Rüzgarın, sıcaklığın hatta açmaya çalıştığımda acıyan gözlerimin verdi his... Bunların bu kadar tatlı olduğunu unutmuşum.
"Uyanıyor."
Önce kendimden emin olmaya çalıştım. Elimi tutan, saçımda gezinen elleri hissediyorum. Yanımda oturanın ağırlığını hissediyorum. Bir şey vardı... Unutmamam gereken... Klaus!
"Klaus."
"Anne! Gözünü açabilecek misin?... Canın mı yanıyor?"
Louis... Kendime bir kaç dakika verip ışığa alıştım. Ama gözlerim bantlı gibiydi.
"Nim kanını ver."
"Burda... Lütfen iç anne."
"Hayır... Klaus."
Dudağıma damlattıklarını içmeyip silmek için elimi dudaklarıma götürdüğüm de artık uyandığımdan eminim.
"Anne, lütfen gözlerini açabilecek misin?"
"Cassie... Evet sadece..." öksürükle beraber beni destekleyen ellerle doğrulup yavaş yavaş etrafıma baktım. "İyiyim... Tanrım sizi çok özledim."
Ağrısına rağmen kollarımı açıp hepsinin sarılmasını bekleyerek onları öptüm.
"Anne... Seni çok özledik."
"Sana anlatacağımız çılgınca şeyler var."
"Lütfen bir daha yapma bunu anne!"
"Seni seviyorum."
Hepsinin sesi uzun süre sessizlikte kalan benim için bir anda ağrı yapmıştı ama gülümseyerek her birini tek tek öptüm. "Louis, Nim, Cassie, Ale. Ben sizi seviyorum bebeklerim ve neler olduğunu dinleyeceğim hepinizden. Lütfen bana Efruz'un ve babanızın nerde olduğunu söyleyin"
Olduğumu düşündüğüm oda burası olamazdı. Uyurken Klaus'un odayı tamamen kendi işleri ile doldurduğunu söylemişlerdi ama şimdi bomboş bir odadaydık.
"Anne seni uyandırmak için..."
"Babanıza içimdeki büyüyü verdiniz biliyorum ama nerde şimdi?" ellerini benden çekip uyurken onları duyduğumu anlamalarıyla zihinlerinde benimle konuşurken söylediklerini düşünmeye başlamışlardı. "Çocuklar?"
"Efruz uyuyor babam da en üst katta senin yattığın oda da."
"Kim var yanında?" annem ve Wilson burda olmadığına göre. "Neyse ben şimdi ona bakarım siz kardeşinizi getirin bana."
Onları şaşkın bakışlarıyla bırakıp merdivenleri çıktım. Beklediğim kadar yavaş olmasa da kaslarım çok zorlamamam gerektiğini hatırlatmıştı. Annemin sesini duyduğum odaya girdiğim anda elinde saklamaya çalıştığı hançeri ve bana gülümseyen Wilson'ı gördüm.
"Kızınızın uyanmasına olan sevincinizi kocasını öldürerek mi yapmayı planlıyorsunuz? Ver onu anne!"
"Nerina..."
"Annemden bekliyordum ama senden beklemiyordum Wilson." aramızdaki mesafeyi kapatıp vermemek için direndiği hançeri almaya çalıştım.
"Onun suçu yok bilgisi de yok. O da senin gibi beni durdurmaya çalışıyordu Nerina bu şansı bir daha..."
"Şans mı?! Tanrı aşkına anne ver şunu!" nihayet elinden alıp yüzüne baktığımda uykuda yaşadıklarım geçmiş yavaş yavaş o evde yaşananlar gelmişti. Nerina ve Eleanor'un cansız bedenleri..."Onu suçladığını biliyorum anne ama suçlu olan o değil. Her şeyi anlatacağım ama bunu bir daha deneme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECNADEYN: IŞIĞIN BATIMI
FanfictionEcnadeyn kitabının devamıdır. İlkini okumalısınız.