Jinyoung son çocuğa da ceketini giydirip el salladı. Çocuk gülümseyip çıkarken köşede oturan Hyynjin'le göz göze geldiler. Hyunjin bir süre ona bakıp yavaşça el salladı ve gülümsedi. Seungmin'in utangaçça selam verip el salladı ve çıktı. Jinyoung dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi. "Eh! Yine ikimiz kaldık Jin." Hyunjin gülümsedi. "Gidelim!" Jinyoung nereye gitmek istediğini biliyordu. Ona başını sallayıp ceketini aldı. "Ahh Hyunjin kitabımı da alır mısın bebeğim?" Jinyoung telefonuna bakarken mırıldandı. "Baban öldü galiba." Hyunjin esnedi. "I-ı iştedir." Ona kitabını uzattı ve ayakkabılarını giymek için yere oturdu. "Nereye gittiğimizi söyleyeyim de, sonra gelir belki." Jinyoung telefonu kapatıp cebine koydu.
Jinyoung yanındaki sandalye çekildiğinde sesini çıkarmadı. Zaten sandalye boştu, Hyunjin oyun oynuyordu. Derin bir nefes aldı ve kitabını okumaya devam etti. Bir süre sonra yanında oturan şapkalı adamı gözünün ucuyla gördü ama susmaya devam etti. Yanındaki adam elleriyle oynuyordu. Yaklaşık beş dakika boyunca ellerindeki yüzüklerin yerini değiştirdi ve derin nefes aldı. "Sesli okur musun?" Jinyoung Mark'ın sesini duymasıyla kafasını kaldırdı ve ona baktı. "Mark..." şapkası yüzünden yüzünü göremiyordu. "Nereden...geldin?" Mark omuz silkti. "Basketbol oynamaya gelmiştim. Şurada...saha var." Jinyoung gösterdiği yere bakıp gözlerini kıstı. "Anladım." Başını salladı. "Yorulmadın mı?" Mark şapkasını çıkarıp saçlarını karıştırdı ve sandalyede biraz aşağı kaydı. Gözlerini kaparken mırıldandı. "Yorgunluğumu alabilecek tek şeyin yanında oturuyorum. Okuyacak mısın?" Jinyoung bir süre ona baktı. "Tak şapkanı. Terlisin yine." Mark gülümserken şapkasını taktı. "Üşüyeceksin." Mark başını sağa sola salladı. "Çocuğun burada mı?" Jinyoung başını salladı. "Bak şurada." Mark gülümsedi. "Tatlı duruyor." Jinyoung da gülümsedi. "Tatlı çünkü." Mark bir süre sessiz kaldı. Dönüp pencereden bakarken mırıldandı. "Jackson demek..." Jinyoung omuz silkti. "Planlı değildi, tesadüfen tanıştık. Oğlu- oğlum okuluma geliyordu." Mark başını salladı. "Böyle şeyleri planlı yapmayacağını biliyorum. Jackson'ı gerçekten sevmesen..." Mark'ın boşluğa baktığını görünce kaşlarını çattı. "Sevmesem..?" Mark başını sağa sola salladı. "Şey, aynen sevmesen çocuğuna bakmazdın." Bir şey mi saklıyordu? Yavaşça başını salladı. "Ben onu seviyorum evet..." Gülümsedi.
Hyunjin aniden yanında belirince Mark zıpladı. "Aman tanrım!" Hyunjin gözlerini kıstıktan sonra gülümsedi. "Merhaba Bay Tuan!" Mark yavaşça el salladı. "Merhaba..." "Wang Hyunjin." Jinyoung öne eğilip ona baktı ve kaşlarını kaldırdı. Hyunjin'in uzattığı eli yavaşça sıkan Mark ayağa kalktı ve hafifçe öksürdü. "O halde size iyi eğlenceler. Ben gideyim." Kafeden çıktığında Hyunjin, Jinyoung'a döndü. "Ona kızdın mı?" Kucağına tırmandı. Jinyoung kaşlarını çattı. "Kime, Bay Tu-" "Mark'a." Jinyoung bir süre ona baktı. Konuşmanın ne kadarını duymuştu? Çok olamazdı. "Mark hyung ve hayır kızmadım, neden?" Hyunjin yanaklarını şişirdi. "Ağlıyordu." Jinyoung başını sallayıp pencereden dışarı baktı ve derin bir nefes aldı.
Jinyoung eve girdiğinde Jackson'a gülümsedi. Jackson Hyunjin'i kucağına alıp onun yanağını öptü. "Merhaba~" Jinyoung'a bakıp gülümsedi ve ona kucağındaki Hyunjin'le sıkıca sarıldı. "Hey Seun." Jackson'ın gülümsemesi büyürken Jinyoung'un elini ensesindeki saçlarda hissetti ve gözlerini kapadı. "Evi boş bulunca üzüldüm." Hyunjin'i indirdi. Hyunjin ellerini yıkamak için koşarken Jinyoung'a baktı. "Ha, şu sevdiği oyun alanına gittik. O oynadı ben de kitap okudum." Jackson başını salladı. "Aç mısınız? Bir şeyler yaptım." Jinyoung hızlıca başını salladı. "Ölecek gibiyim..." Karnı guruldarken ceketini çıkardı. Jackson mutfağa dönmek için arkasını döndüğünde bileğini tuttu. "Seun." Jackson ona döndü Jinyoung ceketini asıp ayakkabılarını çıkardı. Ellerini Jackson'ın yanaklarına koydu ve dudaklarını birleştirdi. Geri çekilip gülümsedi ve saçlarını geriye attı. "İşte, sadece seni özlemiştim." Jackson göz devirip gülümsedi. "Aptal." Mırıldanıp geri çekildi.
"Sonra top havuzuna atladım! Neredeyse birinin üstüne düşüyordum." Jackson güldü. "Düşmediğine sevindim." Hyunjin gülümsedi. "Sonra babama baktım ama yanında biri vardı." Jinyoung aniden kafasını kaldırıp ona baktı. Jackson başını sallayıp suyundan birkaç yudum içti. "Sonra oynamaya devam mı ettin?" Hyunjin bir süre Jinyoung'a baktı. Sonra Jackson'a dönüp güldü. "Hmm! Adam sandalye isteyip gitti, ben de oynamaya devam ettim." Jackson başını salladı. "Onu koruyorsun yani." Hyunjin kocaman gülümsedi. "Tabi ki!" Jackson, Jinyoung'a baktığında Jinyoung güldü. "Çocuğu rahat bırak." Jackson gülmeye başladı.
Jinyoung, Hyunjin'e iyi geceler demek için içeri girdi ve kapıyı kapadı. "Kitap okumamı ister misin?" Hyunjin ona baktı. "Neden Mark hyungu babama söylemedik?" Jinyoung bir süre ona baktı. "Söyleyebiliriz, önemli olduğunu düşünmemiştim sadece." Hyunjin başını salladı. "Babam...üzülür mü?" Jinyoung ona baktı. "Hyunjin ben babanı üzmem bebeğim." Hyunjin gözlerini Jinyoung'un gözlerine dikip birkaç saniye baktıktan sonra başını salladı. "Ü-üzeceğinden...değil." Jinyoung onun saçlarını okşadı. "Tamam, sorun yok."
Yatak odasına girdiğinde Jackson'ın çoktan uyuyakaldığını gördü. Derin bir nefes alıp yanına çöktü. "Jackson." Jackson yavaşça gözlerini açtı. "İyi misin?" Saçlarını okşadı. Jackson yavaşça başını salladı ve gözlerini ovuşturdu. "Yorgunum sadece." Jinyoung başını sallayıp gülümsedi. "Sonra konuşuruz o halde. Önemli değildi zaten, günümüz hakkında konuşalım diyecektim." Jackson başını salladı ve onun uzanmasını bekledi. Kolunu beline atıp onu kendine çekti ve sıkıca sarıldı. "Seni seviyorum." Mırıldandı. "Ben de seni sevgilim."
"Bu iyi bir fikir değil!" Jinyoung göz devirdi. "Öğrenirse daha kötü olacak Yugyeom. Ne yapacağımı bilmiyorum..." Yugyeom derin bir nefes aldı. "Hata, şu an yaptığımız şey bir hata hyung, git ve Jackson hyunga söyle. Başta afallar ama sonra her şeyi anlayışla karşılar! Onu tanıyorsun! Nasıl biri biliy-" "Kim nasıl biri biliyorsunuz?" Jackson gülümseyerek içeri girdiğinde ikisi de donup kaldı. Hyunjin peşinden girdi ve onlara baktı. Jackson'ın gözleri hafifçe kısılırken Hyunjin sertçe Bambam'in kolunu ısırdı. "AH SİKTİR TANRIM!" Hyunjin ayağa kalkıp dışarı koşunca Jackson kaşlarını çattı. "Kolum!" Yugyeom'un gözleri büyürken Jackson mırıldandı. "Ne oluyor ona?" Jinyoung ayağa kalktı. "Ben bakarım sen dur." Jackson başını salladı. "Bağırma...olur mu?" Jinyoung bir süre ona baktı ve kolunu hafifçe sıktı. "Ona bağırmam Seun. Biliyorsun."
Hyunjin'in peşinden lavaboya girdiğinde Hyunjin gülümsedi. "Kurtardım seni." Jinyoung bir süre diyecek bir şey bulamadı. "Hyunjin gizli bir şey yapmıyordum bebeğim." "Mark hakkında konuşuyorsunuz." Jinyoung derin bir nefes aldı. Sorun düşündüğünden daha fazla büyümüştü. "Pekala artık bu konuyu konuşmuyoruz anlaştık mı?" "Ama..." Jinyoung saçlarını okşadı. "Ben babanı çok seviyorum, tamam mı? Onu asla üzmem." Hyunjin arkasındaki Jackson'ı görünce yutkundu. "Olay bu muydu?" Jackson ona baktı. Hyunjin yavaşça başını sallayıp ona koştu. Gözleri doluyordu. "Bebeğim..." Jackson mırıldandı. Jinyoung'un kalbi deli gibi atıyordu. Hemen peşinden mi gelmişti? Yoksa yeni mi gelmişti? Jackson kucağına aldığı çocuğun saçlarını okşarken derin bir nefes aldı. "Baban beni üzmüyor, bunu biliyorsun." Mırıldandı. Hyunjin hafifçe hıçkırınca Jackson dudaklarını yaladı. "Bana bak." Çocuk geri çekilince yüzünü sildi. "Bir şey mi oldu? Anlatabilirsin bana." Mırıldandı. Jinyoung derin bir nefes alıp elleriyle oynadı. Jackson ona bakıp dudaklarını birbirine bastırdı ve başını salladı. "Gel Jinyoung-ah." Elini uzattı. Jinyoung elini tuttu. Jackson onu kendine çekip elini onun beline koydu. "Aile kucaklaşması." Hyunjin mırıldandığında Jackson gülümsedi. Jinyoung onlara sarıldı. "Baban ve ben ayrılmayacağız Hyunjin. Tamam mı?" Hyunjin başını sallayıp burnunu çekti. "O beni üzmeyecek, beni neden üzsün?" Jackson gülümsedi. "Öp onu barışın." Hyunjin mırıldandı. "Küsmedik ki?" Jinyoung güldü, Jackson uzanıp Jinyoung'u öptü. "Oldu mu?" Hyunjin başını sallayıp kucağından indi ve ofise giden geniş salona koştu. "Hyunjin uzak dur benden!" Jackson gülümsedi. Jinyoung'un saçlarını düzeltti. "Akşam anlatacakların var sanırım." Lavabodan çıkınca Jinyoung olduğu yerde donup kalmıştı.
~
ulkeyi terk et jinyoung
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my dad is always busy
FanfictionJinyoung babası hep geç gelen çocuk için fazladan birkaç saat mesaiye kalıyordu.