Jinyoung elindeki karta bir süre baktı. Telefonu yazan kişiyi tanımıyordu ama oğluyla her gün ondan daha çok vakit geçiriyordu. "Jackson...Wang. Pekala..." Telefonunu eline aldı ve numarayı tuşladı. Birkaç çalıştan sonra Jackson'ın sesi duyulduğunda Jinyoung gülümsedi ama önceden kaydedilmiş bir mesaj olduğunu duyunca eliyle yüzünü kapadı. "Ben Jackson Wang, şu an meşgulüm önemli bir mesajınız varsa bırakabilirsiniz. Olabilecek en yakın zamanda dinleyeceğim. Teşekkürler." Jinyoung bir mesaj bırakmadan telefonu kapadı ve ayağa kalkıp pencereden dışarı baktı. Evi yüksekte olduğu için şanslıydı. Şehrin manzarasını rahatça görebiliyordu. Babasının ona sunduğu imkanları geri çevirip bir anaokulu öğretmeni olacağını söylediğinde annesinin yüzündeki ifadeyi asla unutmayacaktı. Hayal kırıklığı görmüştü ama umrunda değildi. Jinyoung istemediği bir mesleği yapıp mutsuz yaşamaktansa istediği bir mesleği yapar ve musmutlu bir hayat sürerdi. Jinyoung gülümsedi. Babasının ısrar ederek tuttuğu bu daire düşündüğü kadar değildi. Hatta artıları eksilerinden çok fazlaydı.
Saat daha erken olduğundan bir saat sonra Jackson'ı tekrar aramaya karar verdi. Telefon açıldı. . "Ben Jackson Wang, şu an meşgulüm önemli bir mesajınız varsa bırakabilirsiniz. Olabilecek en yakın zamanda dinleyeceğim. Teşekkürler." Jinyoung bir mesaj bırakmaya karar verdi. "Merhaba, ben Hyunjin'in anaokulu öğretmeni Park Jinyoung. Bütün velilerle kişisel olarak konuşmamız gerekiyor. Bu yüzden sizi aradım. Çocukların sağlığı için büyüdükleri ortam dahil aileleriyle ilişkilerini kontrol etmem gerekiyor. Bu benim görevim. Bu yüzden bana uygun bir saat ve tarih söylerseniz memnun olurum Bay Wang. Sizinle yalnız konuşmayı umuyorum. Hyunjin hakkında." Telefonu kapadı. Jinyoung, mesajının dinleneceğinden pek emin olmasa da en azından kendini rahatlatmıştı. Ertesi gün erkenden kalacağından uyuması iyi olurdu.
Hyunjin gecenin üçünde eve yeni giren babasına baktı. "Merhaba!" Çince onu selamladı. Jackson ona baktı ve gülümsedi. "Merhaba...uyumadın mı?" Hyunjin birden 'seni bekledim'in nasıl söyleneceğini unuttu. Bu yüzden başını yavaşça sağa sola salladı. Jackson başını sallayıp saatine baktı ve derin bir nefes aldı. "Neredeydin?" "İş...toplantısı tarzı bir şeydi bebeğim. Bir sürü insan vardı ve gerçekten çok yorgunum, bugün babayla yatmaya ne dersin? Sen de yorgun olmalısın. Okul seni zorladı mı?" Hyunjin başını sağa sola salladı ve konuşmaya başladı. "Jinyoung hyun- yani Bay Park benim için kitaplar getirdi. Gerçek kitaplar. O yeni öğrenen çocuklar için olan kitaplardan değil. Gerçekten uzun ve sürükleyici! Sabah erken gittiğimden otururken okuduk. Hepsini okuyabildim baba." Jackson başını salladı ve onun saçlarını okşadı. "Tabi ki okuyabilirsin." Hyunjin, Jackson'ın nefesindeki alkol kokusuyla derin bir nefes aldı. Babasının ona yaşan söylemesinden nefret ediyordu. Yine bir kadınla randevuya çıkmış olmalıydı. Hyunjin ağzını birkaç söz söylemek için açtı ancak babası onun yanından geçip gitti.
Hyunjin odasına girip kapıyı kapatırken gözleri doluyordu. Derin nefesler alıp kendini sakinleştirdi ve yatağına girdi. Yarın Jinyoung'a bu olanları anlatacaktı. Hepsini.
Jinyoung sabah Hyunjin'i beklerken ona okumak için bir kitap seçiyordu. Kapının açıldığını duyunca o tarafa döndü. Hyunjin somurtmuş kapıda bekliyordu. "Merhaba Hyunjin, baban seninle geldi m-" "Onu istemiyorum. Sadece siz ve ben zaman geçirelim. Lütfen Bay Park." Jinyoung yavaşça başını salladı. "Anlatmak ister misin?" Hyunjin başını salladı. "Bir bardak...Çay alabilir miyim?" Jinyoung yerinden kalktı ve ikisine çay koymaya gitti. Geri döndüğünde Hyunjin gözlerini elleriyle siliyordu. "Hey..." Hyunjin o gelince hemen doğruldu. "Babam kötü biri değil...sadece bana böyle davranması beni üzüyor. Bilirsiniz, sanki ben anlamıyormuşum gibi. Toplantılarda içki içilmez Bay Park. İnsanlarla dışarı çıkıyor, benimle zaman geçirmek yerine onlarla zaman geçiriyor. Ben...onu sıkıyorum biliyorum. Yaptıklarım sizin için bile daha önemli. Babamın...umrunda değil. Onu etkilemek için herkesten önce hem Korece hem Çince alfabeyi ezberledim. Toplama, çıkarma ve çarpma yapabiliyorum!" Minik gözlerinden yaşlar akıyordu. "Ben...onunla parka gitmek istiyorum, onunla top oynamak." Jinyoung ona sıkıca sarıldı. "Yüzünü yıka da gel." Hyunjin hızlıca lavaboya koştuğunda Jinyoung telefonunu aldı. Numarayı buldu ve tuşladı. "Ben Jackson Wang, şu an meşgulüm önemli bir mesajınız varsa bırakabilirsiniz. Olabilecek en yakın zamanda dinleyeceğim. Teşekkürler." Oflayıp göz devirdi ve telefonu kapadı. "Olabilecek en yakın zamanda dinlermiş...kesin dinlersin."
Tek bir çaresi kaldığını biliyordu ve bunu gerçekten hiç istemiyordu. Babası yüzünden sektörde olan insanları az çok tanıyordu ve onlarla konuşmaktan genelde kaçınırdı çünkü kendilerini beğenmiş olurlardı. Ama bunu yapmak zorundaydı. Gidip Jackson Wang'in ofisinde onunla yüz yüze konuşmalıydı.
~
AMANIN BUNU BIR GUN GEC ATTIGIMI YENI FARK EDIYORUM AMANIN OZUR DILERIM
-light
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my dad is always busy
FanfictionJinyoung babası hep geç gelen çocuk için fazladan birkaç saat mesaiye kalıyordu.