"Pekala şey...şimdi." Kunpimook elindeki kağıda baktı. "Yirmi sandalye ve masa, duvar kağıdı kataloğu ve ahşap boyası almaya gidiyoruz." Jackson'a baktı. Jackson kafasıyla Jinyoung'u gösterdi. "Patronun o." Jinyoung gülümsememek içi yanağını ısırdı. Kunpimook, Jinyoung'a baktı. Jinyoung başını salladı. "Lamba...ve perde." Kunpimook başını sallayıp yazdı. Jackson oturduğu yere yatıp telefonunu kulağına kaldırdı. "Hyunjin?" Jinyoung ona döndü. "Gelmesin..." Çok sevdiği okulunu böyle görsün istemiyordu. Jackson ona baktı. "Mızmızlık ediyor şu an..." Jinyoung derin bir nefes aldı. "Ahh..." Kunpimook ellerini ceplerine soktu. "Şey...istiyorsan biz onu alalım?" Gülümsedi. "Sen zaten duvar boyamayacak mıydın?" Sırıttı. Jackson yanaklarını şişirip başını salladı. "Aslında iyi olur." Jinyoung'a bakınca Jinyoung omuz silkti. "Sorun yok." Gülümsedi.
Jinyoung ön koltuğa oturdu. "Ee Jinyoung hyung? Neden anaokulu? Bay Park'ı hayatımda bir kere gördüm ve beni bakışlarıyla öldüreceğini sandım o yüzden seni...onun gibi bekliyordum sanırım." Jinyoung güldü. "Aslında o da benim gibi ama...ikimiz de dışarıdan biraz huysuz gözüküyoruz sanırım hm?" Kunpimook gülümsedi. "Ah hayır, güldüm. Öyle demedim. Lütfen ona öyle dediğimi söyleme." Jinyoung kahkaha attı. Kunpimook kıkırdadı. Kırmızı ışık yanınca durdu. "Jackson hyung karmaşık hm?" Jinyoung omuz silkip gülümsedi. "Eh...karmaşık gözüküyor, şirket yöneten herkes gibi. Bilirsin gizemli, karmaşık, özel hayatı bilinmeyen falan... Bana normal gelmişti. Hatta başta ona o kadar kızdım ki..." Kunpimook ona döndü. "Sen o değilsin...değil mi?" Jinyoung ona döndü. "Hm, kim?" "Toplantının ortasında salona girip oğlunuz işinizden önemlidir herhalde diyen adam sen misin?!" Jinyoung kahkaha atarken eliyle ağzını kapadı. "Beni kızdırmamayı öğrendi." Kunpimook inanamayarak ona baktı. "Sen harikasın..." Gaza bastı. "Jackson hyungu hiç öyle görmemiştim...yani o normalde herkese hayır der ve...emir verir. Harika bir arkadaş ama iş yerinde kişilik değiştiriyor." Güldü. "Ama sen geldiğinde..." Jinyoung ona baktı. "Sen geldiğinde sanki bir büyüye kapılmış gibiydi. Hayatında kimse onu azarlamadı, kimse ona ne yapacağını söylemedi. Sonra sen geldin, dedin ki, kim olduğun umrumda değil çocuğunla ilgilenmek zorundasın ve şu an anaokulunun duvarını boyuyor." Kunpimook başını sağa sola salladı. Jinyoung gülümsedi. "Senin için bir önemi var mı bilmiyorum ama...hayatında ilk defa biri için işe gitmediğini gördüm. İlk defa. Bayan Wang'in doğum gününe akşam dokuzda gelmişti! Dokuzda! Kendi doğum gününü de...kutlamıyor, biz zorla kutluyoruz." Jinyoung yüzünü ekşitti. Eğer babasını ikna etmeseydi Jackson'ın yaşadığı hayatı yaşayabilirdi.
Hyunjin büyükannesine kocaman bir öpücük verip arabaya bindi. Jinyoung ve Bambam ona selam verince gülümsedi. "Merhaba Hyung! Merhaba Bay Park!" Jinyoung gülümseyip ona döndü. "Nasıl gidiyor Hyunjin?" Hyunjin gülümsedi. "Harika!" Kunpimook güldü. Mağazada çocuklar için uygun olan masalara bakarken Jinyoung ona döndü. "Sence ilk sıradaki güzel değil mi?" Kunpimook başını salladı. "Ama biraz karmaşık, düz bit şey istemiyor muydun?" Jinyoung yanaklarını şişirdi. "İstiyorum, belki de ilk başta düşündüğüm gibi kendim boyarım." Yan koridorda koşan Hyunjin'e seslendi. "Hyunjin, gözümün önünden ayrılma lütfen." "Tamam baba!" Hyunjin koşmaya devam etti.
Jinyoung masalara bakmaya devam etti. Kunpimook'a döndüğünde sanki ona üç kafası varmış gibi bakıyor olduğunu gördü. "Ne..?" "Sana baba dedi.." Jinyoung'un gözleri büyüyordu. "Öyle m-mi? Fark etmedim." Kafasındaki tüm alarmlar çalmaya başlamıştı. Kunpimook ona baktı. "Sana ne zamandır baba diyor?" Jinyoung derin bir nefes aldı. "Kunpimook bana normalde baba demiyor, ağzından falan kaçtı herhalde. Şunu beğendim." Kunpimook sandalyeye baktı. Jackson'ın ona anlatmadığı bir şey olabilir miydi? Yoksa ona rol mü yapıyorlardı? "Bambam hyung...altıma yapmak istemiyorum..." Hyunjin ve Jinyoung'u konuşurken görünce düşüncelerine daldığını fark etti. "Tuvalete gitmesi gerekiyor." Kunpimook başını salladı. "Şurada bakın, siz gidin ben de bunları alayım olur mu?" Jinyoung başını sallayıp Hyunjin'i kucağına aldı ve tuvalete yöneldi. Hyunjin ona bir şeyler fısıldayıp Bambam'e öpücük attı. Bambam el sallayıp gülümsedi. "Sevgiliyseniz...eninde sonunda ortaya çıkacak." mırıldandı ve başını sağa sola sallayıp kasaya yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my dad is always busy
FanficJinyoung babası hep geç gelen çocuk için fazladan birkaç saat mesaiye kalıyordu.