Saatlerce bugünü zihnimde tekrar edip durdum. Nerde hata yaptığımı ve mükemmel başlayan günün nasıl böyle devam ettiğini anlamaya çalıştım. Varabildiğim tek nokta kendi aptallığım.
Stan'ı küçümseyerek yapabileceklerini gözardı etmişim. Kameraları kullanacağını biliyordum bu yüzden onlarla Alexandre ilgilenecekti, yaptığından da eminim ama bir şekilde onları ele geçirip inkar edemeyeceğim şekilde kullanmayo başarmıştı.
Tanrı şahidim olsun senin yalvarmanı görmeden ölmeyeceğim.
Bir kez daha duyulmayacağımı bilerek bağırın merdivenlerden kalktım. Eninde sonunda Klaus buraya gelecekti ama ben sıradaki adımımı düşünmeyecek kadar şaşkınlıkla doluyum. Nelina'yı aradığı için ona zaten öfkeliyken şimdi kendi yalanlarıma hesap vermem gerekecek.
Peki, benşn sıradaki adımım? Ya ona dövme dahil her şeyi anlatacağım ya da sadece Nelina ile olan kısmı anlatıp geçeceğim. Her ikisi de sonu tahmin edilemez yollara çıkıyor.
Gerçekleri bilse, diye düşündüm. Ona bir açıklayabilseydim belki bu kadar zor durumda kalmazdım. Belki bir mucize olur ve beni anlardı.
Zaten birkaç adımlık olan yerde dolanmaktan yorulduğumda gözüme çarpan hançerle bugüne ait düşünceler kesilip yerini geçmişe ve korkulara bıraktı.
"Klaus! Aç şu kapıyı!" merdivenleri hızla çıkıp nefes nefese kalmamı umursamadan bir kez vurdum. "Sana her şeyi anlatacağım aç şunu! Aç şu lanet kapıyı!"
Ben korkularıma teslim olmadan önce sonunda kapı açılıp tekrar içeri odaya çekildim.
"Başka şansın yok zaten önce diğer cadının nerde olduğunu söyle!" gözlerimi ışığa alıştırıp kelepçenin ortasını tutarak sıkan Klaus'a döndüm.
"Beni anladığından emin..."
"Tek bir cevap! Nerde o?!"
"Klaus söyleceğim ama bugün değil sadece dinle lüt..." saçımı geriye çektiğinde hızında dolayı boynumdan ses geldiğini duydum. Ve hemen arkasından keskin bir ağrı.
"Son kez soruyorum eğer doğru cevabı vermezsen küçük parmağından başlayarak hepsini kırarım!"
Kelepçeyi bıraktığı anda benim bile şaşırdığım bir hızla boynunu kıırp bedeninin yere düşmesini izledim.
"Üzgünüm Klaus. Bugün senin kurallarına göre oynayamam. "
Telefonumu alıp tekrar aşağı indim. Ön kapıdan çıkmak istesem de elimdeki kelepçe dikkat çekebilirdi. Klaus'un olduğu yere gidip onun ceketini çıkarttım. Kelepçeyi onunla sakladıktan sonra dışarı çıkıp onun arabasına ilerledim.
"Efendim,nereye gidiyorsunuz?"
Arabanın içine girdiğimde önümde durmuş iki vampire ve cama eğilmiş kadına baktım. Klaus onları uyarmış olmalıydı.
"Dışarıda biraz işim var, söyle çekilsinler."
"Dışarı çıkmamanız için kesin emir vardı." onun emin olmadığını anladığım an arabayı çalıştırdım.
"Klaus içeride, istersen gidip kendin sor ama haberin olsun şuan beni bile evden gönderecek kadar öfkeli. Şimdi ya yolumdan çekil ya da ben seni çekerim."
Hepsi geri çekilince onun içeri girmesini beklemeden arabayı çalıştırarak evden uzaklaştım. Ondna kaçmayı başardım ama eninde sonunda geri dönmem gerekiyordu. Alexandre'ı arayıp diğer eve geçmesini istedikten sonra ben de yolumu oraya çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECNADEYN: IŞIĞIN BATIMI
FanfictionEcnadeyn kitabının devamıdır. İlkini okumalısınız.