-Kralım, prensesin bulmamızı istediği kişileri bulduk ama şey bir sorun var.
Fatih, ülkedeki insanların, hayvanların ve perilerin ihtiyaçlarının yazılı olduğu panoya dönen sandalyesiyle sırtını dönüp haberciye baktı. Abriana, ona bakıcılık yapan ailesinin bulunmasını istemişti. O adam ve kadını Fatih de bulmayı farklı sebeplerden çok istiyordu, çocuklarıysa kendi çocuğu gibi görecekti, sonuçta biricik kızı Abriana'nın küçük kardeşleri olarak büyümüşlerdi.
-Sorun nedir Onur?
Araştırma yapma ve sonuçlarını krala sunmakla görevli olan orta yaşlardaki saçlarının büyük kısmını kaybetmiş kısa boylu adam yutkundu. Biraz daha oyalanırsa kralın kızacağını biliyordu.
-Anne, baba ve oğlan çocuğu bir harabede baygın halde bulduk. Baba ağır yaralı, diğer ikisinin durumu iyi. Baba tedavi olurken diğer ikisi buraya getiriliyorlar. Kritik dönemi geçince adamı da getireceğiz.
Fatih sandalyesini geriye fırlatacak hızla ayağa kalkarken Onur adlı haberci irkilmişti.
-Kız? Bir de kız çocuğu olacaktı!
Fatih, aslında cevabını bildiği soruları soruyordu. Aileyi harabenin içinde yaralı ve baygın bulmanın ne anlama geldiğini biliyordu. Kızı çoktan almışlardı. Kral ve adamları geç kalmışlardı. Üzgünüm kızım, geç kaldık.
Kral buz gibi olan elleriyle endişe içinde yüzünü sıvazlarken Onur konuştu.
-Boğuşma izleri vardı. Kızdan geriye kalan tek şeyse pembeye boyanmış bir saç tutamı ve birkaç damla kan.
-Kahretsin! Sebebini öğrenebildiniz mi?
-Aynı bölgede benzer başka kaçırılma vakaları da olmuş. Görünüşe göre belirli bazı insanları topluyorlar kralım. Saç tutamından kızın DNA'sına baktılar ve kızda büyücülük genleri olduğunu keşfettik.
Kral çenesini acıtacak kadar sıkıyordu dişlerini. Ava'nın asıl çete başı olduğunu düşünerek yanılmışlardı. Ava bir aldatmaca bir dikkat dağıtma aracıydı. Fatih, dediklerinin sonuç vermeyeceğini biliyordu ama yine de emir verdi.
-Teknoloji boyutundaki tüm imkanları kullanın ve o kızı bulmaya çalışın. Bölgeye casuslar yerleştirin, tüm teknoloji boyutuna casuslar yerleştirin, kral İgor'a haber verin, o da adam göndersin. Bu vakitten sonra tek bir insanın bile kaçırılmasını istemiyorum!
***
Karmaşadan güçlükle kaçıp yatacağımız yerlere ulaşmıştık. Burası küçük bir yerleşmeydi. Her birimize ayrı odayı bırakın yatacak yer bulmak bile imkansızdı. Bu insanlar kuş uçmaz kervan göçmez bu yerde ne yapıyor diye soruyordu insan. Neden bu köye gelmek için bu kadar uğraştığımız da muammaydı, hepimiz tek bir çadırın içine kızlar bir tarafta, erkekler diğer tarafta aramızda çarşaftan bir duvarla balık istifi dizilmiştik.
Gelirken uyumayan Aslı ve diğerleri anında uykuya dalarken bende uykudan eser bile yoktu. Havasız çadırda yattığım yerden doğrulup iç çektim.
-Uyumamış mıydın?
İrkilerek sesin geldiği yöne baktım. Dicle benim gibi oturmuş uykusuz gözlerle bana bakıyordu.
-Gelirken yeterince uyudum.
Kollarını havaya kaldırarak esnedi.
Ben de. Gel dışarı bari çıkalım yoksa birini uyandıracağız.
Onu duyacağımı bilerek içinden konuşmuştu. Gülümseyip kafa salladım, yanımdakileri uyandırmamaya çalışarak parmak uçlarımda çıkışa yürüdüm. Çadırdan çıktığımızda temiz havayı özlemle içime çektim. Çadırdaki hava oksijenden arınmıştı adeta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Oyunları 2 : Arayış
FantasíaZaman geçti ve her şey değişti. Küçükler büyüdü ve duygular gelişti. Kaçan yakalanmak istiyor ve ip uçları bırakıyor. Tüm bunların anlamı ne? O gün gelmiştir ve arayış çift taraflı bir şekilde başlıyordur. Bu sefer onları durduran en büyük engel ken...