Jinyoung lokmasını çiğnerken Jackson'la ablasının konuştuğunu duyabiliyordu. Jackson onun yaptığı bir şakaya gülüyordu ama Jinyoung'un kafasını gömdüğü yemek tabağından kaldırması için yeterli değildi. "Jinnie, yemeği mi beğenmedin yoksa? Beceriksiz yaptığı iç-" Ablası Boyoung'un kafasına vurunca Jinyoung gülümsedi. "Yavaş! Tanrım!" Ablası elindeki kaşığı kaldırıp mırıldandı. "Yemeğine laf edersen ölürsün Park Boyoung." Ablası göz devirdi. "Neyse! Jinnie! Anlat bakalım." Jinyoung ona baktı. Kalbi hızlanmıştı. "Neyi..?" Ablası omuz silkti. "Herhangi bir şey. Ev nasıl? Hyunjin? Okulun tadilatı nasıl gidiyor? Beni neden üç gündür aramadın?" Jinyoung dudaklarını birbirine bastırdı. "Çok yoğun..." ablası kaşlarını kaldırınca ofladı. "Hyunjin'le ilgilenmekten unuttum." Ablası sırıttı. "Nasıl çocuğu oldu bunun anlamıyorum." Jackson tabağına bakarak sırıttı. "Çok aniydi değil mi?" Annesi başını salladı. "Hmm, ama mutlular." Jinyoung ona bakıp başını salladı. Bakışlarını beğenmemişti. "Mutluyuz." Mırıldandı. "Evlenme teklifi ettin Jackson, peki, Jinyoung'un gelecekte iyi bir baba olabileceğini düşünüyor musun?" Jackson bir süre konuşmadı. Jinyoung'un donup kaldığını biliyordu. Onu rahatlatmak için elini dizine koydu. "Jinyoung şu anda harika bir baba. Gelecekte de bu durumun değişeceğini sanmıyorum. Tam tersine daha da iyi olacak." Annesi güldü. "Beni yanlış anlamayın sakın, sadece...kendi çocuğu değil ve Jinyoung hep kendi çocuğu olsun istedi." Jinyoung su bardağına uzanıp bir yudum su içti. Jackson'ın sakin kalmasını umuyordu. Tek isteği buydu. Jackson gülümsedi. "Bayan Park, Hyunjin zaten Jinyoung'un çocuğu. Ne demek istediğinizi anlamadım." Annesi gülümsedi. "Kendi evlat edinmek istese, gelecekte başka bir çocuk düşünür müydün Jackson?" Jackson derin bir nefes aldı. "Bu konuları...ikimizin konuşması daha iyi olur diye düşünüyorum. Eminim ki Jinyoung ve ben böyle sorunların üstesinden gelebiliriz." Annesi yemeğine bakarken mırıldandı. "Hmm, nelerin üstesinden geldiniz değil mi? Senin deli sevgilin...sonra senin aile problemlerin...şöyle bir bakınca Jinyoung'un senden başka hiçbir sorunu yokmuş gibi duruyor." Jackson bir süre Jinyoung'un annesine baktı. "Yani...anlamıyorum açıkçası. İlk önce oğlunla ilgilenmiyorsun sonra da onu oğluma yamamaya çalışıyorsun." Jackson derin bir nefes alıp yemeğine bir çatal batırdı. "Anne." Jinyoung'un ablası mırıldandı. "Jinyoung her şeyin tadını çıkarmak istiyordu. Evlilik, balayı, sonra bir çocuk. Hatta iki, ama senin ikinci bir çocuk istemediğinden eminim." Jackson başını salladı. "İstemiyorum." Jinyoung yutkundu ve önüne döndü. Jackson kızıyordu. Annesi istediğini başarıyordu işte...
Babası hafifçe öksürdü. "Gereksiz şeyleri konuşup gerilmeye gerek yok. Bunun yerine birlikte geçirdiğimiz zamanı değerlendirelim lütfen." Jackson derin bir nefes aldı. Birkaç şey daha konuştular ama herkesin morali bozulmuştu. Jinyoung'un iştahı kaçmıştı. Jackson'a doğru eğildi. "Kalkalım mı?" Jackson yavaşça başını salladı. "Kalkalım." Ablaları ayağa kalktı. İkisinin de yüzü düşmüştü. Jackson'a sarıldılar. "Üzgünüm Jackson." Jackson nazikçe gülümsedi. "Sorun yok, bir gün de siz gelirsiniz." Jinyoung hızlıca başını salladı. "Gelin, lütfen." Jackson gülümsedi. Babasına başıyla selam verdi ama babası ona sarıldı. Jackson birkaç saniye donup kalsa da yavaşça o da sarıldı. "Sağolun efendim." Gülümsedi. Jinyoung'a döndü. "Sen arabayı çalıştır ben hemen geleyim." Gülümsedi. Jackson başını salladı. "İyi akşamlar Bayan Park." Mırıldanıp çıktı.
"Senin sorunun ne?" Annesi güldü. "Senin sorunun ne?! Ben gayet iyiyim çünkü! Tanrım, onunla evlenmeyi kabul mu ettin? Bir çocuğu var ve ona bile bakamıyor seni sevebilecek vakti kalacak mı sanıyo-" "Anne sus." Jinyoung mırıldandı. Ayağa kalktığında ablalarının yüzündeki bakış onu üzmüştü. "Bazen neden o saçma anaokulunu açtığını bile anlamıyorum! Sana tek getirdiği şey daha çok sorun! Eminim ki birkaç aya Jaebum yine ortaya çıkar ve başınıza bela olur. "Yeter." Jinyoung mırıldandı. "Sonra Jackson birden geç saatlere kadar şirkette kalmaya başlar. Ve bir bakmışsın kapı dışarısın! Bir zamanlar Jaebum da senin olduğun yerde yatıp Jackson'a sarılıyordu! Farkında mısın bilmiyorum onun için kendi oğlunu lanet odaya-" "YETER!" Jinyoung elini sertçe masaya indirdi. "KAPA ÇENENİ! TAMAM MI?! HAYATIMI KONTROL ETMEYE ÇALIŞMA ARTIK! MUTLU OLDUĞUMU GÖRDÜKÇE ÜSTÜME GELİYORSUN! BABAM GİBİ BİRİYLE EVLENDİM EVET! O DA NEFRET ETTİĞİM TİPLERDEN! MUTLU MUSUN?! SÖYLEDİKLERİMDE HAKSIZMIŞIM! SEN HAKLIYMIŞSIN! ASLA ÖYLE BİRİNİ SEVMEM DERKEN HAKSIZMIŞIM! SEN HAKLISIN!" Sertçe bardağı yere itti. Bağırmaktan boğazı acıyordu. "Bizi. Rahat. Bırak. Haklı olan sensin. Sadece ailemi rahat bırak. Hyunjin ve Jackson sana bir şey yapmadı. Seni hayal kırıklığına uğratan bendim." Kapıya ilerledi. "Jinyoung." Büyük ablası ayağa kalkınca elini salladı. "Sizi ararım noona." Evden çıktı. "Değişiyorsun Jinyoung! Ona benziyorsun!"
Jinyoung arabaya bindiğinde gözleri doluyordu. Jackson gaza bastı. Bir süre konuşmadı ve Jinyoung'un sessizce ağlamasına izin verdi. "Özür dil-" "Jinyoung." Jackson derin bir nefes aldı. "Lütfen, ağlama." Mırıldandı. Jinyoung burnunu hafifçe çekti ve dışarı baktı. "Seni seviyorum." Jackson uzanıp elini tuttu ve öptü. "Hadi eve gitmeyelim." Jinyoung burnunu çekip ona baktı. "Hm?" Jackson ona dönüp gülümsedi. "Hadi gidip bir yerlerde eğlenelim! Bara gitmek ister misin?" Jinyoung minikçe gülümsedi. "Bara uzun zamandır gitmedim. Tek başıma...içiyordum genelde o yüzden." Jackson gülümseyip ona baktı. "Artık ben varım." Gaza bastı. "Hep yanındayım Jinyoung." Jinyoung yola bakarken gözlerini sildi ve kocaman gülümsedi. "Hep yanımdasın." Fısıldadı.
~
HOPPALA VE DE CUPPALA
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my dad is always busy
FanfictionJinyoung babası hep geç gelen çocuk için fazladan birkaç saat mesaiye kalıyordu.