"Aşağılık kadın."
Wilson'ın bana bakarak söylemekten vazgeçtiği küfre gülümseyip elini tuttum. "İstediğini söyleyebilirsin."
"Değecek biri değil. Nerina bunu bizden saklaman ayrı bu konuda sana bilmeden yardım etmiş olmak ayrı canımı sıkıyor."
"Baban hakkı tatlım. Veronica'nın büyü gücü kadar zihin gücü de tehlikeli. Şansımıza annen de ben de seni ondan ve yoldaşlarından uzak tuttuk, seni tanımıyor ama anneni tanıyor."
Wilson'ın yutkunurken gözlerini benden kaçırmasının gerginliği ile halama baktım."Bu ne demek?"
"Annende kullanıp işe yarayan her yolu deneyecek demek. O evde zihnine oynarken gösterdiği her şeyi, söylediği her şeyi zamanında annene de yapmıştı." söylemese bile başarılı olduğunu biliyorum.
Hem kendi moralimi hemde onlarınkini toplamak için dikilip gülümsemeye zorladım." Ama ben annem değilim. Annem o zamanlar kırgın ve yalnızdı. Şimdi ise ben kırgın değilim, yalnız da değilim. "
" Bu yüzden seni yalnız bırakmaya ya da yakalamaya çalışacak. Annenden gizlemek istediğini biliyorum ama onunla en iyi savaşacak olan annen."
" Hayır Wilson annem yeterince yorgunken ondan bunu istemeyeceğim. Eğer siz de... "
" Başlama hemen tavır almaya tatlım, anneni uzak tutabiliriz ama sen bizi tutamazsın." Sarah, önüne koyduğu otları bir çırpıda köklerinden ayırıp havana koyduğunda gözleri yeşilin en açık tonuyla parladı.
"Yardımınıza hayır demem." yaptığı büyünün daha etkili olması için elini tutup kendi gücümün ona akmasına izin verdim. "Bu daha iyi."
"Çocuklar yanındayken içmemek için direnmez ama yine de kahveye karıştırıp verelim." onaylayıp kahve yapmak için mutfağa girdiğimde yere yığılmış onlarca battaniyenin oluşturduğu küçük tepeye baktım. "Büyüler etkisini kaybettiğinde üşüyor, sürekli uyuyası geliyor."
Sebebini bildiğim ama ikimizde söylemeyeceği için yanaklarımı ısırıp tezgaha ilerledim. "Anneme meclisin gücünü bağlayacağım. Daha iyi hissettirir en azından."
"Çok iyi düşünmüşsün meleğim. Ama bunu da annenden saklaman gerekiyor. Kabul etmeyecektir."
"Huysuzluk mu yapıyor?"
"Sadece biraz." ikimiz de gülümseyip derin nefes aldık.
"Solgundu, geldiğimiz zaman. Otlar düzeltir mi?"
"Hayır hala pırıl pırıl sadece ışığı kısılmış gibi." sesindeki büyülü hüzün yüzünden ona sarılıp yanağını öptüm. "İyi olacak."
"Tabiki iyi olacak." kahveyi fincana doldurup ona uzattım. Elindeki otları içine bırakıp eriyene kadar karıştırdı.
"Sen verir misin?"
"Aslında halamla...."
"Daha sonra konuşursun, ben de meclisi arayıp gelmelerini söylerim."
Kabul edip onun ardından fincanı anneme vermek için çıktım. Cassie büyük annesinin beline sarılmış halde ağacın altında oturuyorlardı. Annem onlara her ne anlatıyorsa Nim ve Louis tüm dikkatlerini ona vermişti.
Cesaretimi toplayıp yanlarına ilerledim.
"O zamanlar büyü bu kadar serbest değildi tabi bu yüzden büyük babanız ve..." hepsinin yüzü bana döndüğünde böldüğüm için özür dileyip fincanı uzattım.
"Wilson gönderdi."
"Kendi kahve seviyor diye bana da içiriyor." bunu çocuklara söylemişti ama benim de tüm dikkatimin onda olduğunu fark etmişti.