Tüm plan hazırdı. Ale ve Efruz'un yerine geçecek çocuklarda onlara söylediğim şeyleri ezberlemiş sıralarının gelmesi için odadaydılar.
Klaus'un içindeki büyüyü çekmesi için sadece Louis evde kalmıştı. Biz ise evin yakınlarındaki bir barda planın getireceğini konuştuk. Büyük ihtimalle benim öfkem Klaus'u bastıracaktı ama uzun süre yüzüme vuracağını hepimiz biliyorduk.
Burdaki bar diğer seferinden daha farklıydı. İçerdekilerin çok azı insan olduğu için sarhoş oluo Sia'nın tehlikeye girmemesi için içkiden uzak durup ara sıra konuşmaya çalılanlardan burası hakkında bilgi aldım. Üstelik Alexandre ve Sia'nın eğlendiklerini izlemek keyifliydi her ne kadar adamların kollarından onları almak zor olsa da başarıp eve dönüş yoluna girdik.
"Sarhoş olması gereken bendim ama şoförünüz oldum." arkada hala mırıldanarak fnas eden kızlara bakıp hatırladığım yola girdim.
"Konuştuğun adam kimdi? Klaus bu şehirdeki herkesi tanıyor dua edelim de bir daha görmeyelim."
"Jackson. Göreceğini sanmıyorum çünkü burda kalmayacağız Alexandre."
"Seninle burda kalmak Nik'in hayali, biliyorsun değil mi?"
"Yattığı kadın bugün evdeydi, kadınları gördüm şehrin yarısıyla yattığından eminim. O yğzden hayır burda kalmayacağız."
"Şehrin? Her türün yarısıyla yattığından emin olabilirsin."
Göz ucuyla ne dediğini bilmeyen Alexandre'ın yüzüne baktım. "En azından bu plandan pişman olmayacağım." arabadan inip evin dış kapısıba geldiğimiz de Alexandre bizi durdurdu.
"İçerde birileri var. Dost değiller."
"Ne? Sia'nın yanında kal ve uzaklaşın burdan... Alexandre itiraz etme ben kendimi korurum. Şuan sadece engel olursun." Onların itirazını beklemeden içeri girdim. Yerde yatanların ortasında Louis'i gördüğüm de gerisi umrumda olmadı. Oğlum ve onun zar zor tuttuğu vampir hariç hepsinin kalplerini sökmek için elimi havaya kaldırıp fırlattıkları bıçak bana saplanmadan onşsrın cesetleri yere düştü. Gücümün çoğunu harcayıp yorulsam da nefesimi toplayıp Louis'i kendime çektim. "Bana bak, yaralı mısın?"
"Hayır anne, iyiyim." boğazları parçalanan ve öylece yatan cesetlere baktım. Sanırım onları Louis öldürdü. "Seninle konuşmak istemişler."
"Kimsiniz?!"
"Marcel merhaba dedi." kazığı kendi kalbine saplayınca çatlaklarla dolup ayağımızın dibine düştü.
"Anne?"
"Sorun yok bebeğim. İyisin değil mi? Evin içindekiler?"
"Herkes iyi anne. Güçlerini çekmek güzelmiş." yerdeki cesetlere bakınca onları büyüyle öldürdüğünü anladım. "İsteyerek olmadı ama istediğim şeydi."
"Louis. Hayatınızı kurtarmak için yapacağınız şeylerden sorumlu değilsiniz. Tanrım, çok korktum." ona sıkıca sarıldıktan sonra boyunları kırık olanlar kendilerşme gelip neler oldulunu anlatmaya çalıştılar. Sanırım Marcel'e bir cadı yardım etmiş çünkü kimse birini görmeden boyunları kırılmış." Gözünüzü dört açın. Yardım için İsveç cadıları yanınıza gelecek."
Louis'in gücünü gördüler mi bilmiyorum ama dikkatlerini çekmeden onu içeri aldım. "Anne burda yalnız kalmanızı istemiyorum."
"Tamam prensim gücünüz çok güzel ama hala senin koruyucun bizleriz o yüzden alfalık taslama bana. Merak etme evi kalkana alırım. Ayrıca sadece birkaç saat sonra geleceksiniz. Şimdi gidip babanı uyandıralım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECNADEYN: IŞIĞIN BATIMI
Fiksi PenggemarEcnadeyn kitabının devamıdır. İlkini okumalısınız.