Jinyoung evi topladıklarında yatak odasına çıktı. Jackson'a bir film seçmesini söylemişti. Dolabı açıp giyecek bir şeyler çıkardı. İçtiği şarap yüzünden aklı buğuluydu. Doğruldu ve arkasını döndü. Ona bakan Jackson'ı görünce gülümsedi. "Film aç demiştim." Jackson omuz silkip gülümsedi. Uzanıp dudaklarının kenarını öptüğünde Jinyoung kapattığı dolap kapısına yaslanıp kıkırdadı. "Seunie..." Jackson bir adım daha attı ve bu sefer dudaklarını birleştirdi. Jinyoung ellerinden birini onun yanağına koydu ve karşılık verdi. Jackson alt dudağını hafifçe çekip emdiğinde sessizce inledi. Hyunjin'i uyandırmak istemiyordu. Şu an sadece ikisi vardı. Onu çok seviyordu ama anı bozmak en son istediği şeydi. Ellerinden birini Jackson'ın saçlarına geçirdi ve hafifçe çekti. Jackson ellerini tişörtünün altına soktu ve kaslarını hissettiğinde onun da ağzından minik bir ses çıktı. "Çıkar üstünü." Mırıldandı. Jackson kendi gömleğinin düğmelerinden birkaçını çözene kadar Jinyoung tişörtünü çıkarıp tekrar dudaklarını birleştirmişti. Sırtı tekrar dolapla buluştuğunda gözlerini kapadı. Jackson dudaklarından ayırdı. Jinyoung mızmızlanmaya vakit bulamadan sevgilisinin dudaklarını boynunda hissetti. Jackson minik öpücükler bırakıp belli belirsiz emiyordu. Jinyoung içkiden mi yoksa Jackson yüzünden mi sarhoştu anlamıyordu. Karnı heyecandan kasılıyorken onun saçlarını tekrar hafifçe çekti. Fazlasını istiyordu. Bugüne kadar ikisi de azla yetinmişti zaten. Jinyoung artık beklemek istemiyordu. Jackson'ın eli yavaşça karın kaslarından aşağı, kemerine indiğinde Jinyoung nefesini tuttu. Dudakları dokundukları yeri yakıyordu. Jinyoung, Jackson'ın yavaş olduğunu düşündüğü için kalçasını yavaşça öne itti. Sertliği onun eline sürttünde inledi. Jackson duyduğu sesle dudaklarını yaladı. "Özür dilerim, s-sessiz-" Jackson başını sağa sola salladı. "Uyanmaz, seni duymak istiyorum. Sessiz olmaya çalışma." Pantolonunun kemerini açarken Jinyoung onu izledi. Jackson onu boxerının üzerinden kavradığında ağlamaklı bir ses çıkardı. "Jackson...lütfen." Jackson sırıttı ve eğilip yine dudaklarını birleştirdi. Jackson dudaklarını ayırıp alnını onunkine yasladı. Jinyoung dudaklarını yaladı. "Sana dokunmamı istiyor musun Jinyoung?" Hızlıca başını salladı kaşları çatılıyordu. Elini boxerdan içeri soktu ve onu sıkıca kavradı. Jinyoung'un vücuduna yayılan şok dalgası gözlerinin şaşkınlıkla açılmasını sağlamıştı. "Başka ne istiyorsun bakalım?" Jinyoung yanağını ısırdı, uzun bir gece olacağını biliyordu.
Hyunjin esneyip tabağına bakmaya devam etti. Jinyoung ona doğru eğildi. "Hey?" Hyunjin ona bakıp gülümsedi. "Günaydın." Jinyoung gülümsedi. "Bugünkü üçüncü günaydın deyişin bebeğim." Hyunjin başını salladı. "Günaydın...demek güzel oluyor." Jinyoung güldü. "Pekala..." Jackson içeri girdiğinde kravatını kafasından geçiriyordu. "Oğlum nasılmış bakalım~" Jinyoung tezgaha yaslanıp Hyunjin'e baktı. "Biraz uykusuz sanki." Hyunjin esneyip gözlerini ovuşturdu. Küçük elleriyle su bardağına uzandı. Jackson ona baktığında Jinyoung omuz silkti. Ne olduğunu anlamamıştı ki. Jackson suyu içtikten sonra onun saçlarını okşadı. "Hey, Hyunjin, sorun ne bebeğim?" Hyunjin ona bakıp gözlerini kırpıştırdı. "Barışın." Jinyoung ona baktı ve kahvesinden bir yudum aldı. "Hm?" Jackson da boş boş bakıyordu. "Anlamadım." Hyunjin onlar baktı. "Dün sizi duydum! Kavga ediyordunuz. Barışın!" Jinyoung öksürmeye başlayınca Jackson gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Jinyoung eğilip gözlerini kapadı ve birkaç saniye sessizce bekledi. "Evlenme teklifini kabul etmiştim ya...vazgeçiyorum." mırıldandı. Jackson gülmeye başladı. "Babanla biz çoktan barıştık!" Jinyoung kaşlarını çattı. "Zaten kavga etmedik ki! Sadece şakalaşıyorduk!" Hyunjin, Jinyoung'a baktı. "Ha...evet bebeğim." Hyunjin gülümsedi. "Tamam...o zaman. Gidip giyineyim de Yugyeom beni alsın!" Üst kata çıkarken kıkırdadı. Jinyoung kapısı kapandıktan sonra Jackson'a baktı. Jackson gülmeye başlayınca göz devirdi. "Yüzünü görmen lazımdı!" "Kapa çeneni." Jinyoung mırıldandı ve kahvesini içti. "Duymaz demiştin." Jackson güldü. "Duymazdı. Duyacağı tutmuş." Jinyoung, Jackson'ın koluna vurdu ve önüne döndü.
Yugyeom gülümsedi. "Jinnie!" Hyunjin onun saçını okşadı ve gülümsedi. "Ben çıkıyorum Yugyeom, çok şeker yok." Yugyeom başını salladı ve gülümsedi. "Dikkatli ol!" Jinyoung başını salladı. Jackson gülümsedi. "Hyunjinnie babayı öp." Hyunjin yanağını öpüp gülümsedi. "Seni seviyorum." Kıkırdadı. Jinyoung gülümsedi. "Görüşürüz!" Hyunjin ona baktı. "Seni de! Öpeyim!" Jinyoung eğildi. Yanağınu öptü ve fısıldadı. "İyi geçecek baba." Jinyoung bir süre ona bakıp saçlarını geriye attı. "Bunları düşünme."
Evden çıktıklarında Jinyoung derin bir nefes aldı. Jaebum anaokulunu tanınmayacak hale getirdiğinde kendini çok kötü hissetmişti ama şimdi...anaokuluna dönmek istemiyordu. Çocukları çok seviyordu evet ama bunu ailesine inat etmek için yapmıştı. O insanlar gibi olmadığını kanıtlamak için, artık içinden inatlaşmak gelmiyordu. Belki de gerçekten babasının izinden devam ederdi, her zaman olmalarını istediği kişi olurdu. Bilmiyordu. Şu an ne hissettiğini bilmiyordu. Bu yüzden Jackson'a arabayı durdurmasını söylediğinde gözleri dolmuştu. Jackson yavaşça ona döndü ve arabayı kenara çekti. "Sorun...ne Jinyoung?" Jinyoung mırıldandı. "Sadece annemi görmek istemiyorum, buna hazır hissetmiyorum. Onlara bir yalan uydururuz." Jackson dudaklarını birbirine bastırdı. "Jin-" "Özür dilerim, i-istemiyorum işte!" Jackson derin bir nefes alıp ellerini tuttu. "Sakin ol bakalım. Derin bir nefes al." Jinyoung burnunu çekip gözlerini kapadı. "İşte böyle." Gülümsedi. Jinyoung yanağını ısırdı.
"Jinyoung-ah, sorunlarımızdan kaçamayız, özellikle sorunlarımız bize bu kadar yakınken. Ailene evleneceğimizi söylememiz çok büyük bir adımdı zaten. Bizi kabul ettiler, annen laf etse bile...sen kendi kararlarını verebilen birisin. Baksana tek başına neler başardın? Anaokulunu babanın ve annenin parasıyla almış olabilirsin ama içindeki sandalyeleri onlar boyamadı, perdeleri onlar dikmedi ve en önemlisi oradaki çocuklarla onlar ilgilenmedi. Çocukları sevdiğini biliyorum, bunu görmemek için kör olmak gerekir. Ama çocukları seviyorsun diye istemediğin bir işi yapacak da değilsin. Ben ne olursa olsun yanında olacağım. İstersen anaokulunda devam et, istersen farklı bir yolda. Babanla bile devam etmek zorunda değilsin. Eğer seni rahatsız ediyorsa gelip benimle çalışabilirsin. Tamam mı? Her sorununun bir çözümü var bu yüzden sıkılmayı bırakıp ailenle konuşmaya gitmemiz gerekiyor. Ablalarının harika şeyler yaptığını duydum. Lezzetli olduklarından eminim, kaçırmak istemeyiz değil mi? Hem de yalan söyleyerek. Bunun yerine gidip onlarla yüzleşiriz ve kesin bir karar için zamana ihtiyacımız olduğunu söyleriz. Biz evlenir evlenmez çalışman gerekmiyor ya da istemediğin bir işi yapman. İstediğin her şeyi yapabilirsin. Yeter ki vazgeçme. Anlaştık mı?" Jinyoung yavaşça başını sallayıp gözlerini kırpıştırdı. "Seni seviyorum Jackson. Sen olmadan önce ne yapıyordum...bilmiyorum." Jackson gülümsedi. "Ben gelmeden önce de çok güçlü biriydin, şimdi de öylesin, güçlü olmak senin kişiliğinde var. İstesen de değiştiremezsin Jinnie." Uzanıp yanağını öptü. "Şimdi gözlerini sil çünkü annen kavga ettiğimizi sansın istemiyorum."
~
Ben program falan yazmistim ya ha iste o prgorami su an devreye soktum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my dad is always busy
FanfictionJinyoung babası hep geç gelen çocuk için fazladan birkaç saat mesaiye kalıyordu.