"10 dakikaya kadar etkisini gösterir."
Yavaş yavaş aydınlanan ormanı kuş sesleri ve dönüşümden çıkmaya çalışanların acı inlemeleri dolduruyor.
Jackson'ı her şeyi anlatıp artık gerek kalmadığını söylesem de o bölgenin daima sorun çıkarmaya yatkın olduğuna dair beni ikna ettiği için gitmeye karar verdik.
"Bana güvenmiyor gibisin."
"Sana değil ama diğer kurtlarla anlaşmanın nasıl karşılanacağını düşünemiyorum."
"Biraz akılları varsa başlarından bela aldığını anlarlar."
Tüm huzursuzluğuma rağmen susup iyi haliyle kalkanı kaldırdım. "Çık hadi."
O yanıma gelince tekrar kalkan yapıp arabaya yöneldim. "Seni de gardiyan gibi kullanıyorum ama bu iyiliğini unutmam."
"İnan bana unutturmayacağım." nihayet ormandan çıkıp mağara için yola geçtiğimiz zaman yarım kalan konular için ağzını aramaya başladım. "O bölgenin kurtları, neden seni alfa olarak istemedi?"
Konunun nereye gideceğini anlamış birkaç dakikadır yaşadığı rahatlık bedenini terk etmişti. "Çünkü babam onları koruyamadı. Ben de başa geçtiğimde şehirdeki yerimizi çoktan kaybetmiştik ve yapabileceğim tek şey daha fazla kayıp vermeden geriçi çekilmekti."
"Peki Hayley?"
"Aslında benim sürümünde gerçek alfasıydı."
"Ne? Babandan sana geçmedi mi?"
"Evet ama babama da onun babasından geçti. Hayley'in babası o daha bebekken annesiyle birlikte cadıların katliamında öldüler. Hayley kurtuldu ama bizim topraklarımızda değil başka yerde büyüdüğü için alfalık babama geçti. Sonra da bana işte."
"Sonra? Hayley diğerlerini nasıl buldu?"
"Bilmiyorum. Buraya Mikaelsonlarla geldi. Ben onu bulduğum zaman çoktan diğerlerini bulup içlerinden biri olmuştu." Kadının hatırasına gülümsediğini fark edip kendini toplamasını bekledim. "Onlar biraz zordur ama onların üstesinden de ancak o gelebilirdi zaten."
"Ona karşı hislerin var gibi."
Elijah'ın durumunu bildiğim için olabildiğince tarafsız söylemeye çalıştım ama bir anda dikleşip gerilen yüzüyle cevap verdi. "O benim karımdı."
Gördüğüm en yavaş hüzün şimdi onun yüzündeydi. Elijah'ın verdiği tepkiyi hatırlamaya çalıştım. O öfkelenip ardından kalbini titreten bir hüzünle bakmıştı etrafına.
"Yol ayrılıyor."
Hataya meydan vermemek için bu konuyu daha tarafsız birinden dinlemek zaten dolu aklım için tek seçenek.
"Sapağı geç."
"Emin misin? Çıkmaz yola benziyor."
"Bütün çocukluğum bu dağ köyünde geçti Nerina, kaybolmayız."
Dediğini yapıp giderek daralan caddeye girdim. Yol bir noktada o kadar daraldıki söylenmemeye çalışarak arabadan indim. Benim yolu kestirmeye çalışan haline karşı Jackson kendin emin adımlarla geniş bir kayanın üstünden atlayıp beni de çağırdı.
"Yanlış anlama ama şirinlerin evini mi arıyoruz?"
"O dediğin bizi Gargamel yapar." benim boyumun yettiği yerden sadece ağaran tepeler görüldüğü için uzattığı elini tutup kayanın üstüne çıktım. Aşağı inmeden önce Jackson'ın neyi görüp burası olduğuna güvendiğini anlamaya çalıştım.