evine geldiğinde üstünü değiştirip yatağına kendini bıraktı. Telefonu zil sesiyle titrerken esneyip kulağına götürdü. "Efendim?" "Özür dilerim." Jinyoung bir süre cevap vermedi. "Sorun değil Jackson. Hepimiz sarhoşken hatalar yapabiliriz. Hyunjin annen ve babanla. Rahatça uyu." Jinyoung mırıldandı. "Gelebilir miyim?" Jinyoung'un gözleri hafifçe büyüyordu. "Ben...bu iyi bir fikir olmaz." "Jinyoung, gelebilir miyim?" Jinyoung'un kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu. "Jackson u-uyu ve dinlen tamam mı? Ben de y-yatacağım." Telefonu kapatıp sessize aldı ve hızlıca örtülerin altına girdi. Elleri terlemişti ve kalp krizi geçirecek gibi hissediyordu. "Tanrım...aptal, aptal herif." Fısıldadı.

Jackson kapıyı çalıp saatine baktı. Anne ve babası uyanmış olmalıydı. Annesi kapıyı açtığında kaşları hafifçe çatıştı. Elindeki gazete kağıdını bir rulo yapıp Jackson'a vurmaya başladı. "Wang Jiaer! Her gün sarhoşsun! Böyle çocuk mu bakılır?! Çocuğum öğretmeni onu alıp bize getirmek zorunda mı?! İçeceksen önceden bize getirsene!" "Ah! Acıyor! Tanrım!" Jackson bağırdı. "Acısın diye vuruyorum be!" Büyükbabası ve Hyunjin ortalıkta yoktu. "Ben de seni özledim." Annesi göz devirdi. "Özlemedim seni ben! Niye içtiğini bilmiyorum sanki." Jackson derin bir nefes aldı. "Ne diye arıyorsun onu? Hesap sormaya ne gerek var?" Jackson ofladı. "Oğlum gördü...ve ben bunu bir daha yapamayacağını ona anlatmak istedim." Ayakkabılarını çıkarırken mırıldandı. Annesi onu süzdü. "Jackson bir gün kızıp on gün iyi olursan kimse senin peşini bırakmaz. Kimse de seni dinlemez."

Annesi mutfağa ilerlerken Jackson peşinden gitti. "Bu ne böyle...ziyafet mi hazırlıyorsun?" Annesi elindeki ruloyu tekrar kaldırdı. "SUSTUM!" Annesi başını salladı. "Aferin. Aç ağzını." Jackson ağzındaki lokmayı çiğnerken tezgaha yaslandı. "Babamı ve Hyunjin'i görmedim. Parka mı gittiler?" "Park bize geldi." Annesi kendi yaptığı şakaya güldü ve başını sağa sola salladı. "Anlamadım...ki..."

"Bay Park bakın! Bunlar favorim! Büyükannem dünyanın en iyi çin mantısını yapar." Annesi gülümsedi. "Ahh o benim evet." Mırıldandı ve Jackson'a bir tabak verdi. "Misafirimiz var. Dün Hyunjin'i alıp buraya kadar getirdi ve bize toplantıdan geç çıktığını bu yüzden ondan rica ettiğini söyledi. Rezilliğini anlatmadı bile." Göz devirdi. "Git merhaba de şu tabağı da masaya bırak." Jackson annesine baktı. "Bir saniye Jinyo- Bay Park mı geldi?" Annesi ona bakıp gözlerini kıstı. Jackson içinden lanet etti. Neden adıyla seslenmişti ki?! "Ben gideyim!"

Hyunjin babasını görünce sandalyesinden atladı ve ona koşup bacağına sıkıca sarıldı. "Merhaba!" Jackson gülümsedi. "Merhaba." Kafasını kaldırıp Jinyoung'a baktı ve yavaşça başıyla selam verdi. Jinyoung başını sallayıp önüne döndü ve yemeğine baktı. Yanakları hafifçe kızarmıştı. Saçları bakımlıydı ve parfümü oradan bile Jackson'ın burnuna geliyordı. Babası selam verdikten sonra, Jinyoung'la yarım kalan konuşmasını devam ettirdi. Annesi de masaya oturunca konuşmaya başladılar. Jinyoung'un yaptığı birkaç şaka bütün masayı güldürmüştü. Jinyoung'un ailesiyle ne kadar da kolay anlaşabildiğini düşündü. Annesi ondan hoşlanmış olmalıydı. Jaebum o kadar zaman içerisinde sadece üç kez bu eve girebilmişti. Ama annesi Jinyoung'la daha dün tanışmıştı ve bu sabah Jinyoung kahvaltı masasındaydı. Jackson ona bakamasa da bazen gözlerini üstünde hissediyordu. En kötü tarafı ise dün onu aradığında söylediği her şeyi hatırlıyor olmasıydı. Çünkü Jinyoung'u aradığında sarhoş değildi.

~

AAAAAAAAAAAAAAmaljacksonAAAAAAAAAA

my dad is always busyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin