"Neyi yapmaktan korkuyorsun?"
"Onları yine incitmekten."
Dürüstçe söylediğine şaşırmaktan karşılık vermem için bastırdığı dudaklarına yetişemedim ama ayrılmasına izin vermeden yüzünü ellerimin arasına aldım. "Onlar? Kardeşlerin mi?"
"Evet."
"Onları neden incitesin ki?"
"Çünkü onlara güvenemiyorum. Elijah'ın cadılarla konuşmasını duydum yalan söylüyordu neyi sakladığını bilmiyorum ve söylemeyeceğinden eminim. Rebekah her an bizi Marcel'e satabilir. Bunların yanında Kol'un duygusal bunalımlarına katlanıp hiç sevilmediğinden yakınmasını dinlemem gerekti."
Ve hepsinin ortak noktası benim. "Onları kontrol altına almaya çalışmaktan vazgeç. Korumak istediğini biliyorum ama bunu o kadar sıkı yapıyorsunki nefes almak için senden kaçmaları gerekiyor." belimi tutmaya devam ederek yatağa oturunca başını koyduğu göğsümde bir süre ayakta durarak saçlarının arasında elimi gezdirdim."Elijah, ölen cadının katilini saklıyordur muhtemelen anlaşma yeni yapılmışken sorun çıksın istemediği için. Rebekah ise... Klaus sen Marcel'e güvenmiyor olabilirsin ama ilişkilerinin olması kardeşinin senin yerine onu seçeceği anlamına gelmez. Aslında buna izin verirsen kardeşinin senin kontrolünde mutlu olduğunu görebilirsin. Böylece o da Marcel ve senin aranda kalmaz. "
" Peki Kol? "
"Ben bilendim o şerefsize uzun süre onun hakkında iyi bir şey çıkmaz benim ağzımdan." sesli tebessümle başını kaldırınca saçını hafif geriye çekip dudağını öptüm. Kısa süre içinde kendine çekip kucağına almaya çalışsada başaramadı.
"Ama benim ağzından çıkacak bir kaç inlemeyi duymaya ihtiyacım var."
Elbisenin göğüs dekoltesinde dudağını hissedene kadar öpmesine izin verip yavaşça ondan ayrıldım. "Bu elbiseye zarar verirsen seni iki boyutlu bir canlıya çeviririm."
"Aynısını diktireyim sen de bunu yakmama izin ver. Çünkü sürekli bana engel oluyor." Dolapta eskilerden kalma bir şeyler vardır diyordum ama bu kıyafetler yeniydi. "Teknedeki gecede işler yolunda gitseydi bu evde yaşamayı önerecektim."
Bunları düşün üstüne kadınla çık gel. Öfke kotam yeterince dolduğu için elime ilk geçeni alıp ona döndüm. "Ben üstümü değiştirirken sen de bahçede daldığın geçmişi anlat."
"Cezalandırılıyormuşum gibi hissediyorum."
Elbisenin yanlarındaki ipleri çözmeye başlarken sırtımı kendine çekti. Dudakları boynumda, boşta kalan eli karnımda oyalanmaya başladı. "Öylesin zaten. Anlatacak mısın?"
"Daha iyisini yaparım demiştim. Karşı gelme yeterli."
"Neye karşı gelme?" boynuma hafif nefesini üflerken söylediği birkaç büyü kelimesini duymamla başımın dönmeye başlaması bir oldu.
Düşmemek için ona tutunup yüzümü döndüm. "Bu neydi?" o anlamamı ister gibi bana bakarken benim kulağıma giderek yükselen müzik doldu. "Parti çoktan bitti.""Burda değil... Daha doğrusu bu zamanda değil."
Gözlerimi az öncekinden çok farklı bir dizayn edilmiş odada gezdirip ne olduğunu anlamaya çalıştım. Kapı açılıp üstünde değişik kıyafetle biri odaya bakarak geri çıkınca tekrar Klaus'a döndüm. "Bu... Hangi yıl?"
"1700 olması gerekiyor."
Kapı tekrar açılınca görünme ihtimaline karşı büyüye hazırlandım. "Bunlar benim anılarım aşkım, bizi kimse göremez ve duyamaz.""Ben nasıl görebiliyorum?"
"Çünkü bağ buna imkan veriyor. Sen zihnine girmeme izin vermediğin için ben seni kendi zihnime aldım. Ve burası kalabalık olduğundan dolayı kılavuzun da ben olacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECNADEYN: IŞIĞIN BATIMI
FanfictionEcnadeyn kitabının devamıdır. İlkini okumalısınız.