Uyumak için ölüp bitsemde Klaus'un neden bana sitemli olduğunu anlamak için çıkmasını bekledim. Ama beklediğim gibi banyodan değil odanın dışından gelmişti. "Sen banyoda değil miydin? Ne zaman çıktın?" Çünkü görmediğimden eminim.
"Pencere."
Normal olması mı gerekiyor? Ceketini kenara atıp resim çizmeye geçtiğine göre onun için normaldi. "Sorun ne?"
"Bir şey yok."
"Var." yataktan çıkıp yanına gittiğimde bile dikkatini sadece renklere vermişti. "Bir sorun var biliyorum söyle hadi."
"Yok dedim." üstümü değiştirmek için dolaba yönelip rahat edebileceğim şeyleri aldım.
"Yalan söylüyorsun. Bakalım... Dışarı çıkacağımı zaten biliyordun, kimlerle olacağımı da biliyordun. Sürpriz olarak Rebekah geldi, bunun için mi sitemlisin bana?" cevap bile vermeden çizmeye başladı. "Gideceğimizi öğrenmişti, ayırmak istemedim. Ve tüm gece yanımdaydı... Daha sonra Marcel geldi."
İşte bu dikkatini çekmişti. Hazır resme ara vermişken tekrar yanına gidip yatağa oturdum. "Ne dedi yine?"
"Kol için büyüyü bozmamı ve size de yapmayacağımdan emin olmak istedi. Bazı olaylar oldu, birkaç vampir öldü ama genel anlamda sorunsuz bir geceydi. Sabahta Wilson'a doğum günü hediyesi almak için bir cadının dükkanına gitmiştim orda da bir vampir öldü. Bunlar yüzündendi mi bana karşı tavır aldın Klaus çünkü hepsini anlatabilirim?"
"Sorun yok dedim ya!" ansızın bağırması ile irkilsemde geldiğimden beri de yüzüme ilk kez bakmıştı. "Küpeler güzelmiş."
"Teşekkür ederim ama sesin ya da tavrın sorun..."
"Nerina yeter!" fırçayı yere fırlatıp elini tuvale koydu. Her neye sinirliyse sakinleşmek için tüm gücünü kullanıyordu.
"Ne? Sadece sorunun ne olduğunu..." tuvali de yere düşürüp sesini daha çok yükseltince ayaklanıp yanına gittim ama benden kaçıyordu.
"Sensin, çocuklarım, kardeşlerim, Marcel, cadılar, vampirler hatta tüm şehir sorun!..." saydığı şeyler arasında sadece benim sorun olduğumu söylerken ciddiydi.
"Seni boğuyor muyum? Bunu mu söylemeye çalışıyorsun?"
"Evet!"
Waw. Bu açıdan hiç düşünmedim. Yutkunmayı başarıp onaylayarak yatağa geri döndüm. "Tamam."
O çizimine geri dönerken ben sadece ne yaptığımı düşündüm. Onu kadar öfkelendirecek bir şey yapmamıştım o halde neden böyle davranıyor bu?
Gece boyunca o çizimle ben de kafamda dönen sorularla uykusuz kaldım. Günün erken saatlerinde daha fazla duramayacak kadar sıkılıp yataktan çıktım. Çizimi bitirmiş tabure de bir şeyler içiyordu. Efruz'un yanına gitmek için odadan çıkarken tüm gece çizdiği resme de baktım. Detayları göremesem de kulağımdaki küpeleri çizmişti.
Sebebini ya da cadı dükkanında olanlara mı sinirlendi sormak için ona dönsem de hiç oralı olmayıp içmeye devam etmesinden dolayı uğraşmayı bırakıp odadan çıktım.
Efruz'u odasında, Rebekah'ın kucağında görünce sessizlik büyüsü yapıp içeri girdim. "Günaydın, aç mı?"
"Günaydın Nerina, biberonu hazırdı ben de verdim..." hafif telaşla açıklamaya çalışmasına gülüp Efruz'u kucağıma aldım.
"Sorun değil, iyi yapmışsın."
"Berbat haldesin, neden uyumadın?" benim yüzüm asılırken onun ki iğrenir gibi hale geldi. "Sormadım say."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECNADEYN: IŞIĞIN BATIMI
FanfictionEcnadeyn kitabının devamıdır. İlkini okumalısınız.