text me if you want to

362 45 117
                                    

Jinyoung dolabına baktı. "Ne alacağım yanıma ben..?" Mırıldandı. "Jackson?" Jackson içeri kafasını uzatıp bir süre baktı. "Hm?" Jinyoung dolabını gösterdi. "Ne alacağımı bilmiyorum, bak giyecek hiçbir şeyim de yok hadi gitm-" Jackson göz devirdi. "Ölçülerini alsınlar altı üstü birkaç kı-" Yüzüne çarpan yastıkla vurdu. "Yani pes etmiyorsun!" Jackson sırıttı. "Takım elbise al yanına ve Jinyoung?" Jinyoung ona döndü. "Hm?" "Çok güzel olma." Mırıldandı ve mutfağa döndü. Jinyoung kendi kendine güldü. "Delirdi iyice."

"Bu son akşam yemeğimiz..." Hyunjin sessizce mırıldandı. Jinyoung onun saçlarını okşadı. "Ama çok kalmayacağız. Baban bu kadar inatçı olmasa..." Jackson güldü. "Hyunjin bebeğim gerçekten üzülüyor musun? Yugyeom'un evinde kalmak senin için tatil gibi. Kimse sana karışmıyor çünkü evdeki herkesin beyin yaşı aynı." Ağzına bir lokma attı. "Ayrıca inan bana gelsen çok sıkılırdın. Büyükanne ve büyükbaba ailelerini ziyaret edecek, Jinyoung'la ben de sıkıcı bir davete gideceğiz. Sonra ben toplantılara gireceğim." Hyunjin yüzünü ekşitti. "Yugyeom hyungla oyun oynarım ben. Kunpimook hyungu boğuyordum geçen sefer." Jinyoung ağzını kapatıp kıkırdadı.

Yemekten sonra Hyunjin'i Yugyeom'a bıraktılar. Jackson eve geri geldiklerinde bavulları arabaya yerleştirdi. Jinyoung saate baktı. "Ne kadar var." Jackson saatine bakıp mırıldandı. "Birkaç saat." Koltuğa oturdu. Jinyoung onun yanına oturup gözlerini kapadı. "Neden yorulduğumu bile bilmiyorum. Hiçbir şey yapmadım." Jackson başını sallayıp gözlerini kapadı. "Ben de..." Jinyoung göz ucuyla gözleri kapalı Jackson'a baktı. Jackson gözlerini açmadığında uyuyakaldığını anlayıp kıkırdadı. Elini onun yanağına koydu. "Seun, yatağa..." Jackson mızmızlanan bir ses çıkarınca Jinyoung güldü. "Tanrım..."

Jackson girdiği otel odasına göz gezdirdi. Jinyoung yatağa oturmuş odanın genişliğine bakıyordu. İç çekti. "Buna...gerek yoktu." Jackson gülümsedi. "Aslında var~ neler yapacağımızı bile-" Yüzüne yediği yastıkla gülmeye başladı. "Şu koltukta yatıyorsun Seun." Jackson kahkaha attı. "I-ı seni özlerim!" Jinyoung yalandan öğürürken göz devirdi.

Jinyoung büyük balo odasından içeri girdiğinde Jackson ona gülümsedi. "Ah rahatla bu insanların benden hiçbir farkı yok." Jinyoung güldü. "Bence bu insanların senden çok farkı var Seun. Ama bu tarz insanları biliyorum. Senin aksine benim babam çocuklarının sıkılmasını pek umursamazdı." Jackson gülümsedi. "Beni mi övüyorsun?" Jinyoung omuz silkip gülümsedi.

"Jackson! Gelebilmenize çok sevindim! Ahh bu yakışıklı da kim böyle?" Önündeki adam ona doğru eğilince Jackson göz devirip alnına bir fiske attı. "Senden büyüğüm ben, aptal. O da senden büyük." Jackson'ın karşısındaki çocuğun saçlarını karıştırdı. "Seni gebertirim Chenle." Çocuk bağırınca. Jackson güldü. "Gerizekalı kuzenin nerede?" Chenle gülmeye başladı. "Şurada bak." Jackson, Youngjae'yi görünce başını salladı.

Masaya oturduklarında Jackson elini uzatıp Jinyoung'un elini kavradı. Jinyoung gülümsedi ve ve önündeki içkiden bir yudum içti. "Çok içmesem iyi olur. Burada sarhoş olayım istemem." Jackson güldü. "Eh seni eve taşımak zorunda kalırım o kadar."  Jinyoung göz devirdi. "Hmm sonra rezil olursun~" Bütün gözlerin onların üstünde olduğunu hissedebiliyordu. Jackson o kadar uzun süredir yanında biriyle bu tarz yerlere gelmemişti ki insanlar yanında birinin olmasını garipsiyordu. Onları karşılamaya gelen herkes neredeyse Jinyoung'un her detayını inceliyordu. Jinyoung onların özellikle eline baktığını gördü. Yüzüğü var mı diye bakıyorlardı. Jackson da bunu fark ettiğinde sırıttı. "Bir dahaki gelişimizde sana bir yüzük alayım da delirsinler." Jinyoung gülmeye başladı. "Ahh bu salondaki hiçkimsenin bunu kaldırabileceğini sanmıyorum."

Jinyoung bir süre sonra yavaşça Jackson'ın elini bıraktı ve doğruldu. "Lavaboya gideceğim." Jackson başını salladı. "Belki ben de sigara içmeye çıkarım." Jinyoung kaşlarını çatınca Jackson gülümsedi. Yugyeom ona Jackson'ın sigarayı bıraktığıyla ilgili bir şeyler söylemişti. "İçmiyorsun sanıyordum?" Jackson güldü. "Sadece arada sırada bir tane Jinyoung. Yemin ederim." Jinyoung başını sağa sola salladı. "İyi, tamamen bırakacaksın ama." "Lavaboya gidecektin." Jinyoung omzuna vurunca güldü ve arkasından baktı.

Jackson'ın gözleri Jaebum'u bulunca donup kaldı. Jaebum yanındaki adam konuşurken elleriyle oynuyordu. Takım elbise giydiğini fark ettiğinde yüzünü hafifçe ekşitti. Jaebum takım elbise sevmezdi ki. Yanındaki adam Jaebum'a dönünce bir süre konuştular. Jaebum onun dediklerine gülümseyerek cevap veriyordu. Jackson derin bir nefes aldı ve önündeki kadehe baktı. Yanındaki adam kimdi? Jaebum'un gözleri davetliler arasında geziniyordu.

Jackson yavaşça kalktı ve terasa ilerledi. Cebindeki sigara kutusunu çıkardı. Dudaklarının arasına koyduğunda arkasından gelen sesle durdu. "Bay Wang, gelebilmenize sevindim." Jackson sigarayı ağzından alıp gülümsedi ve arkasını döndü. "Ben de öyle Bay Choi." Youngjae gülümserken dönüp arkasında birine baktı. "İçeride biriyle oturduğunuzu gördüm. Tatlı birine benziyordu. Arkadaşınız mı?" Jackson gülümsedi. Ne demeliydi? Sevgilim mi? Nişanlım mı? Jackson bu önündeki adamın en büyük rakibi olduğunu düşünüp iç çekti. İkisi de küçüklüklerinden beri hep birbirlerinin düşmanıydı. Öyle yetiştirilmişlerdi. Eline koz vermek istemiyordu. "O sevgilim." Youngjae gülümsedi. "Ahh onunla tanışmak isterim...tanışmak demişken...nişanlımla tanıştınız mı?" Jackson donup kalmıştı. Elindeki sigara paketi yere düştüğünde pek aldırış etmedi. O olamazdı değil mi? "Ahh onu bulup geleyim." Youngjae mırıldandı. Yüzünde alaylı bir gülümseme vardı. Jackson elini kaldırıp hafifçe sağa sola salladı. "Gerek...yok aslında." Mırıldandı. "Ahh olsun, yine de konuşmanız iyi olacaktır." Jackson'ı terasta bıraktığında Jackson elleriyle yüzünü kapadı. "Jaebum lütfen...lütfen bunu yapmamış ol." Mırıldandı. "Lütfen..."

Sigara paketini alıp sigarayı yaktı ve derin nefesler almaya çalıştı. Arkasından yaklaşan adım sesleriyle tekrar döndü. Jaebum'u görünce ne hissettiğini bilememişti. Heyecanlı mıydı? Korkuyor muydu? Jaebum'la en son telefonda konuşmuştu. Derin bir nefes alıp zorla gülümsedi. "Hey." Jaebum, Jackson'ın sesini duyunca bir süre durdu. Sonra başıyla selam verdi. Jackson ona kızmak istedi ama tek yaptığı şey boş boş bakmaktı. Çok sevdiği nişanlısının yanında konuşamıyor muydu? "Bay Choi, birkaç dakikalığına gelebilir misiniz?" Youngjae başını salladı. "Siz konuşun, ben birazdan gelirim." Jackson o gittiğinde Jaebum'a baktı. Jaebum'un minik gözleri yüzünde geziniyordu. Dudaklarını yaladı.

"Tebrik...ederim." Jaebum başını sağa sola sallarken derin bir nefes aldı. "Lütfen...şunu yapma." Jackson sinirle güldü. "Buraya ne için geldiğimi biliyorsun, sokuk parti umrumda değil." Jaebum gözlerini ondan kaçırıp manzaraya baktı. "Bunlar için çok geç." Jackson kaşlarını kaldırdı. "Jaebum senin için geldim, seni görmek için. Telefon konuşmasından sonra...gelecektim." Jaebum ona bakmadı. "Senin için üzülmüştüm...ama şimdi geliyorum ve seni rakibimle nişanlı buluyorum." Ellerinden birini cebine soktu. "Üzülmüştüm..." Jaebum başını kaldırıp Jackson'a baktı. "Üzülmüştün, sonra ne yaptın Jackson?" Mırıldandı. Jackson yüzüne baktı. "Devam etmek zorundaydım. Senin etrafında bir sürü insan vardı." Jackson başını sağa sola salladı. "Jaebum onlar senin de etrafındaydı, onları iten kişi sendin." Jaebum güldü. "Neden anlamıyorsun? Ben kimseyi istemedim! Ben seni istiyordum! Sadece sen, kimseye ihtiyacım yoktu. Arkadaşa ihtiyacım yoktu. Sadece fotoğraf makinemi ve seni istedim."

Gözleri doluyordu. "Ağlama." Jackson mırıldandı. "Çocuğunu sevdiğini biliyordum, Yugyeom'u, Bambam'i, Jinyoung'u bile. Hep...hep biliyordum. Ama seni hep kendime istedim. Seni sadece...ben seveyim istedim." Korkuluğa yaslanıp gözlerini elinin tersiyle sildi. "Beni bu bok çukurundan kurtaran sendin Jackson, sonra benim yerimin burası olduğunu anladın ve beni elinin tersiyle ittin." Jaebum'un gözlerinden yaşlar akıyordu. "O her zaman daha iyiydi değil mi? Düşündüğün, şimdiye kadar gördüğün her kalıbı kırıyordu." Jaebum başını sağa sola salladı. "Hiçkimse beni sevmiyordu ama herkes ona alıştı, hemen." Jackson ona bakıyordu.

Jaebum'un sesi yumuşadı. "Fazla kalmayacağım." Mırıldandı. Jackson ona bir adım yaklaştı. "Nasıl...fazla kalmayacaksın?" Jaebum gülümsedi. "Bu gece gelebilir misin? Son kez? Konuşmak için." Jackson yüzünde gözlerini gezdirdi. "Jaebum, fazla kalmayacağım ne demek." Jaebum omuz silkti. "Bu gece gelmek istersen, beni ara lütfen. Sana adresi mesaj atarım." Gözlerini sildi. "Son kez, yemin ederim. Bir daha olmayacak. Tamam mı? Asla olmayacak."

Jackson, yavaşça Jaebum'un elini tutmak için uzandı. Jaebum elini çekip gözlerini sildi. "Youngjae bakıyor." Doğruldu. "İstiyorsan yaz, istemiyorsan da gerçekten yazma. Bana acıma. Tamam mı? Bunları hakettim." Mırıldandı ve içeri ilerledi. Youngjae onun saçlarını okşarken kafasını ona doğru eğdi. Jaebum her zaman rol yapmada iyi olmuştu.

~

ARKADASLAR nOLUYO ARKADASLAE

Ayrica bu sefer OKUDUM YANI YAZIM YANLISI OLAMAZ ULAN YSTER LAN

my dad is always busyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin