i won't be this nice

325 47 82
                                    

"Ölü gibi duruyor Yugyeom." Kunpimook mırıldandı. Yugyeom başını salladı. "Uyuyamıyormuş. Hyunjin'e de geri döndüğünü söyledik ya...durmadan Jinyoung hyung'u istiyor." Derin bir nefes aldı. "Nasıl her şeyi bozduğunu görebiliyor musun? Jaebum bunu bilerek yaptı, eminim. Onları birlikte görünce delirmiş olmalı. Kıskanmıyorum rolü yaparak Jackson'ı yine kandırdı işte." Kunpimook başını sağa sola salladı ve boğazlı kazağının kollarını sıyırdı. "Sinirimi bozuyor! Jackson da aptal gibi ona inanmaya devam etsin." Yugyeom başını salladı. Üzgündü. Jackson'ın hissettiği sorumluluk yüzünden kendi elleriyle mutluluğunu mahvetmesi onu üzüyordu.

Telefonu çaldığında hızlıca eline alıp kim olduğuna bakmadan açtı. Jackson sesten uyansın istemiyordu.  Zaten zar zor uykuya dalıyordu. "Merhaba, Jackson hyung şu an telefon kabul edemiyor meşgul, be-" "Yugyeom?" Yugyeom Jinyoung'un sesini duyunca sesindeki şaşkınlığı gizleyemedi. "Jinyoung hyung?" Jinyoung yatağında uzanmıştı tavana bakıyordu. "Hey, Jackson iyi mi?" Mırıldandı. Yugyeom derin bir nefes aldı. "Bilmiyorum...hiçbir şey söylemiyor ama hiç uyuyamadığını bugün ağzından kaçırdı. İşteyken ölü gibiydi zaten, rengi atmıştı, konuşmuyordu falan. Şimdi uyumuş. En azından birkaç saat uyusun diye telefonunu yanından alacaktım, sen arayınca o yüzden açtım." Jinyoung sessiz kaldı. "Şey Hyunjin seni soruyor aslında. Getireyim mi? Ben de gelirim, Kunpimook da Jackson hyungun yanında zaten." Jinyoung bir süre tavana baktı. Hayatlarından tamamen çıkmak istemiyor muydu? O halde neden telefonu alıp Jackson'ı aramıştı ki? Jackson açsa ne yapacaktı? Böyle sessiz mi duracaktı. Derin bir nefes aldı. "Yugyeom ona umut vermek istemiyorum." Yugyeom başını sağa sola salladı. "Ne umudu? Anlamıyoru-" Yugyeom bir süre durdu. "Ben geleyim o zaman." Jinyoung doğruldu. "Hmm şey, aslında bir şey isteyecektim." Jinyoung mırıldandı. Aklına gelen fikir iyi bir fikir değildi, kesinlikle değildi. Uzanıp eline bir not defteri ve kalem aldı. "Bana Jaebum'un numarasını verebilir misin?" Yugyeom bir süre durdu ve cevap vermedi. Gözleri Kunpimook'un gözleri ile buluştuğunda dudaklarını oynattı. "Jaebum'un numarasını istiyor." Kunpimook kaşlarını kaldırdı ve telefonunu eline aldı. Ekranı ona döndü. Jaebum'un rehberdeki bilgileri gözüküyordu. "Yugyeom?" Yugyeom yanağını ısırdı. "Hyung, bu...doğru olur mu?" Jinyoung sessizce güldü. "Yugyeom bana güven tamam mı? Sadece konuşacağım." Yugyeom numarayı yavaşça okudu. "Hyung lütfen...lütfen kendine dikkat et." Jinyoung minik bir mırıltı çıkardı ve telefonu kapadı. Yugyeom oflayıp elleriyle yüzünü kapadı. "Tanrım." Kunpimook derin bir nefes aldı. "Bence...o bunu bitirebilecek tek kişi." Yugyeom başını salladı. Öyle olduğuna inanmak istiyordu.

Jinyoung, Jaebum'un numarasına bir süre baktı. Telefonu kulağına götürdü. Birkaç kez çaldıktan sonra duydupu sesle derin bir nefes aldı. "Alo?" Jinyoung'un ablası esneyerek telefonu açtı. "Hey ben...şey...bir şey isteyecektim?" "Jinyoung, sesinin tonunu beğenmedim ama sanırım bir akşam yemeği karşılığı ne istiyorsan yapabilirim. Açım ve pişiresim yok..." Jinyoung'un gülümsemesi yüzüne yayılırken kıkırdadı. "Tavuk ve bira?" "Seni seviyorum~" Jinyoung telefonu kapatırken ablasına Jackson'la arasında olanları anlatmadığı için pişman oldu. Şimdi gidip Jaebum konusunu açınca...her şey konusunda hesap vermek zorunda kalacaktı.

Kapıyı çaldığında ablası bir dakika boyunca geleceğini seslenip durdu. Jinyoung kapıyı sonunda açtığında ona baktı. "Ne yapıyor olabilirsin?!" Ablası güldü. "Şşşeeeey...işim vardı işte! Gir içeri." Kenara çekildi. "Açım ve sinirliyim!" Jinyoung gülmeye başladı. "Baya korkunç..." Yemeklerini yerken ablası sonunda Jinyoung'un beklediği soruyu sordu. "Davet nasıldı?" Jinyoung derin bir nefes aldı ve dudaklarını yaladı. "Şimdi...bir şey anlatacağım ama kimse bilmeyecek. Noona hariç o bilebilir ama yine de sen son ana kadar hiçbir şey anlatma." Ablası başını salladı. Jinyoung anlatmaya başladı. Orada olanlar, Jaebum, daha önce yaptıkları. Her şeyi tek tek anlattı ve sonrasında ablasından bir yanıt bekledi. Ablası ona bir süre baktıktan sonra mırıldandı. "Siktir oradan." Jinyoung gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken ablası şaşkınlıkla ona bakıyordu.

my dad is always busyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin