stuck with me for life

253 31 80
                                    

Jinyoung'un hayatında değerli olduğunu hissettiği anlar hep nadir olmuştu. Bir çocuk ona sarıldığında, ona gülümsediğinde...ilk defa baba dediğinde. Hyunjin ona kendini gerçekten değerli hissettirebilen tek kişi olmuştu. Kendi ailesinden duyduğu sen sıradan birisin, sıradan işler yapmak istiyorsun tarzı sözler onların iltifatlarına ağır basıyordu. Bu yüzden kendi ailesi arasında hiçbir zaman eşsiz ve özel hissetmedi. Kendini böyle şeyler hissetmemesi gerektiğine inandırmıştı. Jackson'ı dizinin üstünde gördüğünde donup kalması bu yüzdendi. Kendini o kadar özel ve o kadar değerli hissediyordu ki... Gözleri dolduğunda ablasının sessizce güldüğünü duydu ama gidip ona laf yetiştirecek halde değildi. Jackson kafasını yana eğip sırıtmaya devam etti. "Hayır diyeceksin diye ödüm kopuyor açıkçası." Jinyoung güldü ve gözlerini sildi. "Jackson..." Yugyeom elini alnına koydu. "Bayılacağım." Mırıldandım. Kunpimook sertçe ona vurdu. "EVET DE ŞUNA!" Hyunjin bağırınca Jackdon gülmeye başladı. Jinyoung mırıldandı. "Tabi ki evet diyeceğim." Yüzüğü aldı ve gülümsedi. "Aynısını çizmiş gerçekten." Hyunjin omuz silkti. "Ne yapayım yetenekliysem?" Jinyoung gülmeye başladı. Jackson parmağına yüzüğü taktığında Jinyoung ona sıkıca sarıldı. Jackson onun saçlarını okşadı. "Ah sen bu yüzden...beni Mark'a bırakmaya ve almaya gelmedin..." Jackson güldü. "Özür dilerim ama sana nasıl evlenme teklifi edeceğim diye düşünüyordum." Hyunjin onun bacağına sarılınca güldü. "Gel, kıskanç." Onu kucağına alıp sıkıca sarıldı. Jinyoung gülümsedi, Hyunjin ona uzanınca o da sarıldı.

Hala çok şaşkındı ve nr yapacağını bilemez bir haldeydi. Bu yüzden doğru hissettiği şeyi yapıp ablasına sıkıca sarıldı. Diğer ablası gülerken Jinyoung hafifçe ona vurdu. "Boyoung gülmesene çocuğa." Ablası gülümseyerek konuştu. "Çocuk." Jinyoung mırıldanıp ablasının saçını çekince ablası onun kafasına vurdu. Jinyoung babasına da sarıldı ama aralarında pek bir konuşma geçmedi. Annesine sarılmasa da olurdu aslında...ama o yine de gidip sarıldı. Annesi gülümsüyordu ama Jinyoung onu tanıyordu. Onun için mutlu olmuş olması...çok uzak bir ihtimaldi. Yugyeom ve Kunpimook'a sarılırken onlara kendi annesinden daha yakın hissettiğini fark etti.

Yemek yerken gülüşüp durdular. Jinyoung, Jackson'ın elini bir saniye bile bırakmadı ve Jackson da durumdan pek şikayetçi değildi. Kunpimook onlarla birkaç kez dalga geçtiğinde bile önemsemediler. Yemekleri toplayıp bir şeyler içmek için oturma odasına girdiler. Hyunjin uykusu geldiği için Jinyoung'a yapışmış durumdaydı. Sırtını sıvazlarken onun uykuya daldığını fakr etmedi bile. Jackson onu kucağına alıp yatağına götürdü ve yatırdı. "Baba." Hyunjin mırıldandı. "Hm?" Jackson yanıma çöktüğünde minik gözleri açıldı ve Jackson'ın yanağına elini koydu. "Başardık." Jackson güldü ve elini öptü "Başardık Hyunjin. Aferin oğluma." Saçlarını öptü. Hyunjin yanağını öperken mırıldandı. "Aferin babama." Gözleri kapanırken derin bir nefes aldı.

Geri döndüğünde Jinyoung'un ailesi gitmek için hazırlanıyordu. Jackson onlara kalabileceklerini söyledi ama ailesi işler yüzünden eve gitmeleri gerektiğini anlattı. Jackson üstelemedi. Jinyoung'un çok da rahat olmadığını fark etmişti zaten. Kunpimook da kalkıp yarın hiçbir şey yapmayacaklarını ama eve geç olmadan dönmelerinin daha iyi olacağını söyledi. Jinyoung gözlerini kısıp bir süre onlara baksa da gitmelerine izin verdi. Kapıyı kapattıklarında derin bir nefes alıp eline baktı.

"Hyunjin çiçekli şeyler güzel olur diye tutturdu...açıkçası pek beğenemedim ama...elinde duruşunu görünce..." Jackson mırıldandı. Jinyoung gülümsedi. "Bayıldım, Jackson. Gerçekten, bu aldığım en iyi..." Jackson sırıttı. "Evlenme teklifi mi?" Jinyoung göz devirdi. "Salak, senden önce evlenme teklifi aldım sanki...gerçi bir kere..." Jackson kaşlarını kaldırdı. "Bir kere ne?" Jinyoung gülümsedi. "En iyisi boşver." Yanağını öptü ve mutfağa ilerledi. Jackson göz devirdi. "Evlilik teklifi almadın, beni kıskandırmak için yapıyorsun." Jinyoung sırıttı ve eline bulaşık eldivenini geçirirken mırıldandı. "Asla bilemezsin Seunie~" Jackson göz devirdi ve onu kendine çevirdi. "Anlamadım?" Jinyoung onun burnunu öptü. "Kıskançsın işte. Her şeyi kıskanıyorsum." Jackson kaşlarını kaldırdı. "Her şeyin içine...evlilik teklifin de girdi mi gerçekten... Neyse doğruyu söyle hiç evlilik teklifi aldın mı?" Jinyoung başını salladı.

"Bir öğrencimin annesi...babamın iş arkadaşı ve Mark." Jackson bir süre durdu. "Mark sana evlenme mi tekl-" "BABAMIN ARKADAŞI BENDEN KIRK YAŞ BÜYÜK!" Jinyoung sertçe Jackson'ın omzuna vurdu. "Ve sen Mark'ı kıskanıyorsun!" Jackson güldü ve mırıldandı. "Ne bileyim kıskanıyorum ondan seni...yani, seni elimden alabilecek tek kişi o." Jinyoung birden durdu ve gülümsemeyi kesti. Ellerini yanaklarına koydu, kaşları hafifçe çatılmıştı. "Jackson, kimse beni senin elinden alamaz...seni o kadar çok seviyorum ki..." Jackson mırıldandı. "Evet ama...ya bir gün sevmezsen?" Jinyoung dudaklarını birleştirdi. Jackson'ın elleri onun iki yanında tezgaha dayalıydı. "Ya sen beni bir gün sevmezsen? Jaebum'u da sevmiyor muydun? Ona da çok bağlıydın?" Jinyoung ona bakarak konuştu. Sadece anlamasını umuyordu. Jackson bir süre ona baktı Jinyoung isr gülümsedi. "Neden hiç şüphe etmiyorum biliyor musun? Onunla çok farklıyız. Sevdiğimiz şeyler, zevklerimiz... hayattaki seçimlerimiz...biraz benziyor ama..." Göz devirdi. "Ben o değilim." Gülümsedi. "Ben Jinyoung'um." Akarını karıştırıp arkasını dönerken kendi kendine sırıttı. "Hayatın boyunca birşikte kalmak zorunda olduğum Jinyoung." Jackson kendi kendine gülümsedi.

~

UYUYORUM PLANA :]

my dad is always busyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin