Ale... Bu imkansız! Benim küçük, savunmasız ve masum bebeğim... Stan'ın kızı olmasına imkan yok.
Odanın içinde ileri geri dolaşmayı ve sinirden titreyen ellerimi kontrol etmeyi bırakıp yalanını yakalamak ya da yalan olduğuna dair bir işaret aramak için tekrar videoyu açmaya çalıştım ama Klaus'un dediği gibi bir izlemelik bir kayıtmış.
Klaus... Onun bu yalanı bilmesi gerekiyor. Hatta bunu kanıtlamak için bana yardım edebilecek tek kişi o. Odadan ne kadar çıkabildiğim kadar hızlı çıktıysam merdivenlerin ortasında da o kadar hızlı durdum. Klaus kendini paranoyasına teslim ederse bu Ale için çok kötü olur. 4 yıl önce eve ilk geldiğinde hatta yakın zamana kadar onu sevdiğini söylese de Halbert ile evlat edinmek istediğimizi düşündüğü zamanları hatırlayınca merdivenlere oturdum.
Eğer Stan'ın yalanına inanırsa ona engel olmam çok zor. Hatta Ale'nin onun kızı olmadığını kanıtlasak bile bu düşünce, bu ihtimal ve getirileri zihninde oyun oynayacak. Kızımıza doğrudan zarar vermez, buna izin de vermem ama onu sevgisinden bile mahrum bıraktığını görmek istemiyorum.
Peki ya doğruysa? Gerçekten yaşadığım sürede kendime yaptığım en büyük iyilik bana zarar olabilir mi?
Bunun düşüncesini kendimden uzaklaştırıp, ovaladığım gözlerimin acısıyla saçlarımı geriye ittim. Bir insanın içi nasıl bu denli acıyabilir ki? Nasıl nefes alsa da alamıyor gibi hissedebilir? Tanrım yardım et.
"Nerina!" Gelen yüksek sesle ürküp ayaklandım. "İyi misin? Sakın yalan söyleme boğuluyor gibi hissetmemin sebebi sensin!"
"Klaus..." Aslında konuşuyorum. Sadece zihnimde.
"Hey, sorun ne?"
"Bir şeyim yok." kalp atışımı sakin tutmak için büyüye başvurdum ama işe yaramadı. Bana uzanan elinden uzak durup tekrar odaya döndüm ama peşimden geldi. "Ciddiyim bir an geçmişe daldım ondan..."
"Hangisi? Çocukluk? Lise yılları? Üvey baban? Geçmişe gitmen? Ben? İsveç? Nerina bunların her birine nasıl tepki verdiğini biliyorum bu yeni. Ve hiçbirine benzemiyor."
"Ben..." burnumu yakan sızı ile gözlerimin kontrolünü kaybetmeden önce yanağımdaki yaşları sildim. "Klaus bilmen gereken bir şey var. Aslında yalan ama duyman gerekiyor, sanırım."
"Tamam, söyle her neyse."
Kollarımı tutan ellerindem içime doğan gücü hissettim. "Söylemek istiyorum ama ne yapacağını kestiremiyorum, vereceğin tepkilerden korkuyorum."
Onun saçlarımı kenara iten parmaklarını alnıma değen dudakları izleyince nefesimin kesintili ve kısa olduğunu farkettim. "Nerina vereceğim hiçbir tepki artık seni üzemez. Çünkü öyle bir tepki vermem. Her durumda her daim yanında, önümde ve arkanda olacağıma dair sana söz verdim. Bunu aşamam."
"Gerçekten mi?"
"Evet."
"Verdiğin flash belleği izledim. Stan'ın kaydettiği bir video. Tekrar izlemek istedim ama tek izlemelikmiş. O, Ale'nin kendi kızı olduğunu söylüyor. Buna inanabiliyor musun?" Ben kahkaha atarken ellerini çekmesiyle beklediğim tepkinin verileceğini anladım. "Bunun yalan olduğunu biliyorum ama senin de bilmeni istiyorum. Kanıtlamak için her şeyi yaparım."
"Nerina buna gerek olduğunu pek sanmıyorum."
"Bak, aklında şüphe kalsın istemiyorum sonra kalkıp bu paranoyayı sürekli bana söyleyip duracaksın biliyorum o yüzden bir yolunu..."
"Nerina gerek yok çünkü söylediği şey doğru. Ale Stan'ın biyolojik kızı. Hatta biyolojik annesi de Ivey."
"Kadından hiç bahsetmedim. Sen nasıl tahmin..." bu sefer geri çekilmesi sırası bendeydi. "Bu doğru ve sen bunu biliyor muydun? Hayır. Ale onların kızı değil." sanki söylediğini değiştirmesini bekler gibi ona bakmaya başladım ama gözlerindeki ifade her şeyi doğruluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECNADEYN: IŞIĞIN BATIMI
FanfictionEcnadeyn kitabının devamıdır. İlkini okumalısınız.